.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Evkaf-ı Hümâyûn Müfettişliği 1 Numaralı Sicil (H. 1016-1035 / M. 1608-1626)
cilt: 45, sayfa: 624
Hüküm no: 569
Orijinal metin no: [182b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Boğazkesen Kalesi Ağası Mehmed Ağa b. Pervane’nin dükkanını vakfetmesi

Mâ hurrire fî-hâzihi’l-vesîkati’ş-şer‘iyye ve’s-sahîfeti’l-mer‘iyye min-asli’l-vakfı ve şerâitihî ve kuyûdihî ve zavâbıtihi sahha ledeyye ve tekarrere beyne yedeyye ve innî kadaytü bi-sıhhatihî ve lüzûmihî fî-husûsihî ve umûmihî ve ene’l-fakīr Hâfız Ahmed b. Mustafa el-Kādî bi-nâhiyeti İstinye ma‘a Kal‘a-i Boğazkesen -ufiye anhümâ-

Fîhî mâ-yu‘teberu inde sübûtihî şer‘an harrerehü’l-abdü’l-fakīr Abdülkerim b. Yusuf el-Kādî bi-medîneti Galata el-mahmiye -ufiye anhümâ-

Hamd-i bî-had ve şükr-i lâ-yu‘ad ol vâkıf-ı hâl ve sâhib-i halâl ve cemâl olan vâcibü’l-vücûd mümteni‘ü’l-misâl ve fâyizü’l-cûd menba‘ü’n-nevâl hazretlerine lâyık ve sezâ ve evlâ ve ahrâdır ki nüsha-i âdemi ibdâ‘-ı üslûbda inşâ ve nev‘-i beşeri ahsen-i takvîmde imlâ eyledi, ulûf-ı salavât ve sunûf-ı teslîmât ol efdal-i efrâd-ı beşer ve şefî‘-i yevm-i mahşer hazret-i habîbullâh ve Muhammedün resûlullâh üzerine olsun kim ümmetini sebîl-i savâba delâlet ve tarîk-i sevâba hidâyet eyledi ve dahi âl-i izâm ve ashâb-ı fihâm üzerine olsun ki herbiri tarîk-i hakka hâdîler ve sebîl-i tevfîki münâdîlerdir, ba‘de zâlik mahmiye-i Galata muzâfâtından nâhiye-i İstinye’ye tâbi‘ Kal‘a-i Boğazkesen ağası olup işbu vakfiye-i şer‘iyyenin sâhibi ve vesîka-i enîkanın tâlibi fahrü reîsi’l-müstahfizîn Mehmed Ağa b. Pervane vaktâ kim hazret-i rabbi’l-izzet cânibinden olan atiyye-i celiyyeye hadd u add olmadığını ve ve dünyâ-yı deniyye ve me’vâyü’l-beliyye ve sıvâyü’z-zürriyye olup lezzeti elem ile meşûbe sıhhati mukīm ile mashûne olduğunu his edip “ve mâ-tükaddimû enfüsiküm min-hayrin tecidûhu indillâhi hüve hayren ve a‘zame ecren” kelâm-ı şerîfinin mazmûn-ı latîfi ile resûl-i muhtâr -aleyhi efdalü’s-salavât mine’l-meliki’l-gaffâr- hazretlerinin “izâ mâte ibnü Adem’e inkata‘a amelühû illâ an-selâsin ilmin yüntefe‘u bihî ve veledin sâlihin yed‘û lehû ve sadakatin câriyetin” kavl-i şerîfin fehm edip “ed-dünyâ mezra‘atü’l-âhire” fehvâsınca dahi zahire-i ahret tedârikine azîmet etmeğe meclis-i şerî‘at-ı şerîfe-i garrâ ve mahfil-i tarîkat-ı münîfe-i zehrâda vakf-ı âti’l-beyâna li-ecli’t-tescîl ve’l-emri’t-tekmîl mütevellî nasb eylediği dâmâdı Ahmed Çelebi b. Abdülkerim mahzarında ikrâr-ı tâm ve takrîr-i kelâm eylediği kal‘a-i mezbûre hâricinde merhûm el-Hâc Kemal mahallesinde vâki‘ silk-i mülk-i sahîhimde muntazam olup bir tarafı Âişe Hatun bt. Mehmed mülküne ve tarafeyni tarîk-i âmma ve taraf-ı âharı sâhil-i bahra müntehî olup Beli Fırını demek ile ma‘rûf peksimed tabh olunan bir bâb mülk dükkânımı ahlas mâlımdan ifrâz ve mahz-ı menâlimden imtiyâz edip vakf-ı sahîh-i şer‘î ve habs-i sarîh-i mer‘î ile vakf ve habs edip şöyle şart eyledi ki, kayd-ı hayâtda oldukça kendi tasarrufumda ola, vefâtımdan sonra hemşîrem merhûme Emine Hatun’un sadriye kızı olup mütevellî-i mezkûrun zevcesi fahrü’l-muhadderât Nesli Hatun bt. Ca‘fer mutasarrıfe ola, ba‘dehâ evlâdından Fâtıma ve Saime mutasarrıfe olalar, ba‘dehümâ mezbûretânın evlâdı ve evlâd-ı evlâdı ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdı batnen ba‘de batnin ve karnen ba‘de karnin mutasarrıf olalar, ba‘de’l-inkırâz el-iyâzü min-zâlik billâhi’l-azîzi’l-feyyâz Medîne-i Münevvere tarafından zabt ve ecr-i misli ile îcâr olunup ücreti fukarâsına sarf oluna deyu dükkân-ı mezkûru ba‘de’t-tahliyye mütevellî-i mezbûra teslîm ettim, merkūm dahi tesellüm edip bir ay mikdârı vakfiyet üzere sâir evkāf mütevellîleri gibi tasarruf eyledi dedikde mukırr-ı mezbûru ikrâr-ı meşrûhunda mütevellî-i mezbûr dahi vicâhen tasdîk ve şifâhen tahkīk ettikden sonra vâkıf-ı müşârun-ileyh -esbeğallâhü ni‘amehû aleyh- zimân-ı kelâmı makām-ı âhara atf edip vakf-ı akār kıdve-i eimme-i ahyâr İmâm-ı A‘zam ve hümâm-ı efham re’yi üzere eğerçi müsellem ve makbûl ve nakl-i sahîh ile mervî ve menkūldür, lâkin ânın katında lüzûmu îcâb ve devâm-ı te’bîdi istid‘â ve istîcâb etmez, inân-ı ihtiyâra ve fesh ve ibkāya iktidâr yedimdedir deyu vakıfdan rücû‘ ve mütevellîden istirdâda şürû‘ ettikde mütevellî-i mezbûr cevâb verip eğerçi hâl bast olunan minvâl üzeredir, ammâ imâmeyn-i hümâmeyn kavl-i şerîfleri üzere sıhhat lüzûmdan müfârakat etmeyip vakf sahîh olucak, lâzım dahi olur buyurmuşlardır deyu akār-ı mezkûru redd ü teslîmden imtinâ‘ ve nizâ‘ edip vâkıf-ı mezbûr ile hâkim-i nâfizü’l-ahkâma murâfa‘a ve tarafından hüküm taleb eylediklerinde hâkim-i mûmâ-ileyh -lâ-zâle’l-hakku câri[yen] beyne yedeyhî- dahi cânib-i vakfı evlâ ve ahrâ görüp imâmeyn-i hümâmeyn kavl-i şerîfleri üzere sıhhat-i vakfa ve sâniyen lüzûmuna hükm edip mahkûmün-bih olmağla min-ba‘d nakz ve nakzına mecâl muhâl ve tebdîl ve tağyîr mümteni‘ü’l-ihtimâl oldu, “ Fe-men beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismühû ale’llezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıf ale’l-hayyi’l-kerîm, cerâ zâlik ve,

Hurrire fî-gurreti Recebi’l-ferd li-sene hamse ve selâsîn ve elf.

Şühûdü’l-hâl: Fahrü’l-akrân Hüseyin Bey b. Hasan el-cündî, Ahmed b. ( ) Kethüdâ-i kal‘a-i mezbûre, Hüseyin Çavuş Du‘âcı, el-Hâc Mehmed b. İsa el-müstahfız, Hasan Çelebi b. Yusuf müstahfız, Hüseyin Çelebi b. Mustafa Müstahfız, Mustafa Çelebi Çavuşzâde, Ahmed Halîfe el-müezzin, Kara Mehmed el-müstahfız ve gayruhüm.