.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Eyüb Mahkemesi (Havass-ı Refia) 37 Numaralı Sicil (H. 1047 / M. 1637 - 1638)
cilt: 25, sayfa: 451
Hüküm no: 601
Orijinal metin no: [95b-1]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Hasköylü Ali Ağa b. Pervane’nin mallarını vakfettiği

Elhamdü li veliyyihî ve’s-salâtü alâ nebiyyihî Muhammedin ve âlihî ve ashâbihi’l-müte’eddibîne bi âdâbihi ammâ ba‘d her âkıla lâzım ve her ârife emr-i mühimdir ki zamân-ı sıhhatinde tefekkür ve evân-ı âfiyetinde tedebbür edip bu gurfe-i fenâdan dâr-ı bekāya rıhlet etmezden mukaddem inân-ı azîmeti cânib-i hayrâta sarf ve zimâm-ı himmeti taraf-ı meberrâta atf edip rûz-ı cezâda ettiği hasenât ve işlediği meberrât sebeb-i fevz-i necât ve bâ‘is-i neyl-i sa‘âdet ola bi fazlillâhi te‘âlâ işbu mukaddemât-ı vâzıhatü’l-medlûle binâen Havâss-ı Aliyye kazâsı müzâfâtından Hasköy demekle ma‘rûfe olan karye mahallâtından merhûm Turşucuzâde Hüseyin Çelebi mahallesinde sâkin kıdvetü’l-emâcid ve’l-ekârim, câmi‘ü’l-mehâmid ve’l-mekârim makbûlü’s-sudûr ve’l-erkân manzûrü’l-ahâlî ve’l-a‘yân, sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât ve râgıbü’s-sadakāt ve’l-meberrât Ali Ağa b. Pervâne meclis-i şer‘-i şerîf-i şâmihü’l-imâd ve mahfil-i dîn-i münîf-i râsihü’l-evtâdda vakf-ı âti’l-beyânı teslîm ve tescîl ile itmâm ve tekmîl-i maslahatı için mütevellî nasb eylediği fahrü’l-akrân Sefer Bey b. Murad mahzarında ikrâr-ı sahîh-i şer‘î ve i‘tirâf-ı sarîh-i mer‘î kılıp mahalle-i merkūmede vâki‘ bir tarafı ba‘zan Turşucuzâde Hüseyin Çelebi vakfı ve ba‘zan Pabuççu Hasan b. Abdullah mülkü ve bir tarafı ba‘zan vâdi ve ba‘zan sâbıkan kasabbaşı olan Mustafa Çelebi’nin oğlu Süleyman Çelebi mülkü ve bir tarafı ba‘zan mezbûr Mustafa Çelebi mülkü ve ba‘zan ekmekçi Ahmed Bey mülkü ve bir tarafı tarîk-i âm ile mahdûd muhavvata-i dâhiliyyesi birbirine muttasıl iki bâb fevkānî odaları ve iki kubbeli hamam ve camekânı ve camekân üstünün iki bâb fevkānî odaları ve tahtânî matbahı içinde çeşmeli ve üstünde bir bâb fevkānî oda ve iki kenîfi ve muhavvata-i hâriciyyesi karşı bakar şu iki bâb fevkānî odaları ve iki yan sofaları ve bir şâhnişînli orta sofalı ve dehliz ve altında birbirine karşı iki bâb tahtânî odaları ve bir yan sofasını ve bir orta sofayı ve musluğu ve iki kenîfi ve yine bir bâb fevkānî odayı ve sofayı ve altında iki ağızlı fırını ve tahtânî bir kasrı ve kenîfi ve su hazînesini ve ebniye-i mezbûrenin etrâf-ı selâsesinde eşcâr-ı müsmire-i mütenevvi‘ayı muhteviye yedi kıt‘a seddi ve on aded bi’r-i mâyı ve her birinin sokak kapısı müstakil tarîk-i âm üzerinde müceddeden binâ eylediğim altı bâb tahtânî ve bir bâb fevkānî evli odalarını ve zikr olunan odalar duvarında tarîk-i âma cârî çeşmeyi müştemil mülk menzilimi, cümle tevâbi‘ ve levâhıkı ve kâffe-i menâfi‘ ve merâfıkı ile hasbeten lillâh ve taleben li rızâ’ihî vakf ve haps edip cümlesini mütevellî-i mezbûre teslîm ve şöyle şart eyledim ki kendim serîr-i? (...) câlis ve kubâ-yı âfiyeti lâbis oldukça menzil-i mezbûrun zikr olunan evli odalarından mâ‘adâsında sâkin olam, benim vefâtımdan sonra fahrü’l-muhadderât zahrü’l-muvakkarât zevcem Meryem Hanım bt. el-merhûm Nokta Mehmed Paşa mâdâmki nefsini zevc-i âhara tezvîc etmeye sâkine ola müşârün-ileyhâ Meryem Hanım nefsini zevc-i âhara tezvîc eyledikde ve yahud müteveffât oldukda utekā ve atîkatım sâkin olalar. Ba‘dehüm anların evlâdı ve evlâd-ı evlâdı ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdı sâkin olalar, ba‘de’l-inkırâz ve’l-iyâzü minhü billâhi’l-feyyâz menzil-i mezbûr yed-i mütevellî ile îcâr olunup hâsıl olan icâresi medîne-i mezbûre -sallallâhu te‘âlâ alâ münevverihâ- fukarâsına irsâl oluna ve menzil-i mezbûrdan sâlifü’z-zikr evli odalarının fevkānî vakf-ı mezbûra bir müstakīm kimesne câbî olup bilâ-ücret sâkin ola deyû murâd ile îcâr edip ücretine mutasarrıf ola ve tahtânî altı bâbı yed-i mütevellî ve icâre-i mu‘accele ve müeccele misli ile îcâr olunup hâsıl olan icâreden vakf-ı mezbûra bir müstakīm ve mütedeyyin kimesne mütevellî olup yevmî ( ) akçe vazîfeye mutasarrıf olup ve fazlası zikr olunan menzil ve evli odaları ve duvarında olup ânifen beyân olunan çeşmenin mecrâsı ve Turşucuzâde Hüseyin Çelebi câmi‘-i şerîfinde olan musluğa mukaddemâ getirdiğim suyun mecrâsı meremmete muhtâc oldukda, bu cümlenin meremmâtına sarf oluna eğer meremmâta ihtiyâc olmazsa, rehn-i kavî ve kefîl-i melî ve yahud bu ikisinden biri ile alâ vechi’l-helâl istirbâh ve istiğlâl olunup senede onu bir buçuk ziyâde olmak üzre hâsıl olan gallesi yed-i mütevellîde hıfz olunup inde’l-ihtiyâc o dahi zikr olunan meremmâta sarf oluna ve mürûr-ı eyyâm ve kürûr-ı a‘vâm ile zikr olunan gallât mesârif-i mu‘ayyeneye [96a] sarf olunmak müte‘azzir olursa mutlaka fukarâya bezl oluna ve kendim hayâtda oldukça evkāfımın üzerine mütevellî olup vazîfe-i mu‘ayyenesine mutasarrıf olam. Benden sonra re’y-i hâkim ile sâlih ve mütedeyyin kimesne mütevellî nasb oluna ve câmi‘-i mezbûr ve câmi‘-i mezbûr hüddâmı ve mahalle-i mezbûre ahâlîsi hasbî nâzır olalar ve tebdîl ve tağyîr ve tevfîr ve teksîr yedimde ola deyip bu mahalde hatm-i kelâm ve itmâm-ı merâm edip mütevellî-i mezbûr dahi bi hasebi’t-tevliyye vakfiyyet üzre kabz ve tesellüm eyledim ve sâir mütevellîler gibi mutasarrıf oldum deyip zu‘mu üzre emr-i vakf vâsıl-ı mertebe-i kemâl ve alâka-i vâkıf dâhil-i dâire-i inkıtâ‘ ve infisâl oldu der iken vâkıf-ı ârif inân-ı azîmeti cihet-i uhrâya sârif olup vakf-ı akār İmâm-ı A‘zam hümâm-ı ekrem Ebû Hanîfe-i kûfiye -cûziye bi’l-hayrât ve kûfiye- re’y-i şerîfleri üzre lüzûm ve ibrâdan ârî olduğundan mâ‘adâ vâkıf vakfının menâfi‘ini nefsine şart edicek imâm-ı sâlis hazret-i İmâm Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî katında gayr-ı sahîh olmağla vakf-ı mezbûru ilgā ve ibtâle kābiliyyet ve kemâ-kân mülküme i‘âde ve istirdâda kudret ve miknet yedimdedir pes vakf-ı mezbûrdan rücû‘ ettim mütevellî ref‘-i yed etsin ve mülkiyyet üzre bana teslîm eylesin dedikde mütevellî-i mezbûr dahi cevâb-ı savâb verip fi’l-vâki‘ hâl minvâl-i muharrer üzredir, lâkin İmâm-ı sânî İmâm Ebî Yusuf mezheb-i şerîflerinde sıhhat lüzûmu müstelzim ve [vâkıf] mücerred vakaftü demekle vakıf sahîh ve lâzım olup ve şart-ı mezkûr dahi re’y-i şerîflerinde sahîh ve câizdir re’y-i imâm-ı mezbûr ile vakf-ı mezbûrdan rücû‘ gayr-ı meşrû‘dur deyû redden imtinâ‘ ve husûmet ve nizâ‘ edip hâkim-i hayyir-i habîr -sehhelallâhü te‘âlâ aleyhi külle usrin- huzûr-ı pür-cevrinde müterâfi‘ân ve fasl-ı hasma tâlibân olduklarında, hâkim-i müşârün-ileyh dahi temhîd-i kavâ‘id-i hayri evlâ ve te’yîd-i mebânî-i vakfı ahrâ görüp âlimen bi’l-hilâf ve mürâ‘iyen li mâ yecîbü ri‘âyetühû fî hükmi’l-evkāf re’y-i imâm-ı mezbûr ile vakf-ı mezbûrun lüzûmuna ve şerâitinin sıhhatine hükm-i muhkem-i şer‘î ve kazâ-i mübrem-i mer‘î eyleyip vakf-ı merkūm sahîh ve lâzım oldu. Fe-men beddelehû ba‘demâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’llezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıfı ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm. Cerâ zâlike ve hurrire fî gurreti Zilhicceti’ş-şerîfe li sene seb‘a ve erba‘în ve elf.


Şuhûdü’l-hâl: (…) Efendi b. (…) el-Hatîb, Himmet Efendi b. İbrahim el-İmâm, Halil Ağa b. İbrahim el-Müteferrika, Mustafa Efendi b. Mehmed, (…) Efendi b. Mustafa, Receb Efendi b. Abdi, Osman Bey b. Murad el-Bevvâb-ı sultânî, Yusuf Beşe b. Abdullah, (…) Bey b. (…), Mehmed Bey b. Abdullah el-Cündî, Eyüb Bey b. Ahmed, İbrahim Bey b. Durmuş, Yakub Çelebi b. Kurd, Mustafa Çelebi b. Veli, Ali b. Mustafa, Mustafa Beşe b. Mehmed, Mustafa Çelebi b. Receb, muharrirü’l-hurûf Abdülkādir el-Eyyûbî.