|
İstanbul Mahkemesi 18 Numaralı Sicil (H. 1086-1087/M. 1675-1676) cilt: 18, sayfa: 478 Hüküm no: 509 Orijinal metin no: [138b-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Ahmed Çelebi b. Mustafa Efendi’nin Emine Hâtun’a intikal eden menzil hissesinin Atâullah Efendi’ye satıldığı
Min hattıhî Mahmiye-i İstanbul’da Debbâğzâde mahallesinde sâkin iken bundan akdem vefât eden Ahmed Çelebi b. el-merhûm Mustafa Efendi’nin verâseti, vâlidesi İzzet bt. Abdullah ve li eb kız karındaşı Emine hâtunlara ve li üm kız karındaşı Fâtıma nâm hâtuna münhasıra olduğu şer‘an sâbit ve mütehakkik oldukdan sonra merkūme Emine Hâtun’un zevci ve tarafından husûs-ı âti’l-beyâna vekîl olduğunu iddi‘â eden fahrü’l-müderrisîn Abdülbâkī Efendi b. İbrahim nâm kimesne meclis-i şer‘-i şerîfde ve mahfil-i dîn-i münîfde, mahalle-i mezbûre sükkânından olup sâbıkan Bosna kadısı olan umdetü’l-mevâli’l-izâm kıdvetü’l-e‘âli’l-kirâm Atâullâh Efendi b. el-merhûm Hüsameddin Efendi mahzarında takrîr-i da‘vâ ve tasvîr-i müdde‘â edip müteveffâ-yı mezbûr Ahmed Çelebi Bey terekesinden olup mahalle-i mezbûrda vâki‘ bir tarafdan mûmâ-ileyh Atâullâh Efendi’nin tasarrufunda olan vakıf menzil ve bir tarafdan Osman Efendi vakfı olan menzil ve iki tarafdan tarîk-i âm ile mahdûd hâriciyyesinde tabaka-i ulyâsında altı bâb oda ve bir mâbeyn odası ve bir sofa ve bir cihân-nümâ ve bir kenîfi ve tabaka-i süflîsinde bir ahır ve bi’r-i mâ ve zât-ı eşcâr-ı müsmire ve gayr-ı müsmire bahçeyi ve dâhiliyyesinde fevkānî dört bâb oda ve iki kiler ve bir kenîf ve tahtında iki matbah ve bir hamam ve kenîfi müştemil menzilden beş sehimden müvekkilim merkūme Emine Hâtun hisse-i şer‘iyye-i şâyi‘ası olan üç sehimi bi cümleti’t-tevâbi‘ ve’l-levâhık bey‘ ve kabz-ı semenine beni vekîl edip ben dahi vekâlet-i mezbûreyi kabûl etmekle târih-i kitâbdan bir gün mukaddem menzil-i mezbûrdan müvekkilim mezbûre Emine Hâtun’un hisse-i şâyi‘ası olan üç sehimi bi cümleti’t-tevâbi‘ ve’l-levâhık mûmâ-ileyh Atâ[ullâh] Efendi’ye tarafeynden îcâb ve kabûlü hâvî şurût-ı müfside[den] ârî bey‘-i kat‘î ile bin dokuz yüz elli esedî guruşa bey‘ ve temlîk, ol dahi iştir[â] ve temellük ve kabûletmiş idi hâlâ mûmâ-ileyh Atâullah Efendi’ye mebî‘-i mezbûru teslîm ve semen-i mezbûru yedinden kabz murâd ettiğimde mûmâ-ileyh Atâullah Efendi mebî‘-i mezbûr[u] teslîm ve semen-i mezbûru bana edâdan imtinâ‘ eder mûmâ-ileyh Atâullah Efendi’ye suâl olunup mebî‘-i mezbûru yedimden kabza ve semen-i mezbûru bana edâya tenbîh olunmak matlûbumdur dedikde gıbbe’s-suâl mûmâ-ileyh Atâullah Efendi cevâbında târih-i kitâbdan bir gün mukaddem beynimizde ber vech-i muharrer bey‘ ve şirâ cârî olmuş idi lâkin mebî‘-i mezbûru teslîm etmem, zirâ‘ ben havf ederim ki müvekkile-i mezbûre Emine Hâtun gelip vekâlet-i mezbûresini inkâr edip mebî‘-i mezbûr helâk ve mâzide? bir noksân hâsıl olup bana tazmîn etmekle zarar terettüb eder müdde‘î-i merkūm Abdülbâkī Efendi vekâlet-i mezbûresini isbât eylesin deyicek müdde‘î-i merkūmdan ber vech-i muharrer vekâletine beyyine taleb olundukda müvekkile-i mezbûre Emine Hâtun’un zâtını ma‘rifet-i şer‘iyye ile ârifân olup mahmiye-i mezbûrede Kürkçübaşı mahallesi sâkinlerinden fahrü’l-müderrisîn Halil Çelebi b. el-merhûm Altıparmak İbrahim Efendi ve Hobyar mahallesi sâkinlerinden Ramazan Çelebi b. Ahmed nâm kimesneler li ecli’ş-şehâde meclis-i şer‘a hâzırân olup istişhâd olundukda [139a] fi’l-hakīka müvekkile-i mezbûre Emine Hâtun müteveffâ-yı mezbûrun terekesinden olup mahalle-i mezbûrda vâki‘ hudûd-ı mezkûre ile mahdûd olan, mârrü’z-zikr menzilden hisse-i şer‘iyye-i şâyi‘ası olan üç sehimi bi cümleti’t-tevâbi‘ ve’l-levâhık semen-i mezbûr bin dokuz yüz [elli] esedî guruşa mûmâ-ileyh Atâullah Efendi’ye bey‘ ve kabz-ı semene tarafından zevci müdde‘î-i merkūm Abdülbâkī Efendi’yi bizim huzûrumuzda vekîl edip ol dahi vekâlet-i mezbûreyi kabûl etmiş idi biz bu husûsa bu vech üzre şâhidleriz, şehâdet dahi ederiz deyû her biri edâ-i şehâdet-i şer‘iyye ettiklerinde ba‘de’t-ta‘dîl ve’t-tezkiyye şehâdetleri makbûle olmağın mûcebince müdde‘î-i mezbûrun ber vech-i muharrer vekâletine ba‘de’l-hükmi’ş-şer‘î mebî‘-i mezbûru teslîm ve semen-i mezbûru müdde‘î-i mezbûra edâya mûmâ-ileyh Atâullah Efendi’ye tenbîh olundukdan sonra müdde‘î-i merkūm Abdülbâkī Efendi meclis-i şer‘-i şerîfde mûmâ-ileyh Atâ[ullâh] Efendi mahzarında ikrâr ve takrîr-i kelâm edip ânifen tenbîh olunduğu üzre mûmâ-ileyh Atâullah Efendi mebî‘-i mezbûru yedimden teslîm ve semen-i mezbûr bin dokuz yüz elli guruşu bana edâ ve teslîm ben dahi yedinden tamâmen ahz u kabz eyledim dedikde gıbbe’t-tasdîki’ş-şer‘î ve’t-tahkīki’l-mer‘î mâ vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu. Fi’l-yevmi’t-tâsi‘ ve’l-ışrîn min şehri Rebî‘ilâhir li sene seb‘a ve semânîn ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Sâbıkan Medîne-i Münevvere kadısı olan hâfız Abdurrahman Efendi, fahrü’l-müderrisînü’l-kirâm Aydıncıklı? Mehmed Efendi, mefharü’l-kuzâti’l-İslâm İsâ Efendizâde Abdullah Efendi, fahrü’l-kuzât Yahya Efendi b. Ali Efendi, fahrü’l-müderrisînü’l-kirâm Tefsîrzâde? Atâullah Efendi, fahrü’l-mehâdîmü’l-kirâm Abdullah Efendizâde Ali Efendi ve gayruhüm mine’l-hâzırîn.
|