.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810)
cilt: 83, sayfa: 108
Hüküm no: 43
Orijinal metin no: [15a-3]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Saruhan Sancağı Mütesellimi Kara Osmanzâde Hüseyin’in İstanbul’dan satın aldırdığı üç adet kölenin Saruhan’a nakline izin verildiği

Kara Osmanzâde’ye üç nefer gulâm mürûruna izin fermânı.

Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în Mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- ve iftihâreyü’l-emâcid ve’l-ekârim, câmi‘ayi’l-mahâmid ve’l-mekârim, el-muhtassa[ynı] bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în Dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından Saruhan Sancağı Mütesellimi Kara Osman[zâde] el-Hâc Hüseyin ve İstanbul Gümrüğü Emîni Hasan -dâme mecdühümâ- ve mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm, ma‘âdinü’l-fezâili ve’l-kelâm Der-aliyye’mden Saruhan sancağına varınca yol üzerinde vâki‘ kuzât ve nüvvâb -zîde fazluhüm- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki

Memâlik-i mahrûsemin bir tarafından iklîm-i Mısır’a kölemen tâifesinden bir neferi imrâr ettirilmemek husûsuna irâde-i kātı‘a-i şâhânem ta‘alluk edip tüccâr ve sâir ba‘zı kesân yedleriyle veyâhûd elden ele naklolunarak iklîm-i mezkûreye hafî vechile [15b] bir nefer gulâm imrârından men‘ u def‘i husûsu karâr-gîr-i nizâm olup ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn şeref-yâfte-i sudûr etmekden nâşî fîmâ-ba‘d tüccâr ve sâirin Mısır tarafına hafî vechile gulâm imrârına vechen mine’l-vücûh ruhsat ve cevâz gösterilmeyip ale’d-devam taharrî üzere dikkat ve nezâret olunmak ve o makūlelerin hufyeten veyâhûd tebdîl-i heyet birle imrârına her kim ruhsat verir ise ruhsat verenler ve gerek kölenin ashâbı olan tüccâr ve esircilerin derhâl tedîbât-ı lâyıkaları [metinde “lâyıkalarına”] bilâ-emân icrâ kılınmak ve her bâ[r] tecessüs birle bir takrîb bahren ve berren Mısır için köle makūlesi gönderilmek murâd edi[lir] ise der-akab ahz ve zabtolunması ve o misillü gulâm hangi zâbit ve gümrükcü ve sâirleri taraflarından haber alınıp ahz olunur ise ol gulâm ahz edenlerin olup sahibi ahz ve Dersa‘âdet’ime irsâl ve gulâm-ı mezkûr sefînede bulunur ise sefînesi cânib-i mîrîden zabtolunmak için sefîne ve reisini tevkīfe ve keyfiyeti tahrîre müsâra‘at olunmak husûsu evâmir-i şerîfem neşriyle tenbîh ve te’kîd olunmuş idi. Bu def‘a Kara Osmanzâde mûmâ-ileyh kendi hizmetinde istihdâm olunmak üzere Der-aliyye’mden üç re’s gulâm iştirâ ve tisyâr olunmasını bâ-tahrîrât iltimâs etmiş olduğu beyânıyla üç nefer gulâmı mübâya‘a ve mûmâ-ileyh tarafına irsâl olunmağa mürûrlarına izin ve ruhsatı hâvî emr-i şerîfim sudûrunu mûmâ-ileyhin Kapı Kethudâsı kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Mustafa -zîde mecduhû- bâ-takrîr istid‘â etmekle vech-i meşrûh üzere amel olunmak fermânım olmağın imdi siz ki İstanbul Kādısı mevlânâ ve Gümrük Emîni mûmâ-ileyhimâsız, sâire sirâyet etmemek ve bu vesîle ile hafî ve celî cânib-i Mısır’a gulâm imrârına kat‘an cevâz ve ruhsat gösterilmemek şartıyla mârrü’l-beyân üç nefer gulâmın cânib-i mûmâ-ileyhe irsâline izin ve ruhsat-ı şâhânem erzânî kılındığı ma‘lûmunuz oldukda ber-vech-i muharrer üç neferin mürûruna mümâna‘at ettirmeyesiz ve siz ki esnâ-i râhda vâki‘ kuzât ve nüvvâb-ı mûmâ-ileyhimsiz, mârrü’l-beyân üç nefer gulâmın mürûrlarına mümâna‘at olunmayıp lâkin bu vesîle ile hilâf ve mugāyir-ı nizâm hafî ve celî cânib-i mezkûra gulâm imrârına irâet-i ruhsatdan mübâ‘adet eyleyesiz ve sen ki mütesellim-i mûmâ-ileyhsin, gulâm-ı mezkûrlar tarafına vürûdlarında işbu emr-i şerîfimi battalda hıfz olunmak için vusûllerini mübeyyin tahrîrâtınla ma‘an Der-aliyye’me irsâle mübâderet eylemen bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfim vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr eden fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla âmil olasız. Şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.

Fî 15 Rebî‘ülevvel sene [1]218

Kostantıniyyeti’l-mahrûse