İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810) cilt: 83, sayfa: 311 Hüküm no: 208 Orijinal metin no: [80b-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Şirden çorbası pişirip satmanın işkembeci esnafının tekelinde olmadığı; aşçı esnafının da şirden çorbası pişirip satabileceği
İşkenbeci esnâfına dâir.
Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în Mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki
İstanbul’da aşcı ve kebabcı esnâfının Dîvân-ı Hümâyûn’uma takdîm eyledikleri arzuhâlleri bâlâsına tarafeyn muvâcehesinde mazâmînini tefhîm ve el-hâletü hâzihî mer‘î ve mu‘teber olan nizâmlarına mugāyir olmayarak muktezâsı i‘lâm olunmak bâbında sen ki Mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin, sana hitâben sâdır olan fermân-ı âlî-şânıma imtisâlen ashâb-ı [arzuhâl] mûmâ-ileyhim Aşcı ve Kebabcı esnâfının Kethudâları Salih Usta ve Yiğitbaşı Ali Usta ve ustalarından el-Hâc Mehmed Emin ve Ahmed ve Hasan ve Mehmed ve Osman ve Mustafa ve zimmîlerden Tanaş ve Dimo ve Yakim ve Yani ve Viko ve Yorgo ve Angeli ve Durbin ve Mihal ve İstepan ve sâirleri meclis-i şer‘-i enverde derûn-ı arzuhâlde mezkûr İşkenbeci esnâfının Kethudâları Mehmed Usta ve ustalarından Bayram ve İbrahim ve Hasan ve diğer İbrahim ve Ahmed ve Ömer ve Hüseyin ve zimmîlerden Petro ve Kiro ve Galko ve diğer Kiro ve Yorgo ve diğer Yorgo ve Kostantı ve sâirleri muvâcehelerinde; bizler kadîmü’l-eyyâmdan beri sirke ve sarmısak ile aşcı dükkânlarında şirden çorbası tabh ve nâsa bey‘ ile intifâ‘ edegelmiş iken işkenbeci tâifesi, bizler mîrî zağarlara ve seksonlara işkenbe verdiğimize binâen sirke ve sarmısaklı şirden çorbası tabh ve bey‘i dahi bizlere mahsûsdur deyü bundan akdem nizâ‘a mübâderet eylediklerinden bizlerin dahi kadîmden aşcı dükkânlarında sirke ve sarmısaklı şirden çorbası tabh ve bey‘ edegeldiğimizi kasab tâifesinden cemm-i gafîr ve cem‘-i kesîr bî-garaz kimesneler bi’l-muvâcehe haber verdiklerinden mâ‘adâ işkenbeci tâifesinin, şirden çorbası tabh ve bey‘i bizlere mahsûsdur deyü hilâf-ı şer‘-i şerîf hasr u inhisâr da‘vâları bî-vech olduğundan gayri tabh-ı ta‘âmda bizler asıl olup ordu-yı hümâyûn hurûclarında dahi hayme çıkarır otuz iki aded esnâfdan biri biz olup işkenbeci tâifesi yamak kabîlinden fer‘ iken mücerred, mîrî zağarlara ve seksonlara işkenbe veririz deyü ol vechile beynimizde münâza‘ât-ı vefîreden sonra beynlerimiz ıslâh olunup işkenbeci tâifesinin mîrî zağarlara ve seksonlara verdikleri işkenbenin nısfını biz meccânen vermek üzere sirke ve sarmısak ile şirden çorbası tabh ve bey‘imize işkenbeci tâifesi mümâna‘at etmemek üzere bin yüz kırk sekiz târihinde İstanbul Kādısı i‘lâmıyla yedimize i‘tâ olunan emr-i âlî-şânın bin yüz altmış sekiz târihinde tecdîd olunup ile’l-ân düstûrü’l-amel olup şirden çorbası tabh ve ibâdullâha bey‘ olunagelmiş iken bî-vech işkenbeci tâifesi bizleri[n] şirden çorbası tabh ve bey‘imize muhâlefet etmeleriyle yedimizde olan emr-i âlî-şânın tecdîdi matlûbumuzdur deyü istirhâm ve, işkenbeci tâifesinin mümâna‘atları men‘ u def‘ olunmak murâdımızdır deyü ba‘de’d-da‘vâ ve’s-suâl işkenbeci tâifesi mezbûrûn cevâblarında hâl bâlâda bast u beyân olunduğu üzere olduğunu bi-tamamihî cümlesi ikrâr ve i‘tirâf edip lâkin bizler ancak Dergâh-ı <<âlî>> mu‘allâm Yeniçerileri Ocağında mîrî zağarlara ve Bostâniyân-ı hâssam Ocağında mîrî seksonlara işkenbe verdiğimiz mukābelesi [81a] şirden çorbasının dahi tabh ve bey‘i bizlere münhasırdır deyü muahhar târihle ibrâz eyledikleri fermân-ı âlî-şânın mazmûnu inhisâr-ı bey‘ u şirâyı hâvî olmağla aşcı tâifesi meclis-i şer‘de işkenbeci tâifesinin mîrî zağar ve seksonlara verdikleri işkenbenin nısfını meccânen vermeğe müte‘ahhidler iken işkenbeci tâifesinin inhisâr da‘vâları hilâf-ı şer‘-i şerîf olduğundan mâ‘adâ bey‘ u şirâ hakkında şeref-bahş-ı sudûr eden hatt-ı hümâyûnuma dahi mugāyir olmağla şirden çorbası tabh ve bey‘lerine tarafeyn birbirlerine müdâhale etmemek üzere ba‘de’t-tenbîh aşcı tâifesinin yedlerinde olan fermân-ı âlî-şânın tecdîdi iktizâ eylediğini i‘lâm eylediğin ecilden imdi i‘lâmın mûcebince amel olunmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfim vardıkda bu bâbda sâdır olan emrim üzere amel edip dahi husûs-ı mezkûr için mukaddemâ tevârih-i mezkûrede emr-i şerîf verildiği Hazîne-i âmirem defterlerinde mukayyed olmağla mukaddemâ verilen emr-i şerîfe ibtinâen bu def‘a dahi şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı münîfi birle âmil olup hilâfına rızâ ve cevâz göstermeyesin. Şöyle bilesin ve ba‘de’n-nazar işbu emr-i âlî-şânımı aşcı tâifesi yedlerinde ibkā edip alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.
Tahrîren fi’l-yevmi’s-sânî ve’l-işrîn min-Şevval li-sene ihdâ ve işrîn ve mieteyn ve elf.
Be-makām-ı Kostantıniyyeti’l-mahrûse
|