.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Galata Mahkemesi 46 Numaralı Sicil (H. 1024 - 1029 / M. 1615 - 1620)
cilt: 38, sayfa: 111
Hüküm no: 97
Orijinal metin no: [36b-2]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Mustafa Paşa b. Yusuf’un vakfiyesi ve vakfına mütevelli tayini

Elhamdülillâhi’l-vakfı alâ cemî‘i’l-eşyâ ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ Muhammedin Seyyidi’l-enbiyâ ve alâ âlihi’l-asfiyâ ve ashâbihi’l-etkıyâ. Ammâ ba‘d işbu kitâb sıhhat-i nisâbın tahrîrine bâ‘is ve bâdî ve bu hitâb-ı müşgîn-nikābın tastîrine sebeb-i âdî oldur ki atebe-i aliyyede sâbıkan baş defterdâr olan emîrü’l-ümerâi’l-kirâm kebîrü’l-küberâ’i’l-fihâm zevcü’l-kadri ve’l-ihtirâm el-muhtas bi mezîdi inâyeti’l-meliki’l-allâm Mustafa Paşa b. Yusuf hazretleri meclis-i şer‘-i şerîfe hâzır olup vakf-ı âti’l-beyâna mütevellî nasb eylediği işbu hâfızü’l-kitâbi’ş-şer‘î el-Hâc Ali b. el-Hâc Mehmed mahzarında ikrâr ve i‘tirâf edip mahmiye-i Galata’da Yolcuoğlu mahallesinde vâki‘ bir tarafı merhûm Mehmed Paşa vakfı ile ve iki tarafı tarîk-i âm ve bir tarafı mahmiye-i mezbûre hısnı duvar ile mahdûd olup müceddeden kendi mâlım ile binâ eylediğim sikāyeyi ve ona muttasıl üç bâb dükkânları ve bunların üzerlerinde olan bir kahvehâne ve sekiz bâb odaları hasbeten lillâhi Te‘âlâ vakf ve tesbîl eyledim ve şöyle şart eyledim ki zikr olunan kahvehâne ve odalar ve dükkânlar vech-i şer‘î üzre îcâr olunup hâsıl olan rey‘den sikāye-i mezbûrede iki kimesne münâvebe-i yevmiye ile sikāyedâr olup her biri yevmî beşer akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve hucurât-ı mezbûreyi hırâset ve kinâset için bir mütedeyyin adam odabaşı olup yevmî iki akçe vazîfeye mutasarrıf ola. Ve vakf-ı mezbûra merkūm el-Hâc Ali hayâtda oldukça mütevellî olup cihet-i tevliyyet yevmî [37a] üç akçe vazîfe verile ve mezbûr el-Hâc Ali’nin vefâtından sonra sulbî oğlum kıdvetü’l-emâcid ve’l-ekârim Abdullah Bey mütevellî ola, ondan sonra aslah evlâdı ve aslah evlâd-ı evlâd neslen ba‘de neslin ve batnen ba‘de batnin ile’l-inkırâz mütevellî ola ve ba‘de’l-inkırâz utekānın aslahı mütevellî ola ve ba‘de inkırâzihim mahmiye-i mahkiyede hâkimü’ş-şer‘i’ş-şerîfe müfevvez ola. Ve vakf-ı mersûma kıdvetü’l-emâcid ve’l-ekârim sulbî oğlum Abdullah Çelebi nâzır olup cihet-i nezâret için yevmî bir akçe vazîfeye mutasarrıf ola. Ve rey‘-i mezbûrdan her sene mütevellî yediyle yetmiş iki vakıyye revgan-ı zeyt iştirâ olunup mahmiye-i mezbûrede vâki‘ Câmi‘-i kebîrde bundan akdem iştirâ eylediğim otuz yedi aded kanâdîl her gece îkād oluna. Ve kanâdîl-i mezkûreden kırıldıkça cedîd iştirâ oluna ve yevmî bir akçe mum iştirâ olunup câmi‘-i mezbûrda vâki‘ iki çerağda her gece îkād oluna ve zikr olunan kanâdîl ve çerağı câmi‘-i mezbûr kayyımlarından bir kimesne îkād ve itfâ edip hizmeti mukābelesinde her sene dört yüz elli akçe vazîfeye mutasarrıf ola ve bu mesârifden sonra kalan zevâid-i re‘y-i merkūm vakf-ı mezbûrun meremmetine sarf oluna. Ve dahi şöyle şart eyledim ki mâdemki libâs-ı hayâtla mülebbes olam vakf-ı mezbûrun tağyîr ve tebdîli ve teksîr ve tahvîli hasbe mâ ahtâr kendi yedimde ola ve işbu akār-ı mevkūf-ı mezkûru bundan akdem mütevellî-i mezbûra teslîm eyledim ol dahi kabz ve tesellüm eyleyip sâir evkāf mütevellîleri tasarruf edegeldikleri üzre bir ay mikdârı vakf-ı mezbûru mutasarrıf oldu dedikde mukır olan vâkıf-ı mûmâ-ileyhi mütevellî-i mezbûr dahi cemî‘-i kelimât-ı meşrûhasında bi’l-muvâcehe tasdîk ve bi’l-müşâfehe tahkīk eyledikden sonra vâkıf-ı müşârün-ileyh semt-i vifâkdan cânib-i şikāka teveccüh edip vakf-ı akār kıdve-i eimme-i ahyâr olan İmâm-ı A‘zâm ve imâm-ı efham Hazret-i Ebî Hanife-i Kûfî -cûziye bi’l-hayr ve kûfîye- yanında lâzım olmamağın kābil-i rücû‘ ve mülküme istirdâd meşrû‘ olmağla vakf-ı mezbûrdan rücû‘ edip zikr olunan akārımı bana red[dini] taleb [37b] ederim deyû sevk ve da‘vâ ve husâm ettikde mütevellî-i mezbûr cevâb verip eğerçi hâl zikr olunan minvâl üzredir lâkin imâmeyn-i hümâmeyn-i şemseyn-i neyyireyn İmâm Ebû Yusuf-ı sânî ve İmâm Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybânî hazretleri kavl-i şerîfleri sıhhat ve lüzûmdan müfârakat etmeyip vakıf sahîh olucak lâzım dahi olur demişlerdir deyû akār-ı mezbûru redd ü teslîmden imtinâ‘ ve husûmet ve nizâ‘ eyleyip vâkıf-ı müşârün ileyh ile hâkim-i muvakki‘-i sadr-ı kitâba mürâfa‘a olup tarafeynden hüküm taleb eylediklerinde hâkim-i mûmâ-ileyh -esbağallâhu ni‘amehû aleyhi- dahi cânib-i vakfı ihtiyâr ve hayrât ve hasenâtı iksâr kasd edip zikr olunan vakfın sıhhat ve lüzûmuna hükm etmekle vakf-ı mezbûr bi’l-ittifâk evkāf-ı lâzımeden oldu Femen beddelehû ba‘de mâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’llezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıfı ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm. Hurrire fî evâili şehri Şa‘bân sene 1026


Şuhûdü’l-hâl: es-Seyyid Halil Efendi b. es-Seyyid Mehmed el-İmâm, Sâlih Efendi b. Ali el-Hatîb, Mustafa Efendi b. Mehmed el-İmâm, el-Hâc Ali Bey b. Ömer, el-Hâc Kethüdâ Abdullah, Mustafa Kapudân b. Abdülmennân, es-Seyyid Ali Çelebi b. Ahmed, Derviş Mehmed b. Ali el-Müezzin, Rıdvan Hoca b. Abdullah, Mustafa b. Ali, İbrahim el-Muhzır.