.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 10 Numaralı Sicil (H. 1072-1073 / M. 1661-1663)
cilt: 51, sayfa: 256
Hüküm no: 220
Orijinal metin no: [27a-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Hoca Üveys mahallesinden Abdullah Efendi b. Şeyh Ali’nin para vakfına ait vakfiyesi

Hamd-i mevfûr ve şükr-i nâ-mahsûr ol vâkıf-ı umûr ve kâşif-i esrâr-ı cumhûr cenâbına mu‘în ve maksûrdur ki hallâk-ı âlem ve rezzâk-ı benî âdemdir ve salât u selâm ol seyyid-i enâm ve sened-i havâss u avâm hazretlerinin derece-i mutahharalarına nisâr olunur ki şefî‘-i usaît-i ümmet ve kıble-i erbâb-ı himmetdir ve bakıye-i nakiyye-i selâm âl u evlâd u ashâb ve ahbâb-ı zevi’l-ihtirâmlarının meşâhir-i aliyyelerine îsâr olunur ki her biri tarîk-i hakka hâvil ve sebîl-i tevfîka münâdîdir -rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în- ve ba‘de işbu kitâb-ı sıhhat-nisâbın tahrîrine bâ‘is ve bâdî ve hitâb-ı müstetâbın tastîrine sebeb ve dâ‘î budur ki Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Kostantıniyyeti’l-mahmiyede Hoca Üveys mahallesinde sâkin fahru kuzâtü’l-İslâm Abdullah Efendi [b.] eş-Şeyh Ali meclis-i şer‘-i hatîrde vakf-ı âti’z-zikre li-ecli’t-tescîl mütevellî nasb u ta‘yîn eylediği Ramazan Çelebi b. ( ) mahzarında ikrâr ve takrîr-i kelâm edip atyeb-i mâl ve ahlas-ı menâlimden bin kıt‘a kâmilü’l-vezn ve sahîhü’l-ayâr riyâlî guruş ifrâz edip meblağ-ı merkūmu ve silk-i mülkümde münselik olup mahalle-i mezbûrede vâki‘ bir tarafdan el-Hâc İlyas Mescidi’ne ve etrâf-ı selâsesi tarîk-i âmma müntehî dâhiliyesi iki bâb fevkāni oda ve iki sofa ve bir tahta-pûş ve tahtânî bir oda ve bir matbah ve bir sofa ve bir taş mahzen ve bi’r-i mâ’î ve kenîfi ve bağçeyi ve eşcâr-ı müsmire ve gayr-ı müsmire ve hâriciyesi fevkānî iki oda ve bir sofa ve ahırı ve kenîfi ve havluyu müştemil mülk menzilimi ve menzil-i mezbûra muttasıl ve mülâhık menzil-i mezbûrun hudûdu dâhilinde iki bâb dükkânı bi-cümleti’t-tevâbi‘ ve’l-levâhık hasbeten lillâhi’l-ferdi’l-hamîd vakf-ı sahîh-i müebbed ile vakf ve habs edip şöyle şart eyledim ki, akārât-ı mezbûrenin hayatda oldukça süknâ ve tevliyet ve gallesine ben mutasarrıf olup fevtimden sonra evlâdım ve evlâd-ı evlâdım batnen ba‘de batnin mutasarrıf ve aslî mütevellî olup ba‘dehûm minvâl-i muharrer üzere zevcem Şâkire bt. Veli Ağa mütevelliye ve mutasarrıfe ola, ba‘dehâ kendi utekā ve atîkatım mutasarrıf olup ve aslahı mütevellî ola ve menzil-i mezbûra imâret ve meremmet iktizâ eyledikde işbu bâlâda mastûr olan iki bâb dükkânın icâresinden hâsıl olan akçeyi harc u sarf edeler, inde inkırazı’l-küll akārât-ı mezkûre icâre-i mu‘tâde ile îcâr olunup hâsıl olan ücreti ile mahalle-i mezbûre fukarâsına mütevellî ma‘rifetiyle senede iki def‘a kuzu mevsiminde kifâyet mikdârı Kasım Paşa’da Piyale Paşa’nın tekyesinde ta‘âm tabh olunup zevcem için du‘â ve senâ oluna ve bundan ziyâde her ne kalır ise talebe-i ilme tevzî‘ ve taksîm oluna ve meblağ-ı mezbûr mütevellî yediyle senede onu on bir buçuk akçe olmak üzere rehn-i kavî ve kefîl-i melî ile istirbâh ve istiğlâl olunup hâsıl olan ribhinden yevmî ikişer akçe ile kırâet-i Kur’ân-ı azîmü’ş-şâna kādir olan on nefer kimesne zikrolunan mahallede vâki‘ Hacı İlyas Mescidi’nde ba‘de salâti’z-zuhr müctemi‘ olup Kur’ân-ı beyyinü’l-bürhândan birer cüz’-i şerîf tilâvet edip sevâbını hazret-i Rasûl-i Ekrem -sallalâhu aleyhi ve sellem- rûh-ı şerîflerine ihdâ ede ve içlerinden biri yevmî bir akçe ile sermahfil olup üç günde bir hatm-i şerîf du‘âsı ede ve yevmî bir akçe vazîfe ile bir kimesne dahi hâfız-ı eczâ olup ve yevmî on akçe vazîfe tevliyet olup hayatda oldukça bana ve benden sonra evlâdımın aslahına tertîb-i mezbûr üzere meşrût ola, yevmî on akçe vazîfe ile utekāmdan Receb b. Abdullah kâtib ola ve yevmî dörder akçe ile Ramazan b. Mustafa ve Yusuf b. Mehmed vakf-ı mezbûra câbî olalar ve zikrolunan eczâ-i şerîfenin kırâ’âti el-Hâc Üveys mahallesi imâm ve müezzinine ve el-Hâc İlyas Mescid[i] imâm ve müezzinine ve mescid-i mezbûr hareminde olan hucurâtda sâkin tâlib-i ilme meşrût ola, mürûr-ı eyyâm ile hucurât-ı mezbûre harâba müşrif olup içinde sâkin kırâet-i Kur’ân’a kādir kimesne olmaz ise ol mahallede sâkin olan fukarâya meşrûta ola ve ba‘de’l-inkırâz re’y-i hâkime müfevvaz ola ve evlâdımın inkırâzından sonra şeyh-i meşâyihi’l-İslâm olanlar yevmî dört akçe vazîfe ile evkāf-ı mezbûreye nâzır olup ve mahalle-i mezbûre fukarâsı dahi hasbî nâzır olalar ve evkāf-ı mezbûrenin şürûtunun tebdîl ve tağyîr ve taklîl ve teksîr ve mürtezikanın azl ve nasbı hayatda oldukça merreten ba‘de uhrâ yedimde ola ve mürûr-ı eyyâm ve kürûr-ı şuhûr ve a‘vâm ile mesârif-i mezbûreye sarf müte‘azzir olursa mutlaka fukarâ-i Müslimîne sarf oluna deyü târih-i kitâbdan bir sene mukaddem akār-ı mezbûru ve nükūd-ı mezkûreyi bâlâda mastûr olan mütevellî-i mersûm Ramazan Çelebi’ye teslîm edip ol dahi cümlesini vakfiyet üzere kabz ve tesellüm eyledi dedikde gıbbe’t-tasdîkı’ş-şer‘î vâkıf-ı mûmâ-ileyh semt-i vifâkdan taraf-ı şikāka âzim olup vakf-ı akār eğerçi imâm-ı muhtâr İmâm-ı A‘zam Ebu Hanife el-Kûfî -cûziye hayrü’l-cezâ ve kûfiye- hazretleri katında sahîh câizdir, lâkin mezheb-i şerîflerinde sıhhat lüzûmu müstelzim olmamağla lâzım olmayıp husûsan İmâm Muhammed hazretleri re’y-i şerîfleri üzere vâkıf menâfi‘-i vakfı kendi nefsine şart etmekle vakf-ı mezbûr ve ona mübtenî olan şürût ve kuyûd hilye-i sıhhatden âtıldır ve vakf-ı nükūd inde’l-eimmei’s-selâseti’n-nehârîr bâtıl olmağla rücû‘u meşrû‘ olmağın zikrolunan akār ve nükūdun vakfiyetinden rücû‘ eyledim, akār-ı mezkûru ve nükūd-ı merkūmeyi ve yevmî on akçeden müddet-i mezbûrede mütevellî-i mezbûrun vazîfe-i tevliyet ile ahz eylediği üç bin altı yüz akçeden iki bin akçesi ecr-i mislinden ziyâde olmağla zâid-i mezbûru istirdâd ederim dedikde mütevellî-i sâlifü’l-beyân cevâb-ı bâ-savâba mütesâddî olup fi’l-hakīka hâl nesc olunan minvâl üzeredir lâkin İmâm Ebu Yusuf mezhebi üzere şart-ı mezkûru sahîh olup vâkıf mücerred “vakaftü” demekle vakf-ı mezbûr sahîh ve sıhhat lüzûmu müstelzim olmağla vakf-ı mezbûr sahîh ve lâzım olmuşdur, vakf-ı nükūd imâm-ı mu‘teber-i cennet-makarr İmâm Züfer’den İmâm Ensârî rivâyeti üzere sahîh ve câiz olup fî zamanınâ vülât ol rivâyet ile hükme müvellâ oldukları tuğrâ-yı garrâ-yı sultanî ile mahalli olan menşûrlarında mastûrdur deyü akār-ı mezkûru ve nükūd-ı mersûmeyi ve ecr-i mislinden ziyâde ahz eylediği meblağ-ı mezbûru redden imtinâ‘ edip ve a‘lâ-yı kitâbı tevkî‘-i müstetâbı ile muvakkı‘ olan hâkim-i hâsim âmil-i âlem yenbû‘u’l-fezâil ve metbû‘i’l-efâzıl efendiler huzûrunda müterâfi‘ân olduklarında hâkim-i müşârün-ileyh -esbağallâhu ni‘amehû aleyh- dahi re’y-i imâmeyn üzere akār-ı mezkûrun lüzûmuna ve şart-ı mezkûrun sıhhatine ve mütevellî-i mezbûrun makbûzu olan zâid-i merkūmdan berâet-i zimmetine hükmetdikden sonra vâkıf-ı mûmâ-ileyh inân-ı kelâmını semt-i âhara atf edip eğerçi hükm-i hâkim ile vakf-ı nükūda sıhhat hâsıl oldu lâkin pîşvâ-yı kül reh-nümâ-yı sübül İmâm-ı A‘zam ve ekrem ve hümâm-ı akdem ve’l-efhâm Ebu Hanife el-kûfiye- hazretleri katında sıhhat lüzûmu müstelzim olmayıp rücû‘ meşrû‘ olmağın tekrar rücû‘ eyledim, nükūdu mezbûreyi mütevellî-i mezbûrdan taleb ederim dedikde mütevellî-i mezbûr tekrar cevâba tesâddî edip eğerçi İmâm-ı A‘zam katında sıhhat lüzûm ifâde etmediği müstağnîyyûn ani’l-beyândır, lâkin imâmeyn-i hümâmeyn katlarında sıhhat ve lüzûm tev’emân ve mütelâzimân olup hükm-i sâbık ile vakf-ı nükūd-ı mezbûra sıhhat olmuşdur, pes re’y-i imâmeyn üzere lüzûmuna dahi hüküm taleb ederim deyücek, hâkim-i müşârün-ileyh teşyîd-i mebânî-i vakfı evlâ ve ahrâ görüp meblağ-ı mevkūf-ı mezkûrun re’y-i imâmeyn üzere lüzûmuna dahi hüküm ve hükm-i sâbıkını ihkâm etmekle min-ba‘d cümle eimme kavilleri üzere sahîh ve lâzım olup ibdâl ve ta‘tîli adîmü’l-ihtimâl oldu “fe-men beddelehû ba‘de mâ semi‘ahû [27b] fe-innemâ ismühû ale’llezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıfı ale’l-hayyü’l-cevâdi’l-kerîm cerâ zâlik.

Hurrire fi’l-yevmi’l-işrîn min-Şa‘bâni’l-mu‘azzam li-sene isneyn ve seb‘în ve elf

Şuhûdü’l-hâl: Umdetü’l-müderrisîn es-Seyyid Abdülkerim, es-Seyyid Ahmed Efendi, Fahrü’l-müderrisîn Şükrullah Efendi, Resül Efendi el-imâm, Abdülcelil Efendi el-kādî, Mustafa Efendi el-müderris, Mehmed Efendi b. Mehmed el-imâm, Hasan Efendi el-imâm, İvaz Çelebi b. Mehmed, Osman Efendi el-kādî, Abdullah Çelebi el-müezzin, Hüseyin Efendi el-kādî, Mehmed Çelebi b. Hasan Çavuş, Ali Çelebi b. İvaz Çelebi, Mehmed Çelebi b. İvaz, Mustafa Beşe Seroda, Mehmed Çelebi Seroda.