.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Galata Mahkemesi 5 Numaralı Sicil (H. 983 - 984 / M. 1575 - 1576)
cilt: 32, sayfa: 124
Hüküm no: 169
Orijinal metin no: [113-1, Arapça]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Beytülmâlce kabz edilen Mehmed Çelebi b. Hasan Bey’in muhallefâtında karısının mehir, karz ve câriye bedelinden dolayı alacak iddiasının kabûlü

İmâm mevlânâ Mehmed b. Ahmed ve Sinan b. Abdullah, Dîvân-ı âlî’de, lede’d-defter emâcid-i ekârim arasında mahmiye-i Kostantıniyye’de vâki‘ beytülmâl-i hâs emîni fahrü’l-akrân Mehmed Çelebi b. Hüsam Bey ve kâtibi Ali Bey b. Abdullah mahzarlarında, Fâtıma bt. Nasuh kıbelinden hasm-ı şer‘î mahzarında âti’z-zikr da‘vâ, isbât, kabz ve îsâle vekâleti şer‘an sâbit olan vekîl kāid fahrü’l-a‘yân Tuğrul Bey b. Veli’den sâdır olan da‘vâ-yı sahîhada gıbbe’l-istişhâdi’ş-şer‘î şöyle şehâdet ettiler ki, müvekkile-i merkūmenin mahmiye-i mezbûre mahallâtından Mehmed Bey mahallesinde sâkin iken bundan akdem Sofya kasabasında fevt olan ve muhallefâtı emîn-i mezbûr eliyle kabz edilen Mehmed Çelebi b. Hasan Bey nâm zevcinin zimmetinde hakkı vardır. 983 senesi Şa‘bân-ı mu‘azzamının yirmi dördüncü günü muhallefâtından def‘aten râyicü’l-vakt kırk yedi bin iki yüz yirmi dört akçe ve Ramazân ayının gurresinde râyicü’l-vakt üç yüz kırk bin akçe yine def‘aten emîn-i mezbûr eliyle Hazîne-i âmire’ye vâsıl olmuşdur. Nikâhında ma‘kūdun aleyh olan mehrinden dolayı râyicü’l-vakt üç bin beş yüz akçenin muhallefâtından kendisine teslîmi lâzımdır. Müvekkile-i mezbûre Fâtıma’nın, deyn-i mezbûru, ya da onun bir kısmını müteveffâ-yı merkūmdan almadığına, emriyle adına ondan bir nesne alınmadığına, müteveffânın zimmetini ibrâ etmediğine, havâle etmediğine, ondan bir mal rehin almadığına dâir Allahü te‘âlâ adına yemîn etmesinden sonra şehâdetleri ba‘de şerâiti’l-kabûl inde’ş-şer‘ mu‘teber ve makbûl olmağın mûcebince hükm edildi. Sonra Mustafa b. el-Hâc Lütfi ve Musa b. Cafer, Dîvân-ı âlî’de, emîn-i mezbûr mahzarında, lede’d-defter emâcid-i ekârim arasında vekîl-i mezbûrdan sâdır olan da‘vâ-yı sahîhada gıbbe’l-istişhâdi’ş-şer‘î şöyle şehâdet ettiler ki, müvekkile-i merkūmenin müteveffâ-yı merkūmun zimmetinde kırk üç bin akçe hakkı vardır. Bunun kırk bin akçesi karzdan ve kalanı da müşterâ-i makbûz câriye bahâsındandır. Bu meblağın muhallefâtından elân kendisine ödenmesi lâzımdır. Müvekkile-i mezbûreye, deyn-i mezbûru ya da onun bir kısmını müteveffâ-yı merkūmdan almadığına, emriyle adına ondan bir nesne alınmadığına, müteveffânın zimmetini ibrâ etmediğine, havâle etmediğine, ondan bir mal rehin almadığına dâir Allahü te’âlâ adına yemîn verilmesinden sonra, şâhidlerin şehâdetleri ba‘de şerâiti’l-kabûl inde’ş-şer‘ mu‘teber ve makbûl olmağın mûcebince hükm edildi. Cerâ zâlike ve hurrire fi’l-yevmi’l-hâdî aşer min şehri Ramazâni’l-mübârek sene selâse ve semânîn ve tis‘a mi’e.


Şuhûdü’l-hâl: Ferruh Kethüdâ b. Abdullah, Mehmed b. Abdullah, Mustafa b. İskender, Ahmed b. Abdullah