.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Galata Mahkemesi 20 Numaralı Sicil (H. 1005 - 1007 / M. 1596 - 1599)
cilt: 35, sayfa: 406
Hüküm no: 544
Orijinal metin no: [81a-2, Arapça]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Zeyni Hatun bt. Mustafa’nın evini vakfettiği

Hamden li men … âlâüke ve tevhîden kemâ vahdeh ve’s-salâtü alâ habîbi’llezî istafâhü ve alâ âlihî ve ashâbihî üli’l-yakazati ve’l-intibâh ammâ ba‘d işbu mazmûnunda vakıf ikrârından bahseden kayd, sahîh ve şer‘î bir hüccetdir. Dâhil-i mahmiye-i Galata mahallâtından Bereketzâde mahallesi sâkinelerinden sâhibetü’l-hayrât sâhibetü’l-ezyâli’l-meberrât fahrü’l-muhadderât zahrü’l-mestûrât Zeyni Hâtun bt. Mustafa nâm hâtun dâr-ı dünyâ-yı deniyyenin fânî, üzerindekilerin âciz fânîler olduğunu idrâk edip tâm kāni‘ olduğunda Allahü te‘âlâ’nın “ve mâ tükaddimû li enfüsiküm min hayrin tecidûhu indallâhi” âyet-i kerîmesi da‘vetini te’emmül ve haberü hayri’l-beşer, eş-şefî‘ el-müşeffi‘i yevme’l-mahşer olan Resûl-i ekrem sallallâhu aleyhi vesellemin “İzâ mâte ibnü Âdeme inkata‘a amelühû illâ an selâsin ilmin yüntefe‘u bihî ve veledin sâlihin yed‘û lehû ve sadakatin câriyetin” hadîs-i şerîfinin işâret-i münîfesini tedebbür edip Kıyâmet gününe azık tedârük etmek istedi ve meclis-i şerî‘ati’n-nebeviyye ve’t-tarîkati’z-zarîfe el-Mustafaviyye’ye hâzıra olup âti’z-zikr vakfına tescîl ve lâzım gelen husûsların edâsı maksadıyla mütevellî nasb ettiği fahrü’l-eşbâh Mehmed Çelebi b. Hasan’ı da berâberinde hâzır edip mahzarında şöyle ikrâr etti ki işbu vakıf ikrârının kendisinden sudûruna kadar mâliki olduğu, mahalle-i mezbûrede vâki‘, bir beyt-i ulvîyi ve bir beyt-i süflîyi, matbahı, ahırı, helâyı ve avluyu hâvî, bir tarafdan Murad Reis vakfı, diğer tarafdan el-Hâc Kasım vakfı, öteki tarafdan kale duvarı ve diğer tarafdan da tarîk-i âm ile mahdûd bulunan cemî‘ menzilini cümle hudûdu ve tevâbi‘i ve kâffe-i hukūku ve menâfi‘i ile niyet-i sâfiye ve taviyye-i vâfiye ile haps ve vakf etti. Menzil-i mezbûrda süknâyı evvelâ müddet-i hayâtınca kendisine, sonra âzâdlı kölelerine, sonra onların evlâdına, evlâd-ı evlâdına, sonra nesilleri kesilinceye kadar evlâd-ı evlâd-ı evlâdına şart etti. Nesilleri münkariz oldukdan sonra ise süknâyı isterse kendisinin oturması isterse kirâya vermesi ihtiyârıyla mahalle-i mezbûre imâmına, sabah namazından hemen sonra her gün sûre-i Yâsîn’i tilâvet edip sevâbını rûhuna hediye etmesi mukābilinde şart etti. Vakt-i hâcetde imâret ve meremmeti içinde sâkin olanlara şart etti. Her sene yirmi beş akçe olan menzilin mukāta‘a-i arzının Ayasofya-i kebîr’e verilmesini şart etti. Vâkıfe-i mezbûre, menzil-i mezkûru silk-i mülk-i sahîhinden ifrâz ve temyîz edip mütevellî-i merkūma teslîm etti. O da tesellüm edip sâir mütevellîler evkāfda nasıl tasarruf ettilerse öyle tasarruf etti. Vâki‘ ikrâr, mütevellî-i mezbûr tarafından vicâhen ve şifâhen tasdîk edildi. Emr-i vakf tamâm olup vakfiye şurûtu vech-i meşrûh üzre tebeyyün ettiğinde vâkıfe-i mezbûre, sened-i eimmeti’l-kibâr Ebû Hanîfe indinde vakf-ı akārın adem-i lüzûmuna mütemessiken vakıfdan rücû‘ etti ve evini mütevellîden geri istedi. Mütevellî-i mezkûr ise imâmeyn-i hümâmeyn Ebû Yusuf ve İmâm Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’ye göre husûsan mütevellîye teslîmden sonra vakfın lâzım olduğunu ifâde edip redden imtinâ‘ etti. Muhâsama ve münâza‘a edip hâkim-i muvakki‘-i a‘lâ hâze’l-kitâb bi tevkī‘ıhi’l-müstetâbın huzûrunda mürâfa‘a olunduklarında hâkim-i mûmâ-ileyh vakıf mesâilinde eimme-i eşrâf beyninde cârî ihtilâfı bilerek ve hükümde ri‘âyet edilmesi îcâb eden husûslara da ri‘âyet ederek vakıf cânibini evlâ ve ercah gördü ve umûmen ve husûsan vakfın sıhhat ve lüzûmuna hükm etti. Vakıf bu sûretle kimesne tarafından aslâ bey‘, hibe, rehin ve tevârüs edilemeyecek şekilde lâzım, müeyyed, müebbed, muhalled ve müseccel bir vakıf hâline geldi. “Fe-men sa‘a fî nakzihî ve tağyîrihî ve tebdîlihî ve hırâbihî bi tezvîrihî fe kad bâ‘a bi gadabin mina’llâhi fe-me’vâhu cehennem ve bi’se’l-masîr [ve ecrü’]l-vâkıfı ale’llâhi’l-basîr ni‘me’l-mevlâ ve ni‘me’n-nasîr. Cerâ zâlike ve hurrire fî evâhiri şehri Safer hutime bi’z-zafer li sene seb‘a ve elf mine’l-hicreti.


Şuhûdü’l-hâl: Abdullah b. Mehmed el-İmâm, el-Hâc Çelebi b. Ahmed el-Müezzin, Cafer Bey b. Abdullah el-Cündî, Abdullah b. Hüseyin er-Reisü’s-sultânî, Mehmed Çelebi b. Ferhad, Mustafa Halîfe b. Mehmed, Ramazan Çelebi b. Ahmed, Hüseyin Çelebi b. Sefer, Ali b. Hamza, Musa b. İshak, Ramazan b. Abdullah ve gayruhüm