.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::. 

Bab Mahkemesi 3 Numaralı Sicil (H. 1077 / M. 1666 - 1667)
cilt: 17, sayfa: 597
Hüküm no: 740
Orijinal metin no: [93a-2]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Lâtibe Hatun bt. Abdullah’ın, bir miktar para ile Kādi Beyzâvî Tefsiri’ni vakfettiği

Hamd ü sipâs ve şükr-i bî-kıyâs ol mübdi‘-i ukūl u havâs ve hâlik-i cinn ü nâs vâkıf-ı ahvâl ve etvâr ve dânâ-yı zamâir ve esrâr olan Rabbü’l-erbâb ve mâlikü’r-rikâb hazretlerinin dergâh-ı akdes ve bârgâh-ı mukaddeslerine maksûr ve dürûd-ı sa‘âdet-vürûd ol habîb-i Rabb-i vedûd nebiyy-i kerîm ve mes‘ûd hazret-i Muhammedini’l-Mustafa -aleyhi ve alâ âlihî mine’t-tahiyyâti ezkâhâ ve mine’s-salavâti enmâhâ âsitâne-i sa‘âdet-âşiyânesine mahsûr kılındıkdan sonra her ârif-i habîre ve bernâ ve pîre hafî ve sır? değildir ki bu dâr-ı bevâr mahall-i temekkün ve karâr olmayıp nikmeti sûret-i ni‘metde ve mihneti cihât-ı mihnetde dirheminin sonu hem ve dinarının âhiri nâr ve gam olmağla nâzil olana irtihâl mukarrer ve mukīm olan intikāle muztar olup çâr u nâçâr dâr-ı âhirete seferden ıztırâr vâki‘ ve âşikâr olmağın her âkile dâr-ı âhireti ta‘bîr ve mal ve menâlini ol nişânda teksîr lâzım ve mâlik olduğu eşyâyı sebîl-i hayrât ve turûk-ı meberrâta sarf ola emr-i lâzib ve müteyemmem olmağın Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Kostantıniyye el-mahmiyye mahallâtından Hocapaşa mahallesi sâkinelerinden sâhibetü’l-hayrât ve râgıbetü’l-meberrât Lâtibe Hâtun bt. Abdullah bu ma‘nâya vâkıfe ve zikri âtî olan kitâb-ı tefsîr-i şerîf ve nukūdu hasbeten lillâhi te‘âlâ [93b] ve taleben li merzâti’r-Rabbi’l-a‘lâ vâkıfe olup vakfeyn-i mezbûreynine mahalle-i mezbûre câmi‘-i şerîfi ve ma‘bed-i latîfinde bi’l-fi‘l imâm olan Mehmed Efendi b. ( ) mütevellî nasb ve ta‘yîn ettikden sonra meclis-i şer‘-i hatîr ve mahfil-i dîn-i münîrde mütevellî-i mezbûr mahzarında tav‘an ve rağbeten ikrâr ve takrîr-i kelâm edip silk-i mülk-i sahîhimde münselike olan eşyâmdan iki cilde bir mükemmel Tefsîr-i Kadı Beyzâvî kitâbımı vakf-ı sahîh-i şer‘î ve haps-i sarîh-i mer‘î ile vakf ve haps edip mütevellî-i mezbûra teslîm ol dahi vakf olmak üzre tesellüm ettikden sonra şöyle şart eyledim ki kitâb-ı mezbûr ba‘de’t-tahrîr bir sandığın içine konulup câmi‘-i şerîf-i mezkûrun bir mahalline vaz‘ olunup mütevellî-i mezbûr yediyle talebeden istihrâcına kādir ve muhtâc olan kimesneye rehn-i kavî ve yâhud kefîl-i hıfz ile verilip ve her kime verilirse ismi deftere işâret olunup sandık-ı mezbûrun içinde hıfz oluna ve etyab-ı mal ve ahsen-i menâlimdem otuz üç kıt‘a esedî guruşumu dahi ifrâz ve sâir emlâkimden mümtâz kılıp vakf-ı sahîh-i şer‘î ile vakf edip mütevellî-i mezbûr Mehmed Efendi’ye teslîm ol dahi vakfiyyet üzre tesellüm eyledikden sonra şöyle şart eyledim ki meblağ-ı mezbûr yed-i mütevellî ile ale’l-vechi’l-helâl istirbâh ve istiğlâl olunup bi fazlillâhi te‘âlâ hâsıl olan rey‘ ve nemâsından yevmî bir akçesi cihet-i tevliyyet olup mezbûr Mehmed Efendi hayâtda oldukça vakfeyn-i mezbûreynime mütevellî ve hâfız-ı eczâ olup vazîfe-i mezbûreye mutasarrıf ola, ba‘de vefâtihî câmi‘-i şerîf-i mezkûrda her kim imâm olursa vakfeyn-i mezbûreynime vazîfe-i mezkûre ile ol mütevellî ve hâfız-ı eczâ ola ve câmi‘-i şerîf-i mezbûrda hatîb ve müezzin ve kayyım olanlar ve ahâlî-i mahalle-i mezbûr vakfeyn-i mezbûreynime hasbî nâzır olalar ve meblağ-ı mezbûrun rey‘ ve nemâsının vazîfe-i mezbûresinden fazla kalanı ile eczâ-i mezbûre ve zikr olunan sandık lâzım geldikde meremmet oluna ve eğer mürûr-ı eyyâm ve kürûr-ı a‘vâm ile şart-ı mezkûreye ri‘âyet müte‘azzir olursa mutlaka fukarâ-yı müslimîne verile deyû şurût-ı mezkûresini ta‘yîn ve tensîs edip hatm-i kelâm ve istîfâ-yı merâm ettikden sonra mütevellî-i mezbûr vâkıfe-i mezkûreyi cemî‘ kelimâtında şifâhen tasdîk ve vicâhen tahkīk ettikden sonra vâkıfe-i mezbûre vakfeyn-i mezkûreyninden rücû‘ ve ibtâl-i vakf mukaddemâtına şürû‘ edip vakf-ı kütüb ve nukūdu ekser eimme-i dîn -rahmetullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în- tecvîz etmediklerine binâen vakfeyn-i mezbûreynimden rücû‘ edip kitâb-ı mezkûr ve nukūd-ı mezbûra kemâkân fi’l-evvel mülküme red ve idhâl olunmak matlûbumdur dedikde deyû istirdâd eyledikde mütevellî-i mezbûr mütesaddî-i cevâb-ı bâ savâb olup eğerçi kütüb ve nukūdun vakfiyyeti inde ekseri’l-meşâyihi’l-izâm- aleyhim rahmetü’l-meliki’l-allâm- câiz değildir lâkin eimme-i Hanefiyye’nin ba‘zı vakıflarını tecvîz edip hâliyâ amel ve fetvâ-yı tecvîz edenlerin kavl-i şerîfleri ve re’y-i münîfleri üzre olduğu câ-yı hafâ değildir pes anların kavl-i şerîfleri üzre sıhhat-i vakfiyyetlerine hüküm taleb ederim deyicek hâkim-i muvakki‘-i sadr-ı kitâbü’l-müstetâb -tûbâ-leh ve hüsnü me’âb- hazretleri dahi cânib-i vakfı evlâ görüp zikr olunan kitâb ve nukūdun sıhhat-i vakfiyyetine alâ kavli men yerâhâ hükm-i sahîh-i şer‘î ve kazâ-i sarîh-i mer‘î eyledikden sonra vâkıfe-i mezbûre tekrâr nizâ‘a şürû‘ ve bast-ı mukaddemât rücû‘ edip eğerçi kitâb-ı mezbûr ve nukūd-ı mezkûrenin sıhhat-i vakfiyyeti hükm-i hâkim ile sahîh oldu lâkin İmâm-ı A‘zam ve hümâm-ı akdem Ebû Hanîfe-i Kûfî -cûziye hayre’l-cezâ ve kûfiye- hazretleri katında sıhhat lüzûmu müstelzime olmamağla vakıfdan rücû‘a miknet ve fesh ve ibtâle kudret olmamağın vakfeyn-i mezbûreynimden bu vechile rücû‘ eyledim deyû tekrâr da‘vâ-yı istirdâd edicek mütevellî-i reşîd tekrâr cevâb-ı sedîde mütesaddî olup eğerçi mûmâ-ileyh -rahmetullâhi te‘âlâ aleyh- kavl-i şerîfi üzre sıhhat lüzûmu müstelzime değildir, lâkin imâmeyn-i hümâmeyn katlarında sıhhat lüzûmdan gayr-ı müfârıkdır pes anların kavl-i şerîfleri üzre vakfeyn-i mezkûreynin sıhhatine dahi hükm taleb ederim deyû tekrâr mürâfa‘a ve merreten uhrâ mürâfa‘a edip kazâ-i sâbıkı ihkâm ve emr-i vakfı ibrâm ricâ edicek hâkim-i müşârün-ileyh -esbağallâhu te‘âlâ fi’d-dâreyn ni‘amehû aleyh- dahi tenfîz-i vakf tarafını tercîh ve ibkā-i hayrâtı tashîh kasd edip hâlâ amel ve fetvâ dahi imâmeyn-i mûmâ-ileyhimâ kavilleri üzre olmağın zikr olunan kitâb ve nukūdun vakfiyyetinin dahi âlimen bi’l-hilâf fî meşâyihi’l-evkāf beyne’l-eslâf hükm-i sahîh-i şer‘î ve kazâ-i sarîh-i mer‘î kılınmağla vakfeyn-i mezbûreyn bi’l-ittifâk sahîh ve lâzım ve devâm ve te’bîdi müstelzim olup min ba‘d nakz ve nakzına mecâl muhâl ve ibtâl ve ta‘tîli adîmü’l-ihtimâl oldu, fe-men beddelehû ba‘de mâ semi‘ahû fe-innemâ ismu ale’llezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıfı ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm.


Cerâ zâlik ve hurrire fi’l-yevmi’s-sânî min şehri Ramazâni’l-mübârek li sene seb‘a ve seb‘în ve elf.


Şuhûdü’l-hâl: Umdetü’l-a‘yân Ali Efendi b. Haydar, Mütevellî-i vakf-ı Hacı Odabaşı, Hasan Efendi el-Hatîb bi’l-câmi‘i’l-mezbûr, Hüseyin Çelebi b. ( ) el-Müezzin, Bayram Halîfe b. ( ) bi’l-câmi‘i’l-mezbûr, Ali Dede b. ( ) el-Kayyım, fahrü’l-emâsil Mehmed Efendi b. Ahmed, hammâmî Mehmed Çelebi b. el-Hâc Mustafa, el-Hâc Mustafa b. Yusuf, Osman Beşe b. İbrahim.