İstanbul Mahkemesi 18 Numaralı Sicil (H. 1086-1087/M. 1675-1676) cilt: 18, sayfa: 65 Hüküm no: 3 Orijinal metin no: [1b-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Hatice Hâtun bt. Süleyman Ağa’nın ekmekçi fırını ve bir miktar parasını vakfettiği
[Arapça] Sicilde bahsedilenler huzûrumda cereyân etti. vakfın husûsan ve umûmen sıhhatine ve lüzûmuna eimme-i eslâf beynindeki ihtilâfı bilerek hükm ettim. Ben fakīr, mahmiye-i Kostantıniyye kadısı Ahmed b. Hasan’ım -ufiye anhümâ-. Cerâ mâ fîhi ledeyye ve’ttesaha cemî‘uhu beyne yedeyye fe-hakemtü bi sihhatihî ve lüzûmihî fî husûsihî ve umûmihî âlimen bi’l-hilâf beyne’l-eslâf ve ene’l-fakīr ileyhi sübhânehû Ahmed b. Hasan el-kadı be Kostantıniyye el-mahmiye -ufiye anhümâ-. Hamd-i fâik ve senâ-i lâyık ol mâliki’l-mülki ve’l-melekût ve rabbü’l-izzet ve’l-ceberût hazretine ki nüsha-i insânı ketm-i ademden ebda‘-ı üslûb üzre ibdâ‘ ve imlâ ve ahsen-i takvîm üzre ihtirâ‘ ve inşâ eyledi ve ulûf-ı salavât-ı nâ-mahdûd ve sunûf-ı teslîmât-ı gayr-ı ma‘dûd, pîşvâ-yı enbiyâ ve mürselîn ve muktedâ-yı evvelîn ve âhirîn hazretine ki de‘ayim-i garâyim-i tevfîk-karîn ile erkân-ı dîn-i mübîni te’yîd ve levâmi‘-i şer‘-i mübîn ile zulümât-ı küfr ve dalâli nâ-bedîd eyledi ve surûd ve durûd-ı bî-pâyân ve esnâf-ı evsâf-ı bî-girân âl ve evlâd-ı kirâm ve ashâb ve ahbâb-ı izâma ki her biri necm-i burc-i felek-i dîn ve kevkeb-i evc-i âsumân-ı yakīn oldular -rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în-ammâ ba‘d hâtır-ı hatîr-i ashâb-ı ukūl ü efham ve zamîr-i münîr-i erbâb hayy ü ahlâma mahfî ve mektûm ve pûşîde ve nâ-ma‘lûm değildir ki libâs-ı hayât-ı insân kabâ-yı müste‘âr ve câme-i vücûh-ı ehl-i cihân pelâs-ı âr ve esâs-ı binâ-yı cism-i nizâr muhkem-i nâ-üstüvâr ve pây-bend-i imâretin tîmar be gāyet nâ-pâyidârdır pes her âkil gāfil ve her kâmil kâhil olmayıp dâimâ fikr-i ahvâl-i âkıbetin ve tefekkür-i umûr-ı âhiretin pîşe eyleyip, seyyid-i kâinât aleyhi efdalü’s-salâtdan mervî olan “izâ mâte ibnü Âdeme inkata‘a anhu amelühû illâ an selâsin sadakatin câriyetin ve ilmin nâfi‘in ve veledin sâlihin yed‘û lehû” hadîs-i şerîf-i şeref-efzâsına teşebbüs ve temessük eyleyip, murâd edindiği metâlib-i dünyâdan ferâgat vallâhü yed‘û ilâ dâri’s-selâm nidâsına icâbet eyleyip, ravza-i rıdvânda âsûde oldukda dünyâdan asar-ı ibâdeti münkatı‘a ve ahkâm-ı amelî mürtefi‘a olup binâen alâ zâlike [2a] mahmiye-i İstanbul’da -sînet şems sâhibihâ ani’l-ufûl-mahallâtından Soğan Ağa mahallesi sâkinelerinden sâhibetü’l-hayrât ve’l-hasenâti’l-meberrât ve’s-sadakāt Hatice Hâtun bt. el-merhûm Süleyman Ağa meclis-i şer‘-i şerîf-i şâmihü’l-imâd ve mahfil-i dîn-i münîf-i râsihü’l-evtâdda takrîr-i kelâm ve ta‘bîr-i ani’l-merâm edip bin seksen altı senesi Şa‘bâni’l-mu‘azzamı’nın dokuzuncu günü yedimde mülk ve hakkım olup mahmiye-i mezbûrede Davudpaşa iskelesi dâhilinde deniz hamamı kurbunda Kasab İlyas mahallesinde vâki‘, bir tarafdan Çelebi Mustafa Ağa mülkü olan dükkânlar ve bir tarafdan ba‘zan Bayram Paşa vakfı olan odalar keresteci dükkânları ve ba‘zan Sefer Beşe vakfı olan ve ba‘zan Ali Çelebi b. Mehmed vakfı olan odalar ve bir tarafdan deniz hamamı ve bir tarafdan tarîk-i âm [ile] mahdûde iki göz at değirmeni ve su kuyusu ve avluyu müştemil ekmekçi fırınımı, bi cümleti’t-tevâbi‘ ve’l-levâhık ve etyab-ı mâl ve enfes-i menâlimden ba‘de’l-ifrâz elli bin akçemi vakf-ı müebbed ve haps-i muhalled ile vakf ve haps edip ta‘yîn-i kuyûd ve tebyîn-i şurût edip tebdîl ve tağyîrini merreten ba‘de uhrâ yedimde koduğumdan sonra teslîm-i mütevellî ve tescîl-i şer‘î ve tesbîl-i mer‘î ettirip ba‘de’l-mürâfakati’ş-şer‘iyye ve’l-muhâkemeti’l-mer‘iyye hâkim-i muvakki‘-i sadr-ı kitâb tûbâ-lehû ve hüsnü me’âb hazretlerine vakfiye dahi tahrîr ettirmiş idim, tebdîl-i şurût ve ta‘yîn-i kuyûdu merreten ba‘de uhrâ yedimde olmağla hâlâ ol vakfiyede ta‘yîn ve tebyîn eylediğim şurût ve kuyûddan rücû‘ edip şöyle şart eyledim ki zikr olunan ekmekçi fırını cemî‘ müştemilâtıyla yed-i mütevellî ve ecr-i misli ile müşâhereten îcâr olunup ve meblağ-ı mezbûre dahi senede anı on bir buçuk hesâbı üzre yed-i mütevellî ile zikr olunan fırında müste’cir olanlara devr-i şer‘î ile idâne olunup bi fazli’llâhi’l-meliki’l-müte‘âl hâsıl nemâ ve gallelerinden İbrahim Efendi b. el-Hâc Mustafa hayâtında oldukça yevmî on akçe vazîfe ile mahmiye-i merkūmede Şehzâde Sultan -aleyhi’r-rahmeti ve’l-gufrân-hazretlerinin câmi‘-i şerîf ve ma‘bed-i latîfinde dersi‘âm olup haftada üç gün hâzır olan tâlibîni ulûm-ı nâfi‘a ta‘lîm ile ba‘de vefâtihî hâkimü’ş-şer‘ zikr olunan dersi‘âmlığı vazîfe-i mezkûresiyle müstahıkkīnden bir kimesneye tevcîh eyleye ve zikr olunan Soğan Ağa mahallesinde vâki‘ mescid-i şerîfde her gün ba‘de salâti’l-fecr otuz nefer kimesneye Kur’ân-ı azîm ve Furkān-ı [2b] kerîm’den birer cüz’-i şerîf tilâvet edip sevâbını oğlum merhûm el-Hâc Ali Ağa’nın rûhuna ihdâ edip mukābelesinde her biri yevmî ikişer akçe vazîfeye mutasarrıf olalar ve eczâ-i şerîfe-i mezkûrenin hâfızına ve tilâvet etmeyenleri hesâb eden noktacısına yevmî birer akçe vazîfe verile ve mademki lâbise-i libâs-ı hayât olam vakfı mezbûrda yevmî altı akçe vazîfe ile ben mütevellî olam ve vaktâ ki melekü’l-mevt girîbân-ı hayâtımı çak ve cism-i nâ-tuvânımın menzilgehin zîr-i hak edip sem‘-i rûh-ı revânıma, Yâ eyyühe’n-nefsü’l-mutma’inne irci‘î ilâ rabbiki râziyeten marziyye nidâsın gûş ve dest-i sâkī-i ecelden câm-ı fenâ encâmın nûş edem vakf-ı mezkûruma sudûriye kızı[m] merhûme Fâtıma’nın kızı Afîfe bt. Mehmed nâm hâtun mütevelliye ola ba‘de vefâtihâ, kız karındaşı Hamide nâm hâtun mütevelliye ola ba‘de vefâtihâ karındaşı es-Seyyid Ahmed Çelebi mütevellî ola ba‘de vefâtihî karındaşı es-Seyyid Mustafa Çelebi mütevellî olup her biri tevliyyetlerinde vazîfe-i mezkûreye mutasarrıf olalar ve merkūm es-Seyyid Mustafa Çelebi’nin vefâtından sonra vakf-ı mezkûruma zükûr ve inâsdan ile’l-inkırâz benim evlâdımın evlâd-ı evlâdımın ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdımın ekber ve erşedi mütevellî olup vazîfe-i merkūmeye mutasarrıf ola ve ba‘de’l-inkırâz mahmiye-i mezbûrede hâkimü’ş-şer‘ olanlar bir müstakīm kimesneye tevliyyet-i mezbûreyi tevcîh edeler ve vakf-ı mezbûruma merkūm es-Seyyid Mustafa Çelebi hayât[da] oldukça kâtib ve câbi ola ve cihet-i kitâbet yevmî iki akçe ve cihet-i cibâyet yevmî iki akçe ola ve vezâif-i merkūmeden bâkī kalan galleden her sene zikr olan fırının imâret ve meremmetine muhtâc olan mevâzi‘-i kemâ yenbağī imâret ve meremmet olun[duk]dan sonra fazlasına ben mutasarrıf olam ve benim vefâtımdan sonra merkūme merkūme Afîfe Hâtun mutasarrıfe ola ba‘dehâ kız karındaşı merkūme Hamide mutasarrıfe ola ba‘dehâ merkūm es-Seyyid Ahmed Çelebi mutasarrıfe ola ve merkūm es-Seyyid Mustafa Çelebi’nin vefâtından sonra ile’l-inkırâz zükûr ve inâsdan benim evlâdım ve evlâd-ı evlâdım ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdım ale’s-seviyye mutasarrıf olan ve ba‘de’l-inkırâz müsâ‘ade eylediği mertebe yevmî ikişer akçe vazîfe ile mescid-i şerîf-i mezbûrda eczâ-i şerîf tilâvet oluna ve mahmiye-i mezbûrede mesned-ârâ-yı şerî‘at-i şerîfe-i garrâ olanlar nâzır olup yevmî ikişer akçe vazîfeye mutasarrıf olalar ve şurût-ı mezkûreye ri‘âyet müte‘azzire olursa galle-i vakf-ı mezbûr [3a] mutlakā fukarâ-i müslimîne sarf oluna ve şurût-ı mezkûre ve kuyûd-ı merkūmenin merreten ba‘de uhrâ tebdîl ve tağyîri yedimde ola deyû ta‘yîn-i kuyûd ve tebyîn-i şurût eyledim ba‘de’l-yevm işbu şurût-ı sâbitem ile amel olunmak matlûbumdur dedikde vâkıfe-i mûmâ-ileyhâ vakfiye-i ûlâsında olan şurût ve kuyûdun tebdîl ve tağyîrini merreten ba‘de uhrâ yedinde koduğu vakfiye-i ûlâsında mastûr ve mukayyed olmağın ba‘de’l-yevm işbu şart-ı sâniye ile amel olunmak üzre ba‘de’l-hükmi’ş-şer‘î ve’l-kazâi’l-mer‘î işbu vesîka-i enîka ketb ve terkīm olundu. Fi’l-yevmi’l-hâmis mine’l-Muharremi’l-harâm li sene seb‘a ve semânîn ve elf min hicreti men lehü’l-izzi ve’l-mecdü ve kemâlü’ş-şeref.
Şuhûdü’l-hâl: Mefharü’l-ulemâ’ dersi‘âm Receb Efendi b. Ramazan, fahrü’l-fuzalâ’ dersi‘âm İbrahim Efendi b. Yusuf, fahrü’l-eimme Ömer Efendi b. Yusuf, fahrü’l-akrân ve’l-eşbâh Ali Ağa b. Mustafa, Zahrü’l-akrân Mustafa Ağa b. Yusuf, Fahrü’l-akrân Halil Ağa b. İbrahim, el-Hâc Yusuf b. Mahmud, Yusuf b. Mehmed, el-Hâc Mustafa b. Atâullâh , İsmail b. Cafer.
|