.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 3 Numaralı Sicil (H.1027/ M. 1618)
cilt: 13, sayfa: 362
Hüküm no: 532
Orijinal metin no: [62a-1, Arapça]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Sinan Bey b. Abdullah’ın evini vakfetmesi

Elhamdülillâhillezî feteha bi miftâhi inâyetihî … İmdi, bu sahîh ve şer‘î bir hüccet ve sarîh ve mer‘î bir vesîkadır… Mahmiye-i Kostantıniyye mahallâtından Kasab İlyas mahallesinde sâkin sâhibü’l-hayrât Bevvâb-ı sultânî Sinan Bey b. Abdullah meclis-i şerî‘at-i şer‘iyyet-i Muhammediyye ve mahfil-i tarîkat-i latîfe-i Ahmediyye’de hâzır olup aşağıda zikredilecek olan vakfına tescîl maksadıyla mütevellî nasbettiği İbrahim b. Yusuf mahzarında şöyle ikrâr ve itiraf etti ki, işbu vakfın kendisinden sudûruna kadar sâhibi ve mâliki olduğu, elinde ve taht-ı tasarrufunda bulundurduğu, mahalle-i mezbûrede vâki‘ tahtânî iki bâb evi, fevkānî küçük bir bâb evi, su kuyusunu, helâ ve avluyu hâvî, bir tarafdan Behrâm b. Abdullah mülkü, diğer tarafdan Mehmed Subaşı b. Abdullah mülkü, öbür tarafdan Zâhide bt. Abdullah mülkü ve diğer tarafdan da tarîk-i âm ile mahdûd mülk menzilini cümle tevâbi‘ ve levâhıkı ve kâffe-i menâfi‘ ve mürâfıkı ile hâlis bir niyet ile Allah rızâsı için vakfedip hapsetmiştir. Sonra orada oturmayı önce yaşadığı sürece kendine, ölümünden sonra zevcesi Mülâyim bt. Abdullah’a, onun ölümünden sonra da nesilleri kesilene kadar evlâdına ve evlâd-ı evlâdına ve evlâd-ı evlâdına şart etti. Sonra âzâdlı kölelerine ve sonra âzâdlı kölelerinin evlâdına sonra nesilleri kesilene kadar âzâdlı kölelerinin evlâdının evlâdına şart etti. Sonra menzil-i mezbûrun mütevellî eliyle Medine-i Münevvere ve Ravza-i Mutahhara evkāfı için kirâya verilmesini ve hâsıl olan kirâ bedelinin Medine fukarâsına yollanmasını şart etti. Sonra tevliyye, tebdîl ve tağyîri yaşadığı sürece kendisine, vefâtından sonra ise mütevellîlerin en salihine şart etti. Vakıf-ı mezbûr sonra menzil-i mesfûru mütevellî-yi merkūma teslîm etti. Mütevellî de teslîm alıp sâir vakıf mütevellîleri gibi tasarruf etti. Vâkıf-ı mezbûrun beyânı mütevellî-yi merkūm tarafından vicâhen tasdîk edildi. Hâl bu minvâl üzre iken vâkıf, vakf-ı akār mezhebimizin üç imâmınca sahîh olsa bile İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe’ye göre gayri lâzımdır diyerek vakıfdan caydı ve menzili eskiden olduğu gibi malvarlığına geri istedi. Mütevellî-yi muşârun ileyh, Ebû Yusuf ve İmâm Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî yani imâmeyn-i hümâmeyne göre sıhhatin lüzûmdan ayrılmayacağını ileri sürerek menzil-i merkūmu vâkıf-ı mezbûra geri vermekten imtinâ‘ etti. Bunun üzerine davacı ve davalı olup hâkimin huzûrunda murâfa‘a olundular. Hâkim vakıf cihetini tercihe şayan bulup imâmeyn kavline uygun olarak vakfın lüzûmuna hükmetti… Bu sûretle vakıf lâzım, müebbed ve muhalled bir vakıf hâline geldi… Fe-men beddelehû ba‘demâ sem‘ihî fe-innemâ ismuhû ale’l-lezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm ve ecru’l-vâkıf ale’r-rabbi’l-kerîm. Cerâ zâlike ve hurrire fî evâili Receb el-ferd sene 1027.


Şuhûdü’l-hâl: Ahmed Efendi b. Mahmud imâm, Receb Bey b. Abdülganî, Ali b. Abdülganî, Osman Beşe b. Abdullah yaya, Sinan Beşe b. Abdullah yaya, Ahmed Beşe b. Abdullah yaya, Pîrî b. Abdullah, el-Hâc Mehmed b. İsmail, Mustafa b. Gülabi ve gayruhüm