İstanbul Mahkemesi 3 Numaralı Sicil (H.1027/ M. 1618) cilt: 13, sayfa: 75 Hüküm no: 27 Orijinal metin no: [2b-3, Arapça] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Kerime Hâtun bt. Mustafa’nın evini vakfettiği
Mahmiye-i Kostantıniyye mahallâtından Yusuf Paşa mahallesinde sâkine fahrü’l-muhadderât Kerime Hâtun bt. Mustafa, zikri aşağıda geçecek olan vakfına tescîl ve gereken husûsları yerine getirmesi için mütevellî atadığı fahrü’l-emsâl Mehmed Çelebi b. Behrâm ile meclis-i şer‘-i şerîfde hâzır oldu. Ve mütevellînin mahzarında şöyle ikrâr ve itiraf etti ki, o niyet-i sâfiye ve taviyye-i vâfiye ile mahalle-i mezbûrede vâki‘ tahtânî ve fevkānî iki bâb evleri, avlu ve helâyı hâvî, bir tarafdan Kadı İshak Efendi mülkü, diğer tarafdan Solak Mehmed Bey b. Abdullah mülkü, öbür tarafdan da tarîk-i hâs ile mahdûd cemî‘-i menzilini cümle tevâbi‘ ve levâhıkı ile sahîh ve şer‘î bir vakıf olarak vakf edip hapsetti. Orada kalmayı önce kendi nefsine sonra Süleyman b. Hasan nâm kocasına, sonra âzâdlı kölelerine sonra âzâdlı kölelerinin evlâdına sonra âzâdlı kölelerinin evlâdının evlâdına nesilden nesile erkek ve kız evlâda müsâvi olarak oturmaları üzre sonra mezbûr Süleyman’ın evlâdına sonra onun evlâdının evlâdına sonra evlâdının evlâdının evlâdına sülâle inkırâza uğrayana kadar şart etti. İnkırâzdan sonra ise mahalle-i mezbûre imâmına, günde üç kez İhlâs sûresini vakıf kurucusunun ruhu için okuması üzre şart etti. tevliyyet ve lâzım gelen tamiratı yapma işine evde oturanları sırayla tayin etti. Menzilden alâkasını keserek onu mütevellî-yi mezbûra teslîm etti mütevellî de ondan teslîm aldı ve menzili idaresine aldı… Hâl bu minvâl üzre iken vâkıfe-i mezbûre, İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe indinde akār vakfının adem-i lüzûmuna dayanarak vakıfdan caydı ve menzilin tekrâr mal varlığına iâdesini istedi. Mütevellî-yi mezbûr buna karşı muhâlefet edip İmâm-ı sânî Ebû Yusuf indinde vakıf kurucusunun “vakfettim” sözünün kayda geçmesiyle ve İmâm Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî indinde de vakıf kurucusunun “vakfettim” sözü ile birlikte vakıf malı mütevellîye teslîm etmesiyle vakfın lâzım hâle geleceğine (bağlayıcı olacağına) dayanarak menzilin onun mal varlığına iâdesine direndi… Hâkim-i muvakki‘ huzûrunda murâfa‘a olunduklarında hâkim, e’imme-i eşrâf arasındaki ihtilâfı bilerek vakıf cânibini tercihe layık buldu. Böylece menzil-i mezbûr lâzım bir vakıf oldu; tebdîl ve tağyîri aslâ câiz olmayacak şekilde tescîl edildi. Tahrîren fi’l-yevmi’l-hâmis aşere min Saferi’l-hayr sene 1027.
Şuhûdü’l-hâl: Rüstem Efendi b. Memi imâm ve Mehmed Bey b. Abdullah solak ve Hasan Çelebi b. Ali ve Murad b. Mehmed ve Mehmed [b.] Eyyûb ve muharriru’l-hurûf Ahmed b. Mustafa? müderris ve gayruhüm
|