İstanbul Mahkemesi 24 Numaralı Sicil (H. 1138-1151/M.1726-1738) cilt: 21, sayfa: 394 Hüküm no: 276 Orijinal metin no: [87a-2] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
İstanbul’a sade yağ getiren tüccarın mallarını yüklemelerine engel olunmaması
Kıdvetü’l-kuzâti ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazli ve’l-ekârim Mevlânâ Taman kadısı -zîde fazluhû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûnum vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki, mahmiye-i İstanbul’da vâki‘ bakkal tâifesi südde-i sa‘âdetime arzuhâl edip kadîmü’l-eyyâmdan beri Taman ve Temrek câniblerinden Âsitâne-i sa‘âdetime ergin hâlisü’l-ayâr re[v]gan-ı sâde getirilip kalb ve alçak getirilmemek üzre bundan akdem bâ fermân-ı âlî nizâm verilmişiken hâlâ birkaç seneden beri ol havâlîlerde re[v]gan-ı sâde, ayran ile ve nizâma mugāyir ziyâde tuz vaz‘ ve mahlût gelip ol vechile fukarâya ve sâir ibâdullâha küllî gadr olunduğunu bildirip, fîmâ ba‘d nizâm-ı kadîm üzre amel olunmak bâbında hükm-i hümâyûnum recâ ve tâife-i mezbûrun pazarbaşıları Mehmed ve bölükbaşılarından dört nefer ma‘lûmü’l-esâmî ve tâife-i mezbûreden cemm-i gafîr ve cem‘-i kesîr müslimîn meclis-i şer‘de Taman ve Temrek câniblerinden İstanbul’a ergin hâlisü’l-ayâr sâde yağın her yüz vakıyyesinde üç vakıyye tuz mu‘tâd-ı kadîm olup mikdâr-ı mezkûrdan ziyâde tuz ve ayran ve sâir nesne halt ile kalb ve alçak getirilmemek üzre bundan akdem kıbel-i şer‘den i‘lâm ve mûcebince emr-i şerîfim vârid olup husûs-ı mezbûra nizâm verilmişiken birkaç seneden beri nizâm-ı mezkûra muhâlif mahlût kalb ve alçak yağ gelmekle nizâmların mu‘attal ve âmme-i ibâdullâha mutazarrır olduğundan mâ‘adâ sâde yağ getiren tüccâr tâifesi kadîmden yağlarını İstanbul’a nakl için eyyâm-ı sayfda tonbaz ve çenber ve sâir diledikleri sefînelere tahmîl edip kat‘â mümâna‘at oluna gelmiş değil iken, Taman cânibinde olan kebîr sefîneler erbâbı kadîmden yoğiken beynlerinde nevbet ihdâs edip her biri yükünü tekmîl edinceye değin üç aydan ziyâde [87b] meks ile ergin yağları akıp zâyi‘ ve telef olup tüccâr tâifesine gadr ve vakt ü zamânıyla nakl müte‘assir olmağla kıllet ve müzâyakaya bâ‘is olmağın, fîmâ ba‘d nizâm-ı kadîm üzre tüccâr tâifesi hâlisü’l-ayâr ergin yağlarını murâd ettikleri sefîneye tahmîle kimesne mümâna‘at etmeyip ve muhdes olan nevbet ref‘ ve tüccâr tâifesi rencîde ve ta‘cîz olunmamak için sen ki Taman kadısı Mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin sana hitâben emr-i şerîfim verilmek bâbında akzâ kuzâtü’l-müslimîn bi’l-fi‘l İstanbul kadısı olan Mevlânâ Mehmed Said -zîdet fezâiluhû- i‘lâm etmekle, i‘lâm olunduğu nevbet ahvâli ref‘ olunup min ba‘d mürâ‘ât olunmayıp ve şurût-ı i‘lâm dâimâ düstûrü’l-amel mer‘î tutulup bir vechile hilâfına tesaddî olunmamak bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla âmil olup hilâfından be gāyet ihtirâz ve ictinâb eyleyesin. Şöyle bilesin, alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren fî evâili şehri Recebi’l-ferd li sene semân ve selâsîn ve mi’e ve elf. Be makām-ı Kostantıniyye el-mahmiyye.
|