İstanbul Mahkemesi 94 Numaralı Sicil (H. 1222-1223 / M. 1807-1809) cilt: 85, sayfa: 491 Hüküm no: 479 Orijinal metin no: [69b-4] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Asitane’deki papuç dikici esnafına talepleri üzerine sarı, kırmızı ve siyah sahtiyandan mest ve papuç imal etmeleri için izin verildiği [Terkin edilmiş kayıt]
Bu i‘lâmın sebkinde sehv vâki‘ olmağla darb olunup müceddeden tahrîr ve bundan sonra olan sicille kayd olunmuşdur. [mühür] Mehmed Sadık
< Ma‘rûz
Âsitâne-i aliyyede vâki‘ ashâb-ı arzuhâl papuş dikici tâifesinin köşe ustalarından Mercanlı Bedros ve Şehzâdebaşılı Vartan ve Dülbendcili Minas ve Balipaşalı Ovannes ve Topkapılı Mıgır ve Alipaşa Hanlı Mardıros ve Çatal Hanlı Agop ve Vezir Hanlı Payil ve Tavukpazarlı Tarandafil ve Samatyalı Kirkor ve Altımermerli Bedros ve Sultanodaları Serkiz ve sâir mazbûtü’l-esâmî zimmîler meclis-i şer‘-i hatîrde dikicibaşı es-Seyyid el-Hâc Osman Ağa ve Başyiğitbaşı es-Seyyid Ömer ve Mestciler Yiğitbaşısı Ahmed Usta ve ihtiyârlarından es-Seyyid Osman ve el-Hâc Mehmed ve Mahmud Ağa ve Ahmed Usta ve Mustafa Usta ve es-Seyyid Mehmed ve Çedikçiler Kethudâsı es-Seyyid Hüseyin Usta ve Yiğitbaşı İsmail Odabaşı ve ihtiyârlarından Mahmud Usta ve İbiş Ağa ve çizmeci ustalarından Ahmed Usta ve Abdurrahman ve es-Seyyid Ahmed ve Hüseyin Usta ve Hasan Usta ve Ebûbekir ve Halil ve es-Seyyid Mehmed ve Hacı Mehmed ve es-Seyyid Mustafa ve sâirleriyle Mercan Çarşısı’nda zenne ve kettâne ta‘bîr olunur derlik tasnî‘ ve i‘mâl eden on iki nefer ustalardan kethudâları el-Hâc Ömer ve sâir mazbûtü’l-esâmî kimesneler Haffâflar Başkethudâsı el-Hâc İbrahim ve Yiğitbaşı Molla Hüseyin ve el-Hâc Sadık ve Mustafa Ağa ve Ali ve diğer Mustafa ve Tuğcular Arastası Kethudâsı es-Seyyid Hasan ve Yiğitbaşı Ahmed ve Mehmed ve es-Seyyid Mustafa ve Ali ve Tahte’l-kal‘a Kethudâsı Mehmed Ağa ve el-Hâc İbrahim ve Karaman Kethudâsı el-Hâc Mustafa ve Yiğitbaşı diğer Mustafa ve Abdi Ağa ve Molla Emin ve Tâcirler Kethudâsı Mustafa ve sâir bi’l-cümle haffâf ve tâcir ve dikici tâifeleri hâzır oldukları hâlde Hudâvendigâr-ı esbak cennet-mekân firdevs-âşiyân merhûm ve mağfûrun-leh Gāzi Sultan Selim Han -tâbe serâhû- hazretlerinin vâlide-i muhteremeleri merhûme ve mağfûrun-lehâ Mihrişah Vâlide Sultan -tâbet serâhâ-nın evkāf-ı şerîfelerinden İstanbul’da Vefa Ahırı ta‘bîr olunur han derûnunda altmış aded oda gediklerine bâ-temessük-i mütevellî mutasarrıflar olan papuşcu tâifesinden Minas ve Repayil ve Kirkor ve Karabet ve Artin ve Kigork ve Bedros [70a] ve Mardıros ve Serkiz ve Abraham ve diğer Bedros ve Ohannes ve Kasbar ve Agop ve Kerope ve Mıgırdıç ve Zakar ve Serope ve Vartan ve İlya ve Toros ve Manuk ve Haçur ve İstefan ve Tohari ve Angeli ve sâirleriyle İstanbul’da Kumkapı kurbünde Dülbendci mahallesinde kâin handa mütemekkinler yirmi nefer mestçi ustalarından Avak ve Ovannes ve Gabril ve Kirkor ve Serope ve diğer Ovannes ve Haçador ve Kigork ve Kostandi ve Melkon ve Karabet ve Manuk ve Asvador ve Kostandi ve sâir mazbûtü’l-esâmî zimmîler muvâcehelerinde yedlerimizde olan bin seksen dört ve bin doksan târihleriyle muvarrah Hudâvendigâr-ı esbak cennet-mekân Sultan Mehmed Han -aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân- hazretlerinin tuğrâ-yı garrâlarıyla muvaşşah iki kıt‘a fermân-ı celîlü’ş-şân nâtık olduğu üzere sarı ve kırmızı ve bakkām kırmızı ve asûmânî ve mâi ve siyâh ve her ne gûnâ sahtiyân olur ise olsun cümlemiz kadîmden mest ve papuş tasnî‘ ve i‘mâl ve bey‘ ü şirâsıyla kesb ve ta‘ayyüş ve ibâdullâha dahi ehven bahâ ile iştirâ ve ol-vechile intifâ‘ edegelmişler iken zimmîyyûn-ı mersûmûn bin iki yüz yedi ve dokuz senelerinden beri Âsitâne-i aliyye ve civârında olan Bilâd-ı selâse’de bi’l-cümle re‘âyânın giyecekleri bakkām kırmızı ve siyâh mestleri sâlifü’z-zikr Dülbendci mahallesinde kâin handa mütemekkinler yirmi nefer ustaya ve bakkām kırmızı ve siyâh papuşları sâlifü’l-beyân Vefa Ahırı’nda kâin odalar mütemekkinleri altmış nefer ustalara tahsîs ile bizleri kisb ü kârdan men‘ ve kadîme muhâlif ve şer‘-i şerîfe mugāyir gadr-ı sarîh etmeleriyle suâl olunup mahsûsiyetleri men‘ birle kadîmi vechile ber-muktezâ-yı şer‘-i şerîf cümlemiz sarı ve bakkām kırmızı ve siyâh sahtiyânlardan papuş tasnî‘ ve i‘mâl ve ta‘ayyüş ve bâ-husûs iştirâ eden ibâdullâha dahi nef‘-i küllî hâsıl olması ve mersûmûnun müstecirleri oldukları vakf-ı şerîf-i müşârün-ileyhâ odalarında kemâ-kân mütemekkinler olup ancak kendilere tahsîs iddi‘âları men‘ birle bizlerin dahi i‘mâline ruhsat buyurulması murâdımızdır deyü istirhâm eylediklerinde zimmîyyûn-ı mersûmûn istintâk olunduklarında işbu arzuhâl zahrına kaydları derkenâr olunan Dülbendci mahallesinde kâin vakıf hân-ı mezkûr odalarında mütemekkinler yirmi nefer re‘âyâ ustalarına evâmir-i müte‘addide mantûklarınca bakkām kırmızı ve siyâh sahtiyândan mest ve derlik ve çedik dikmek ancak Dülbendci mahallesinde kâin vakıf hân-ı mezkûr odalarında mütemekkin yirmi nefer re‘âyâ ustalarına mahsûs ve zenne ve kettâne derliği dahi sâlifü’z-zikr Mercan Çarşısı derûnunda vâki‘ kırmızı ve sarı ve siyâh sahtiyândan zenne ve kettâne derliği i‘mâl eden on iki nefer hâzırûn-ı mezbûrûn Müslim ustalara mahsûs olup kezâlik bakkām kırmızı ve siyâh sahtiyândan papuş tasnî‘ ve i‘mâli dahi ancak zikr olunan Vefa Ahırı’nda kâin odalarda mütemekkinler altmış nefer re‘âyâ ustalarına mahsûsdur deyü mazmûnları takrîrlerine mutâbık kaydları derkenâr olunan evâmir-i aliyye ibrâzıyla mahsûsiyet iddi‘â ve papuş dikici esnâfının Bâb-ı Âlî’ye takdîm eyledikleri işbu bir kıt‘a arzuhâlleri bâlâsına dikici esnâfının bir takımı kırmızı ve siyâh diksin bir takımı sarı diksin deyü inhisâr sûreti hem esnâfa gadrı ve hem mest ve papuş bahâsının galâsını müstelzim olarak ibâdullâha hasâreti mûcib olduğu âşikâr ve bu sûretlerin vukū‘u dahi mukaddemce irtikâb ve garazdan neşet etmiş olduğu bedîdâr olmağla cümle dikici esnâfının rızâ ve istid‘âları vechile fîmâ-ba‘d kırmızı ve siyâh denilmeyip dikiciye mahsûs olan şey cümlesi dikmek ve vakf-ı müşârün-ileyhâya merbût olup dikici esnâfına mahsûs olan hanın şurûtları üzere ta‘mîri iktizâ etdikde cümle esnâf birden ta‘mîr etdirmek üzere yedlerine emr-i âlî verilip evâmir-i mezkûrenin kaydları terkīn olunmak için siz dahi cümle esnâfı bi’l-istintâk sûret-i nizâmını i‘lâm eyleyeler deyü bâlâsı sahh-ı âlî ile müvaşşah bu dâ‘îlerine hitâben şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı âlîleri tarafeyn muvâcehelerinde kırâet ve mazmûn-ı itâ‘at-makrûnu cümlesine işâ‘at ve tefhîm olundukda sem‘an ve tâ‘aten merâsimine ba‘de’l-edâ sarı mest ve çedik tasnî‘ ve i‘mâl eden ehl-i İslâm ustaları hâzırûn-ı mezbûrûn bizler kadîmden beri bakkām kırmızı ve siyâh sahtiyândan re‘âyâya mahsûs mest ve çedik tasnî‘ ve i‘mâl etmeziz ve vakf-ı şerîf-i müşârün-ileyhâ müsakkafâtından Dülbendci mahallesinde kâin hân-ı mezkûrun ta‘mîrine karışmazız deyip mâ‘adâ papuş dikici tâifesi bizler kadîmî vech üzere sarı ve bakkām ve kırmızı ve siyâh ve lök sahtiyândan papuş tasnî‘ ve i‘mâl ederiz lâkin hân-ı mezkûrlara iskân olunan dikici tâifeleri mesfûrûn dahi kezâlik sarı ve bakkām kırmızı ve siyâh sahtiyândan mest ve papuş tasnî‘ ve i‘mâllerine kat‘a müdâhalemiz olmayıp ve mersûmûnun müsteciren mütemekkin oldukları vakıf odalarının iktizâ etdikce ta‘mîri husûsunu kendileri mallarından harc ü sarfla ta‘mîr ve meremmet edip ancak i‘mâli bize mahsûsdur deyü sâir dikicileri hilâf-ı şer‘-i şerîf men‘ irâdesinde olmamak üzere yalnız inhisardan ârî şerî‘at-i garrâ muktezâsınca cümlesi i‘mâl eyleyip hâsılât-ı vakf-ı şerîf dahi halelden vikāye olunarak zimmîyyûn-ı mersûmûn zikr olunan hanlarda kemâ-kân müsteciren mütemekkinler olup icârât-ı vakfı edâ eyledikçe kimesne tarafından mümâna‘at olunmayıp onlar dahi sâir dikicilere hilâf-ı şer‘-i şerîf mahsûsiyet iddi‘âsıyla mümâna‘at etmeyip ve ba‘d-ezîn içlerinden hân-ı mezkûrlarda olan gediklerini terk ve odalarını tahliye birle mahâll-i âhara naklederler ise hırfetimizden âdemler bulup zikr olunan odalara iskân ile hâsılât-ı vakfı tediye ve îfâya cümlemiz râzılarız deyü ta‘ahhüd etmeleriyle mukaddemâ zimmîyyûn-ı mersûmûn yedlerine verilen evâmir-i aliyyenin kaydları ref‘ ü terkīn ve işbu sûret-i nizâmları ilâ-mâşâallâhu te‘âlâ düstûrü’l-amel tutulması’çün Başmuhâsebe’ye kayd ve vakf-ı müşârün-ileyhâ tarafına ilmühaberi ve dikici tâifesi merkūmûn yedlerine tuğrâ-yı garrâ-yı cihân-dârî ile müzeyyen bir kıt‘a fermân-ı âlî-şân inâyet ve ihsân buyurulmak bâbında istid‘â ve istirhâm eyledikleri İstanbul Mahkemesi’nden huzûr-ı âlîlerine i‘lâm olundu.
Fî 7 B sene [12]23.>>
|