|
Galata Mahkemesi 20 Numaralı Sicil (H. 1005 - 1007 / M. 1596 - 1599) cilt: 35, sayfa: 404 Hüküm no: 543 Orijinal metin no: [81a-1, Arapça] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Kapudân Hasan b. Şâhin’in bahçesini ve evini vakfettiği
Elhamdü lillâhi’l-vâhidi’l-ehad el-ferdi’l-kadîmi’s-samedi’llezî … rubûbiyyeti’s-sermedî ve husire fi’d-dîni men enkereha ve … Ve’s-salâtü alâ Muhammedin abdihi’l-Mustafa ve Resûlihi’l-mümeccidi ve âlihî ve ashâbihi’l-lezîne mehâsinihim lâ tuhsî ve lâ te‘uddü ve lev ihsâhe’l-âddûne ile’l-aksa’l-emed? ammâ ba‘d işbu mazmûnunda vakıf ikrârından bahseden kayd, sahîh ve şer‘î bir hüccetdir. Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât râgıbü’s-sadakāti’l-muvassıla ilâ a‘lâ gurefi’l-cennât fahrü’l-akrân Kapudân Hasan b. Şâhin nâm kimesne hayır ve hasenât sâhiblerinin cennetde kâseden selsebîl şerbeti içeceğini bilip cennet-i bâkiyede derecât-ı âliyyât ile ebediyyen salâha erenlerden olmayı istediğinde meclis-i şer‘-i şerîf-i enver ve mahfil-i dîn-i münîf-i ezhere hâzır olup berâberinde âti’z-zikr vakfına tescîl maksadıyla mütevellî nasb ettiği Kapudân Mustafa b. Turgud’u da ihzâr edip mahzarında şöyle ikrâr etti ki hakk-ı sarîh ve silk-i mülk-i sahîhinde bulunan, hâric-i mahmiye-i Galata mahallâtından Kalafatçıbaşı mahallesinde kâin, iki beyt-i süflîyi, kasrı, su kuyusunu, eşcâr-ı müsmire-i mütenevvi‘ayı, helâyı hâvî olan, bir tarafdan zevcesi Şahhuban bt. İskender mülkü ile, diğer tarafdan merhûm İlyas Çelebi evkāfı odaları ile ve diğer tarafdan da tarîk-i âm ile mahdûd bulunan cemî‘ hadîkasını cümle hudûdu ve merâfıkı ve kâffe-i tevâbi‘ ve tarâiki ile hâlisan li vechi’llâhi’l-kerîm râciyen li merzâtihî yevme lâ yenfa‘u mâlün ve lâ benûn illâ men etallâhe bi kalbin selîm haps ve vakf etti. Süknâyı evvelâ müddet-i hayâtınca zevcesi mezbûre Şahhuban’a, sonra sulbî oğlu Mehmed’e, sonra Hatice bt. Abdullah nâm kızına, sonra nesilleri kesilinceye kadar ikisinin evlâdına, evlâd-ı evlâdına, sonra âzâdlı kölelerine, sonra onların evlâdına, sonra nesilleri kesilinceye kadar evlâd-ı evlâd-ı evlâdına şart etti. Hepsinin inkırâzından sonra süknâyı, her gün akşam namazından sonra Mülk sûresini okuyup sevâbını vâkıfın rûhuna hediye etmesi kaydıyla mahalle-i mezbûre mescidi imâmına şart etti. Vakt-i hâcetde imâret ve meremmeti içinde sâkin olanlara şart etti. Vâkıf-ı mezbûr hadîka-i mezbûreyi silk-i mülk-i sahîhinden ifrâz ve temyîz edip mütevellî-i merkūma teslîm etti. O da tesellüm edip sâir mütevellîler evkāfda nasıl tasarruf ettilerse öyle tasarruf etti. Vâki‘ ikrâr, mütevellî-i mezbûr tarafından vicâhen ve şifâhen tasdîk edildi. Emr-i vakf tamâm olup vakfiye şurûtu vech-i meşrûh üzre tebeyyün ettiğinde vâkıf-ı mezbûr, sened-i eimmeti’l-kibâr Ebû Hanîfe indinde vakf-ı akārın adem-i lüzûmuna mütemessiken vakıfdan rücû‘ etti ve bahçesini mütevellîden geri istedi. Mütevellî-i mezkûr ise imâmeyn-i hümâmeyn Ebû Yusuf ve İmâm Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’ye göre husûsan mütevellîye teslîmden sonra vakfın lâzım olduğunu ifâde edip redden imtinâ‘ etti. Muhâsama ve münâza‘a edip hâkim-i muvakki‘-i a‘lâ hâze’l-kitâb bi tevkī‘ıhi’l-müstetâbın huzûrunda mürâfa‘a olunduklarında hâkim-i mûmâ-ileyh, vakıf mesâilinde eimme-i İslâmiyye beyninde cârî ihtilâfı bilerek ve hükümde ri‘âyet edilmesi îcâb eden husûslara da ri‘âyet ederek umûmen ve husûsan vakfın sıhhat ve lüzûmuna hükm etti. Vakıf bu sûretle kimesne tarafından aslâ bey‘, hibe, rehin ve tevârüs edilemeyecek şekilde lâzım, müeyyed, müebbed, muhalled ve müseccel bir vakıf hâline geldi. “Fe-men sa‘a fî nakzihî ve tağyîrihî ve tebdîlihî ve hırâbihî bi tezvîrihî fe aleyhi la‘netu’llâhi te‘âlâ ve’l-melâiketi ve’n-nâsi ecma‘în ve ecrü’l-vâkıfı ale’r-rabbi’l-mu‘în innehû cevâdün kerîm lâ yeda‘u ecra’l-muhsinîn. Ve alâ mâ cerâ vaka‘a el-istişhâd ve’t-tahrîr evâ[hiri] şehri Saferi’l-muzaffer min şühûri sene seb‘a ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Muzaffer b. Abdullah el-İmâm, Ebûbekir b. Abdullah el-Bevvâb, Ali b. Abdullah er-Râcil, Ahmed b. Süleyman er-Reis, Ömer b. Mehmed er-Reis, Mehmed b. Hasan er-Reis, Abdi reisü’s-sultânî, Mehmed b. Sefer, Mustafa b. Sefer, Hüseyin b. Hasan, Ramazan b. Ömer, Mustafa b. Bâli, Bâli b. Mustafa, Sefer ve gayruhüm
|