İstanbul Mahkemesi 24 Numaralı Sicil (H. 1138-1151/M.1726-1738) cilt: 21, sayfa: 207 Hüküm no: 126 Orijinal metin no: [38b-2] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Kuşadası’ndan getirilen meyvelerin tekrar eski kalitesine kavuşturulması
Emîrü’l-ümerâ’i’l-kirâm kebîrü’l-küberâ’i’l-fihâm zü’l-kadri ve’l-ihtirâm sâhibü’l-izzi ve’l-ihtişâm el-muhtas bi mezîdi inâyeti’l-meliki’l-A‘lâ Aydın muhassılı ( ) Paşa -dâmet me‘âlihi- ve kıdvetü’n-nüvvâbi’l-müteşerri‘în Kuşadası ( ) ve ( ) kazâlar nâibleri -zîde ilmihümâ- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olacak ma‘lûm ola ki mahmiye-i İstanbul’da vâki‘ Yemiş iskelesinde olan Kuşadası tüccârı fukarâları südde-i sa‘âdetime arzuhâl edip mâ tekaddemden beri Kuşadası’nda hâsıl ve terbiye olunan kara üzüm zeytin gülü ile kaynağa batırılıp terbiye olunur iken hâlâ birkaç seneden beri ol terbiyeye mugāyir zeytin yağına yatırıp kalb etmeleriyle sefîneler ile İstanbul’a gelince çürüyüp füruht edenlere bi’l-külliye zarar târî olduğundan mâ‘adâ, Kuşadası’nda hâsıl olan bal Eflak balından a‘lâ ve güzîde iken nısfı mertebe su katılmağla sıcak havalarda ekşiyip küllî zarar olduğundan gayrı susam dahi harmanda savrulup pirinç gibi pâk ve pâkize gelir iken ona dahi hîle ve yaprak karıştırılıp ve incir dahi üç nev‘ olup sarıca ve devlet kadı ve lop, bunları getiricisi esnâ-i tarîkle ısladıp bu tarafa gelince çürüyüp ol vechile füruht edenlere zararı olup ve onun neferiyye ta‘bîr olunur ufak üzümü kadîmden pekmez ederler iken anı dahi hâlâ zeyt yağına batırıp üzüm deyû göndermeleriyle bu makūle metâ‘ı kalb ve alçak edenlerin ekseri askerî tâifesinden olup hükkâm ve zâbitâna itâ‘at ve inkıyâd eylemediklerinden nâşî nizâm-ı kadîmi muhtel ve müşevveş ve ibâdullâha gadr olduğun bildirip kadîmîsi üzre amel olunmak bâbında istid‘â-yı merhamet eyledikleri ecilden, siz ki mîrimîrân ve Mevlânâ-yı mûmâ-ileyhimsiz bu makūle hîle ile ibâdullâha gadr ve zararı irtikâb ve ihtikâr edip nizâm-ı kadîmi muhtel eyleyenleri gereği gibi tefahhus ve fîmâ ba‘d erzâk-ı ibâd bî-gıll u gışş Âsitâne-i devlete vâsıl ve terfîh-i ibâd ve nizâm-ı (…) vesîle ve devâmı için düstûrü’l-amel kılınıp, mürtekib-i hîle olanlar ahz ve huzûr-ı âsafî’ye kayd ile zâbitleri ma‘rifetleriyle ihzâr olunmaları bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki ( ) vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla âmil olup hilâfından be gāyet ihtirâz ve ictinâb eyleyesiz. Şöyle bilesiz, alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren [fî] evâhiri şehri Zilhicce sene semân ve selâsîn ve mi’e ve elf. Kostantıniyye el-mahrûse.
|