|
İstanbul Mahkemesi 44 Numaralı sicil (H. 1193-1194 / M. 1779-1780) cilt: 78, sayfa: 209 Hüküm no: 184 Orijinal metin no: [54a-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Hafız Ahmed b. Âdem’in Tophane’deki ekmekçi fırını ve değirmenin on altı hissesini Hafize, Fâtıma ve Tevhide bt. Mehmed kardeşlere bin altı yüz guruşa sattığı
Kasaba-i Tophâne sükkânından es-Seyyid el-Hâc Hâfız Ahmed b. es-Seyyid Âdem nâm kimesne meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzımü’t-tevkīrde bâ‘îsû’l-kitâb Hafîze ve Fâtıma ve Tevhîde nâm hatunlar mahzarlarında ikrâr-ı tâm ve takrîr-i kelâm edip işbu akd-i âti’z-zikrin sudûruna değin yedimde mülk ve hakkım olup kasaba-i mezkûrede Hendek-i atîk fırını demekle ma‘rûf bir bâb ekmekçi fırını ve ona merbût ittisâlinde vâki‘ on altı sehim i‘tibâriyle dört horoslu bir bâb ekmekçi değirmeni derûnunda mevcûde beyne’l-hiref gedik ta‘bîr olunur on altı re’s bargir ve sâir âlât-ı lâzıme-i ma‘lûmemi tarafeynden îcâb ve kabûlü hâvî şürût-ı müfside ve muvâza‘adan ârî bey‘-i bâtt-ı sahîh-i şer‘î ve safka-i vâhide ile mezbûrât Hafîze ve Fâtıma ve Tevhîde’ye bin altı yüz guruşa bey‘ ve temlîk ve teslîm eylediğimde, onlar dahi ber-vech-i muharrer iştirâ ve temellük ve tesellüm ve kabz ve kabûl ettiklerinden sonra semeni olan meblağ-ı mezkûr bin altı yüz guruşu mezbûrât Hafîze ve Fâtıma ve Tevhîde yedlerinden bi’t-tamam ve’l-kemâl ahz ve kabz edip bey‘-i mezkûrun tağrîr ve gabnine ve gedik husûsuna müte‘allika âmme-i de‘âvî ve kâffe-i mutâlebât ve eymân ve muhâsamâtdan mezbûrât Hafîze ve Fâtıma ve Tevhîde’nin zimmetlerini ibrâ-i âm ile ibrâ ve ıskāt eylediğimde, onlar dahi ibrâ-i mezkûru ba‘de’l-kabûl zikrolunan on altı re’s bargir ve sâir âlât-ı lâzıme-i ma‘lûmede benim asla ve kat‘â alâka ve medhalim kalmayup mezbûrât Hafîze ve Fâtıma ve Tevhîde’nin mülk-i müşterâları ve hakk-ı sırfları olmuşdur, keyfe mâ teşâ’ûn ve tahtârûn mutasarrıfe olsun[lar] dedikde gıbbe’t-tasdîkı’ş-şer‘î mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.
Fî 13 Recebi’l-ferd sene [1]194.
Şuhûdü’l-hâl: eş-Şâhidûne’s-sâbıkūn.
|