.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 94 Numaralı Sicil (H. 1222-1223 / M. 1807-1809)
cilt: 85, sayfa: 286
Hüküm no: 255
Orijinal metin no: [34a-4]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Vefat eden Nalçacı Osman Usta’nın vârisleri Abdürrezzak, Esma ve Emine’nin Seyyid Ali Ağa aleyhindeki nalçacı gediği davasında anlaşma sağlanması

Odunkapısı’nda na‘lçacı gediği,

Ma‘rûz

Mahrûse-i Galata’ya muzâfe kasaba-i Tophâne’de Çavuşbaşı mahallesinde sâkine iken bin iki yüz dokuz senesinde vefât eden Na‘lçacı Osman Usta b. Hasan b. Abdullah’ın verâseti zevce-i menkûha-i metrûkesi Hanife nâm-ı diğer Emine Hatun bt. Mustafa ile vâlidesi Hadice Hatun bt. Ali’ye ve hîn-i vefâtında sagīrler ve hâlâ kebîrler olan sulbî oğlu Abdürrezzak ve sulbiye kızı Esma Hatun’a münhasıra ba‘dehû mezbûre Hadice Hatun dahi fevt olup verâseti sadrî oğlunun oğlu mezbûr Abdürrezzak ile oğlunun kızı merkūme Esma Hatun’a münhasıra olduğu lede’ş-şer‘i’l-enver zâhir ve mütehakkık oldukdan sonra ashâb-ı arzuhâl verese-i merkūmûn Abdürrezzak ve zâtları mu‘arrefe Esma ve Emine hatunlar meclis-i şer‘-i münîrde zikri âtî gedik âlâtının nısf-ı şâyi‘ine vaz‘-ı yedi mütehakkık olan derûn-ı arzuhâlde mezkûrü’l-ism es-Seyyid Ali Ağa b. Mustafa mahzarında İstanbul’da Odunkapısı dâhilinde vâki‘ bir bâb Na‘lçacı dükkânı derûnunda mevcûde beyne’l-hıref gedik ta‘bîr olunur âlât-ı lâzıme-i ma‘lûmenin nısf-ı şâyi‘i mûrisimiz babamız müteveffâ-yı mezbûrun hayatında ile’l-vefât yedinde mülk ve hakkı olup ba‘de vefâtihî bizimle zevcesi vâlidemiz mezbûreye mevrûs olmuş iken mezbûr es-Seyyid Ali Ağa nısf âlât-ı lâzıme-i mezkûreyi fuzûlî zabt ve vaz‘-ı yed etmekle keff-i yed birle bize teslîme mezbûr es-Seyyid Ali Ağa’ya tenbîh olunmak matlûbumuzdur deyü bi’l-verâse da‘vâya tasaddî eylediğimizde ol dahi cevâbında işbu yedimde olup sicillâtdan muhrec sene-i merkūme Cemâziyelâhire’sinin beşinci günü târihiyle müverrah bir kıt‘a hüccet-i şer‘iye nâtıka olduğu üzere babanız mezbûr Osman Usta düyûnu terekesinden ezyed olduğu hâlde fevt ve tereke-i kāsırasını kabz ve düyûn-ı müsbetesini edâya kıbel-i şer‘den vasî ve kayyım nasb olunan Abdullah Ağa b. Mustafa nısf âlât-ı mezkûreyi sûk-ı sultânî ve mecma‘-ı nâs olan mahallerde bi’l-izni’ş-şer‘î ba‘de’l-müzâyede ve inkıtâ‘ı’r-rağbe üç yüz otuz guruşda benim üzerimde karâr ve ziyâde ile tâlib-i âharı dahi zuhûr etmeyip ve meblağ-ı merkūm nısf âlât-ı lâzımenin târih-i mezbûrda semen-i misli idüğü bi’l-ihbâr zâhir olmağın nısf âlât-ı lâzımeyi tarafeynden bi’l-îcâb ve’l-kabûl bâtten ve sahîhan meblağ-ı merkūm üç yüz otuz guruşa vâlideniz ve tesviye-i umûrunuza vasîyy-i mansûbeniz olan zevce-i mezbûre Hanife Hatun hâzıra olduğu hâlde bana bi’l-vesâye bey‘ ve temlik [34b] ve teslîm ve semeni olan meblağ-ı merkūm üç yüz otuz guruşu vasîyy-i mezbûr Abdullah Ağa yedimden tamamen ve kâmilen ahz ü kabz ve müteveffâ-yı mezbûrun defter-i kassâmına idhâl edip nısf âlât-ı lâzımede zevce-i mezbûrenin ve sagīrân-ı mezbûrânın kat‘a alâka ve medhalleri kalmayıp senin mülk-i müşterân olmuşdur deyü bi’l-vesâye huzûr-ı hâkimü’ş-şer‘de ikrâr etmekle ben dahi nısf âlât-ı mezkûreyi târih-i merkūmdan beri zabt ve ol-vechile bi-hakkın vaz‘-ı yed ederim deyü sûret-i def‘de eylediği da‘vâsını ve takrîrine mutâbık ibrâz eylediği bir kıt‘a hüccet-i şer‘iyenin mazmûnunu şühûd-ı udûl ile muvâcehemizde isbât edip lâkin mezbûr es-Seyyid Ali Ağa hâlimize merhameten bize malından teberru‘an otuz guruş def‘ ü teslîm ve umûrumuza sarfla istihlâke emir eylediğinde biz dahi ahz ü kabz ve emri üzere umûrumuza sarfla istihlâk etmemizle bi’l-cümle husûs-ı mezkûra ve nısf gedik âlât-ı lâzımesine ve sâir cemî‘ hukūk-ı şer‘iyeye müte‘allika mutlakan âmme-i de‘âvî ve kâffe-i mutâlebâtdan mezbûr es-Seyyid Ali Ağa’nın zimmetini ol dahi bize medfû‘u olan meblağ-ı merkūmun istirdâdına müte‘allika da‘vâdan bizim zimmetimizi her birimiz şurût-ı müfsideden ârî ve uhûd-ı mubtıladan berî ibrâ-yı âmm-ı sahîh-i şer‘î ve iskāt-ı tamm-ı sarîh-i mer‘î ile ibrâ ve iskāt ve her birimiz ber-vech-i meşrûh âharın ibrâsını kabûl edip bu vechile kat‘-ı nizâ‘ eyledik deyü ikrâr ve tasdîkleri İstanbul Mahkemesi’nden huzûr-ı [âlîlerine i‘lâm olundu.]

Fî 18 S sene 1223.