|
Rumeli Sadareti Mahkemesi 21 Numaralı Sicil (H. 1002-1003/M. 1594-1595) cilt: 12, sayfa: 225 Hüküm no: 245 Orijinal metin no: [56b-3, Arapça] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Mustafa Ağa b. Mahmud’un emlâk ve para vakfı
Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât Reis-i hâzinîn-i sultâniye bi’s-südde-i seniyye Mustafa Ağa b. Mahmud kıbelinden âtiyyü’z-zikr vakıf ikrârına ve tescîl maksadıyla rücû‘ da‘vâsına vekâleti fahrü’l-müderrisîn Mevlâna Hüsameddin b. el-Hâc İsa el-Karamanî ve mefharü’l-akrân bevvâb-ı sultânî Davud Bey b. Abdullah nâm kimesnelerin şehâdetleri ile sâbit olan bevvâb-ı sultânî mefharü’l-emâsil ve’l-eşbâh Ali Bey b. Abdullah meclis-i şerî‘at-i şerîfe-i garrâ ve mahfil-i tarîkat-i münîfe-i zehrâda hâzır olup, müvekkil-i muşârun ileyhinin niyet-i sâfiye ve taviyye-i kâfiye ile inde’l-ahâlî şöhretinden dolayı tahdîd ve tavsîfden müstağnî bulunan Rumeli-i ma‘mûre cânibinde bulunan Nusul kazâsı nâhiyelerinden Ledine? nâhiyesinde müslümanların namaz kılıp ibâdet etmeleri için câmi‘-i şerîf ve câmi‘-i şerîfin yanında sıbyâna Kitâb-ı mübîni ta‘lîm ve telkīn etmek için bir mekteb inşâ ettirdiğini ve vakfettiğini vekâlet-i mahkiyyesi hasebiyle ikrâr ve i‘tirâf etti. Vâkıf bir müddet sonra bu ikisinin ve diğer evkāfının mesâlihi için silk-i mülk-i sahîhinden ifrâz ve temyîz ettiği Dârü’s-saltanati’s-seniyye mahmiye-i Kostantıniyye mahallâtından Kızıltaş mahallesinde vâki‘, iç ve dış avlulu, iç avlusu fevkānî üç beyti, tahtânî bir beyti, mutfağı, kileri, selâmlığı, su kuyusunu ve helâyı müştemil olan, dış avlusu ise ahırı, tahtânî ve fevkānî bir beyti ve helâyı hâvî olan, bir taraftan Ahmed Çavuş, Mahmud Çelebi, Ayşe Hâtun mülkleri, diğer taraftan Osman Çelebi, Davud Çelebi b. Ahmed, Süleyman, Ali Çelebi b. Nakkāş, Mehmed Bey b. Abdullah er-râcil mülkleri ve tarîk-ı âm ile mahdûd bulunan cemî‘-i menzilini vakfetti. Mahmiye-i mezbûre kapılarından Edirnekapı kurbundaki Kilise câmi‘i mahallesinde vâki‘, tahtânî bir beyti, fevkānî iki beyti, ahırı, helâyı, eşcâr-ı müsmirreli avluyu hâvî, bir taraftan merhûm Vezir Ahmed Paşa Vakfı, diğer taraftan Dimitri v. Yani nâm zimmî mülkü, iki taraftan da tarîk-ı âm ile mahdûd olan menzili ve bitişiğindeki iki dükkânını vakfetti. Mahmiye-i merkūmede vâki‘ Balat mahallâtından Hâce Ali mahallesinde kâin bulunan, bir taraftan Burunsuz Çavuşbaşı lakablı merhûm Mustafa Vakfı, diğer taraftan Mehmed Çavuş b. Sadi Çavuş mülkü, iki taraftan da tarîk-i âm ile mahdûd olan bitişik on odasını vakfetti. Medîne-i mahrûse-i Üsküdar mahallâtından Tenbel mahallesinde vâki‘, vâkıfa intimâı cihetiyle ma‘rûf olup tahdîdden müstağnî bulunan dükkânlarını cümle tevâbi‘i ve levâhıkı ve kâffe-i merâsimi ve mürâfıkı ile vakfetti. Vâkıf-ı mezbûr ilâveten sahîh-i mâlından ve mahz-ı menâlinden ifrâz ve temyîz ettiği darb-ı hâkānî ile madrûb, râyicü’l-vakt on sekiz kere yüz bin akçe-i Osmânîsini -ki te’kîden ifâde etmek îcâb ederse yarısı dokuz yüz bin akçe eder, de vakfetti. Vâkıf-ı mûmâ ileyh sonra ilk zikredilen ve Kızıltaş mahallesinde kâin bulunan evde süknâyı zevvâk-ı sultânî Rüstem Ağa b. Abdülmennân nâm amca-zâdesine, hergün istediği bir vakitte sûre-i İhlâsı üç kere okuyup sevâbını vâkıfın rûhuna hediye etmesi kaydıyla şart etti. Sonra mezbûr Rüstem Ağa’nın evlâdına sonra nesilleri kesilinceye kadar -sânehüm anhu el-melikü’l-feyyâz- evlâd-ı evlâdına şart etti. Sonra sâir akārât-ı mezkûre ile bu menzilin icâre-i mu‘tâde ile icâreye verilmesini şart etti. Allah te‘âlâ nın fazl ve atâsı ile rıbh ve nemâsından nâsib ettiğinin mütevellî-i evkāf yediyle kabz olunup isrâf etmeden ve kısmadan âtiyyü’l-beyân mesârif kalemlerine sarf edilmesini şart etti. Vâkıf-ı mezbûr meblağ-ı mevkūftan yüz bin akçenin vech-i helâl-i şer‘î ve nehc-i mer‘î üzre ve senede noksansız ziyâdesiz ona on bir rıbh ile rehn-i kavî ve kefîl-i melî ile nâhiye-i merkūmede istikāmet ve diyânetle mevsûf, emânet ve sıyânetle ma‘rûf câbî-i emîn yediyle istirbâh edilmesini şart etti. Câbînin vazîfesini yevmî beş akçe ta‘yîn etti. Meblağ-ı mezbûrun rıbhından hâsıl olan miktarın câbî-i mezkûr yediyle câmi‘ ve mektebin mesâlihine sarf edilmesini şart etti. Câmi‘-i şerîf ve ma‘bed-i latîfte zühd ve takvâsıyla mevsûf olan, sâir şehirlerde olduğu gibi Cuma ve bayram günlerinde hitâb etmek üzre yevmî dört akçe ile bir hatîb tutulmasını şart etti. Sâlih, mütedeyyin, verâ‘ sâhibi, namazın erkânını, vâcibâtını, sünnetlerini, müstehâbların bilen, müslimât ve müslimîne beş vakit farz namazlarda ve sâir cemâ‘atle kılınan namazlarda namaz kıldıracak bir imâm tutulmasını şart etti. İmamın vazîfesinin yevmî altı akçe olmasını şart etti. Namaz vakitlerini bilen ve münâvebe ile minârede ezân okuyacak iki müezzin tutulmasını ve her birine yevmî dörder akçe verilmesini şart etti. Müezzinlerden her birine her gün sabâh namazından sonra câmi‘-i mezkûrda ictimâ‘ edip Kelâmullâhi’l-meliki’l-mu‘înden birer cüz’ okumaları ve sevâbını vâkıfın ebeveynine hediye etmeleri mukābilinde yevmî iki akçe daha verilmesini şart etti. İkisi müezzin biri de câmi‘-i şerîfde mu‘arrif olan üç kimesnenin her Cuma mahfil-i münîfe gelip Tenzîl-i celîlden teennî ve tertîl üzre aşr okumalarını ve her birine yevmî bir akçe verilmesini şart etti. Mu‘arrife, aşr-ı şerîf tilâvetinden sonra hüsn-i edâ ile belletmesi îcâb edenleri belletmesi, Allah’a hamd, resûlüne salavât ve zamânın sultanına ve vâkıf-ı mezbûrun rûhuna du‘â etmesi mukābilinde yevmî iki akçe şart etti. Mescidin kapısının açılıp kapanması lâzım geldiğinde açıp kapatan, kandilleri yakan, câmi‘-i şerîfin süpürme, tathîr ve tanzîf levâzımını gören kayyıma yevmî iki akçe ta‘yîn etti. Câmi‘-i mezkûrun hasırına ve sâir levâzım-ı mühimmesine yevmî bir akçe sarf edilmesini şart etti. Mum tedâriki için yevmî iki akçe ta‘yîn etti. Her sene on vakıyye bal mumu iştirâ edilip berât gecesinde ve sâir leyâlî-i şerîfede câmi‘-i mesfûrun mihrabı yanına iki kandil konularak yakılmasını şart etti. Kuyudan su çekip câmi‘ avlusunda bulunan abdestliği dolduran kimesneye yevmî bir akçe ta‘yîn etti. Mezkûr kuyunun tamiri, tathîri, tanzîfi ve lâzım gelen diğer masrafları için her sene iki yüz akçe ta‘yîn etti. Ehl-i Kur’ân ve tecvîdden olan, ma‘rifet-i Furkān-ı mecîdde mâhir, mekteb-i mezbûrda sıbyân-ı müslimîne Kur’ân-ı kerîmi öğretecek ve telkīn edecek mu‘allim tutulup yevmî dört akçe verilmesini şart etti. Dersleri tekrâr edecek, sıbyânı Kur’âna yaklaştırıp mulâ‘abeden uzaklaştıracak emîn bir halîfeye yevmî iki akçe ta‘yîn etti. Mektebin hasırına, odununa ve sâir levâzımına hiç aksatmadan senevî üç yüz akçe verilmesini şart etti. Her sene Ramazan ayının son on gününde mektebde ders gören talebenin her birine, hâsseten yetîm ve fakīr olanlarına, bayramda insânlar arasında onları inkisârdan korumak, sevindirmek maksadıyla kirbâstan dikilmiş libâs verilmesini şart etti. Vâkıf-ı mezbûr sonra meblağ-ı mevkūftan sekiz yüz bin akçesiyle mütevellî ve nâzırın re’ylerini de alarak mahmiye-i Kostantıniyye’de münâsib bir mevzi‘de Dârü’l-hadîs denilen ve üzeri kubbe ile musakkaf, taşdan ve kireçten yapılmış sekiz küçük odayı hâvî bulunan bir medrese inşâ edilmesini şart etti. Bâkī miktarın mu‘âmele-i sahîha-i mu‘tâde ile ve daha önce zikredilen rıbh ile rehn-i kavî ve kefîl-i melî alınarak istirbâh edilmesini şart etti. Allah’ın rıbh ve galleden rızık olarak verdiğinden yevmî noksansız ziyâdesiz iki akçenin At Meydanı kurbunda vâki‘ İbrahim Paşa Sarayı’nda kalan iç oğlanları zümresinden otuz kimesneye her gün diledikleri bir vakit toplanıp Tenzîl-i celîlden teennî ve tertîl üzre birer cüz’ okuyup sevâbını vâkıf-ı mezbûrun rûhuna hediye etmeleri ve hatim nihâyetinde de selef-i sâlihînin ervâhına du‘â etmeleri kaydıyla verilmesini şart etti. İçlerinden cüzleri dağıtıp toplayan birine yevmî bir akçe daha verilmesini şart etti. İç oğlanlarına nezâret edecek ve onları ihmâlden sakındırıp nasihat edecek Saray Ağasına yevmî beş akçe ta‘yîn etti. İki senede bir sene başında sâlih, mütedeyyin, verâ‘ sâhibi ve hacc-ı şerîfin menâsikini bilen bir şahsa Beytullâh-ı harâmı haccetmesi ve Ravza-ı nebiyy-i aleyhi’s-selâmı ziyâret edip sevâbını vâkıf-ı mezkûrun -tekabbelallâhu sa‘yehu’l-meşkûr- rûhuna hediye etmesi için sekiz bin akçe verilmesini şart etti. Dülger ve taş ustası iki kimesneye, mahmiye-i merkūmede vâki‘ Tophâne mahallâtından Kara kedi mahallesinde bulunan vâkıfın evi önünde akan ve daha önce vâkıf-ı mezbûrun yaptırdığı iki dere yolunun ve ayrıca Karamürsel kasabasında akan derenin yolunun ıslâhı için yevmî bir buçuk akçe ta‘yîn etti. Bu iki kimesnenin derelerin taşıp azîm zararlara yol açmaması için mezkûr dere yollarının tamir ve meremmetine çalışmalarını şart etti. Üsküdar’da vâki‘ mezkûr dükkân kirâsından hâsıl olan meblağın vâkıf-ı mezbûrun ( ) karyesinde inşâ ettirdiği köprünün mesâlihine ve etrafındaki yolların ıslâhına sarf edilmesini şart etti. Vâkıf-ı mezbûr sonra cemî‘-i evkāfına, vakıf işlerine vâkıf, iyiliğiyla tanınan, emîn sıfâtıyla mevsûf, hıyânetten berî bulunan, re’y ve tedbîr sâhibi, vakıf gelirlerini artırmaya gayret eden bir mütevellî nasb edilip kendisine yevmî yirmi akçe verilmesini şart etti. İlm-i hesâbda rütbe sâhibi, kavânîn-i hesâbı ve esâlîb-i küttâb-ı bilen, defter tutup gelir ve gideri kaydeden bir kâtib tutulmasını ve ona yevmî beş akçe verilmesini şart etti. Emânet ve istikāmet üzre hizmet edip taksîr ve hıyânetten ictinâb ederek umûr-i evkāfa sa‘y eden iki câbînin her birine yevmî beş akçe ta‘yîn etti. Dârü’l-hadîs-i mezkûre tamâmlandığında orada bir âlim, müteverri‘, mu‘tâd ve ma‘lûm günlerde devâmlı ulûm-i fıkh, hadîs ve tefsîr dersleri vermeye kādir bir şeyh tutulup yevmî on beş akçe verilmesini şart etti. Talebe-i müste‘iddînden mülâzemete devâm eden yedi kimesneye müzâvele-i ulûm-i mezkûre ve mümârese-i fünûn-ı mesfûre için özürsüz dersleri terk etmemek üzre yevmî üçer akçe ta‘yîn etti. Akşam olunca kapıyı kapayıp sabâh olunca açacak, tathîr ve tanzîfe ve etrâfı süpürmeye sa‘y edecek bir bevvâba yevmî iki akçe ta‘yîn etti. Vâkıf-ı mezkûr, şurûtta ve zavâbıtta taklîl ve teksîri, tebdîl ve tağyîri, azl ve nasbı ve ibkāyı ve sâir tasarrufât-ı şer‘iyyeyi kendi yedinde tutarak cemî‘-i evkāfına müddet-i hayâtınca kendisini nâzır nasbetti. Vefâtından sonra ise mütevellînin yaptığı mu‘âmelât, icârât, tamir ve meremmât, murâbaha-i nukūd ve tecdîd-i ukūda ve sene başlarında îrâd ve masrafı mübeyyin muhâsebe-i evkāfa kemâl-i ihtimâm ile nezâret etmek ve vakıf gelirlerini artırmak üzre cemî‘-i evkāfına nezâreti yevmî beş akçe ile Südde-i seniyye-i hâkāniyyede bulunan reîs-i hâzinîn-i sultâniyeye şart etti. Zevâ’id ve muhâsebe defterlerinin ve sâir hüccet ve temessükâtın nâzır-ı mûmâ ileyhin indinde bulunan sandıkta muhafaza edilmesini şart etti. Mütevellînin erbâb-ı cihâta hizmetlerini edâya kāim ve kendilerine emredilen vazîfelere dâim olmaları şeklinde nasihat etmesini şart etti. İçlerinden biri hizmet-i mu‘ayyenesinde kusûr ettiğinde mütevellînin ona tenbîh etmesini, tenbîh fayda etmezse ihtar etmesini o da te’sîr etmezse başka bir kimesnenin yerine ikāme edilmesini şart etti. Zevâ’idin akārâtın tamirine sarf edilmesini şart etti. Tamir ve meremmet mesârifinin sâir mesârifata takdîmini şart etti. Ayların ve yılların geçmesiyle şurût-ı mukarrereye ri‘âyet mümkün olmazsa vakıf gelirlerinin tamâmının fukarâ ve mesâkîn-i müslimât ve müslimîne sarf edilmesini şart etti. Vekîl-i mezbûr, vâkıf-ı merkūmun cemî‘-i şerâ’it ve zavâbıtı ikmâl ettikden sonra cemî‘-i evkāfı yedinden ve mülkiyyet-i kadîmesinden ihrâc edip tescîl maksadıyla mütevellî nasbettiği mefharü’s-sâlihîn Şeyh Ahmed b. Bedreddin’e teslîm ettiğini ikrâr etti. O da tesellüm edip sâir mütevellîlerin evkāfta tasarruf ettikleri gibi tasarruf etti. Mütevellî-i mezbûr, vâki‘ ikrârı vicâhen ve şifâhen tasdîk etti. Hâl ve bu minvâl üzre iken vekîl-i merkūm müvellâ-i fâzıl hâkim-i âdil huzûrunda mütevellî-i mersûm üzerine da‘vâ edip eimme-i selâsemiz indinde vakf-ı nukūd bâtıldır diyerek meblağ-ı sâlifü’l-beyânın ve tevliye cihetiyle rıbhdan aldığının teslîmini istedi. Mütevellî-i merkūm, vakf-ı nukūd İmam Ensârî rivâyetine göre İmam Züfer katında sahîhdir diyerek teslîmden imtinâ‘ etti. Hâkim-i mezkûr bu sûretle asl-ı vakfın sıhhatine ve mütevellînin damândan berâet-i zimmetine hükmetti. Vekîl-i mezbûr, vakf-ı nukūd İmam Züfer indinde sahîh ise de lâzım değildir; vakf-ı akārât da eimme-i cumhûr indinde sahîh ise de İmam-ı A‘zam Ebû Hanîfe katında gayrı lâzımdır diyerek iddi‘âsını tekrâr etti ve iki vakıfdan da bi’l-vekâle rücû‘ etti ve müvekkil-i mezbûrunun mülküne istirdâdını taleb etti. Mütevellî-i merkūm, imâm-ı mesfûr indinde sıhhat-i vakf, lüzûm sıfâtından ârî olup hâkimin hükmü de lüzûmu ifâde etmez olsa da, imâmeyn-i hümâmeyn İmam-ı sânî Ebû Yusuf Yakub b. İbrahim ve İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî katlarında hâkimin hükmü lüzûmu ifâde eder ve mevkūfun özellikle mütevellîye teslîminden sonra vakıf lâzım olur, vâkıf rücû‘ edemez diyerek cevâb verdi ve hâkimden imâmeynin kavline göre hükmetmesini taleb etti. Hâkim-i mûmâ ileyh de iki tarafın delîlini te’emmül edip vakıf cânibini tercihe şâyân gördü ve meblağ-ı mezbûrun ve akārât-ı mârrü’z-zikrin vakfiyetinin husûsen ve umûmen sıhhatine ve lüzûmuna hükmetti. Bu sûretle, tebdîl, tağyîr ve ta‘tîline mecâl muhâl olacak şekilde müseccel, lâzım, müebbed bir vakıf oldu. “Fe-men beddelehû ba‘de mâ sem‘ihî fe-innemâ ismuhû ale’l-lezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıfi’l-merkūm ala’llâhi’l-hayyi’l-kayyum.” Cerâ zâlike ve hurrire fî evâili Şa‘bâni’l-mu‘azzam sene isneteyn ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: ( )
|