Ahi Çelebi Mahkemesi 1 Numaralı Sicil (H. 1063-1064 / M. 1652-1653) cilt: 49, sayfa: 361 Hüküm no: 530 Orijinal metin no: [78b-3] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Müderriszâde Abdüllatif Efendi ile kethüdası İbrahim Çavuş’un alacak verecek davalarından birbirlerinin zimmetini ibra ettikleri
Mahrûse-i İstanbul’da Küçük Karaman’da sâkin bi’l-fi‘il sahn müderrisi ve Haremeyn-i şerîf müfettişi olan iftihârü’l-müderrisîni’l-kirâm Müderriszâde Abdüllatif Efendi’nin kethüdâsı olan İbrahim Çavuş b. Şa‘ban nâm kimesne meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzımü’t-tevkīrde kendi tarafından asîl ve babası İbrahim Efendi ile karındaşı Molla Ali Efendi tarafından vekîl olan mûmâ-ileyh Abdüllatif Efendi mahzarında bi’t-tav‘i’s-sâf ikrâr u i‘tirâf edip karındaşı mâlından mezkûr Abdüllatif Efendi’nin kendinin mu‘âmelesiyle bana geçmiş kendiye vâcibü’l-edâ beş yüz riyâlî guruş deynim olmağla üç yüz guruşunu Tuna Haremeyn Vakfı’ndan Deniz Abdal Mahallesi’nde vâki‘ mütevellî Ali ile tasarrufumda olan nısf menzili mütevellî Musa ile kendiye verip ve iki yüz guruşun dahi akçe vermekle ol beş yüz guruşdan zimmetim berî olup ve iki yüz yedi guruş dahi kendi mâlından yine kendiye deynim olmağla ol ondan geçip ben dahi karındaşı ile olan murâbaha da‘vâsından geçdikden sonra müşârun-ileyh Abdüllatif Efendi’nin babasının Aksaray kasabasından malın getirdikde mûmâ-ileyh Abdüllatif Efendi onu benden kabza memûr olmağla kabz eyledikde bi-gayr-ı vech-i şer‘î benden yirmi beş bin akçe ziyâde alıp ve iki yüz guruş dahi hezl? aldıkda murâbaha nâmına ve mahzen husûsundan dahi bin ve yedinden? dahi on bin ve câbî Ahmed Çelebi’ye köy için verilen yirmi bin akçe ve kendi emri ile Tekfurdağı’nda varıp rızâ ve yedi yevmiye defter ile harc eylediğim elli bin akçe ve rimme? kirâsı nâmına on beş bin akçe ve yine köy için yirmi guruş ve üç yüz akçe saman akçesi ve mu‘âmelât-ı şettâcıya ( ) guruş hancıya mezkûr Abdüllatif Efendi’ye bin kıt‘a riyâlî guruş zam vardır deyü mukaddemâ İstanbul efendisi huzûrunda da‘vâ edip kendiye yemîn vermişdim el-hâletü hâzihî kendüyü ve babası ve karındaşını ol kurâda ve bi’l-cümle târîh-i kitâba gelince beynimizde vâki‘ olan mu‘âmelât da‘vâsından ibrâ-i âmm-ı kātı‘u’n-nizâ‘ ile ibrâ eyledim vechen mine’l-vücûh kendi ile bin altmış dört senesi gāyetine gelince kendüde bir akçe ve bir habbe alacağın yokdur dedikden sonra müşârun-ileyh Abdüllatif Efendi dahi i‘âde-i kelâm edip ben dahi mezbûr İbrahim Çavuş’dan mukaddemâ benim emrimle Tekirdağı’nda Burcuoğlu’ndan? ve Çalık b. Dandonoğlu’ndan ve Şimalcioğlu’ndan asıl ve ribh cem‘an bin iki yüz elli guruş deynimi kabz edip bana vermiş idi ve babamın mâlından kendiden kabzına memûr olduğuna bin guruşdan bana altmış bin akçe verip yirmi beş noksan olup vermiş idi ve bi’l-cümlesinden mezbûr ile beynimizde bu âna gelince nice mu‘âmeleler olup zimmetinde dahi nice malım kalmışdır deyü da‘vâ etmiş idim. El-hâletü hâzihî müstakil hüccet olunup Receb Ağa’ya verilecek beş yüz guruş mutâlebesinden gayrı zikrolunan mezatta? ve bi’l-cümle bin altmış dört senesi gāyetine gelince beynimizde vâki‘ olan müdâyenâta müte‘allık da‘vâdan ben dahi kendüyü ibrâ eyledim, mezbûr Receb Ağa akçesinden gayrı kendi ile da‘vâ ve nizâ‘ım yokdur dedikde mukırrân-ı mezbûrân İbrahim Çavuş ve Abdullah’dan herbiri âharı takrîr-i meşrûhunda bi’l-muvâcehe tasdîk ve bi’l-müşâfehe tahkīk ettikden sonra mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.
Hurrire fî-evâhiri min-Zilhicceti’ş-şerîfe li-sene erba‘a ve sittin ve elf.
Şuhûdü’s-sâbıkūn.
|