İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810) cilt: 83, sayfa: 109 Hüküm no: 44 Orijinal metin no: [15b-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Kürkçü esnafının kethudasının aynı zamanda kalpakçı esnafının da kethudası olduğuna dair yeniden ferman çıkarıldığı
Kürkcü ve kalpakcı esnâfına dâir <> fermân-ı âlî-şân.
Sûret-i hatt-ı hümâyûn.
Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîdi’l-inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în Mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki
Âsitâne-i aliyyemde vâki‘ kalpakcılar esnâfından olup bu esnâda ağrâz-ı fâsidelerini icrâ zımnında, kethudâmız yokdur, deyü hilâf-ı vâki‘ inhâlarıyla kethudâ nasbını iltimâs ile arzuhâl eden Arutyun ve Simyon ve Ovannes ve Ağya ve Kirkor ve Minas ve diğer Ovannes ve Serupe ve Apostol ve Karabet ve Mikail ve Kazer ve Anton ve Gabril ve Kigork ve Nikofor ve Ovannes ve âhar Ovannes ve diğer Nikofor ve âhar Ağya nâm zimmîler meclis-i şer‘-i münîrde Âsitâne-i aliyyemde ve Bilâd-ı Selâse’de kâin kalpakcı esnâfı kadîmden beri kürkcü esnâfına mülhak olmağla hâlâ Kürkcübaşı olup bâlâsı hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnumla müzeyyen fermân-ı âlî-şânımla kalpakcı esnâfının kethudâsı olan el-Hâc Ahmed -zîde kadrühû- ve kürkcü esnâfının çavuşları Mustafa ile esnâf-ı merkūm kethudâlığına bâ-arzuhâl tâlib olan Saray-ı Atik-i ma‘mûrem teberdârlarından Mehmed hazır olduğu hâlde mahrûse-i Galata’da kâin Müslim kalpakcı ustalarından Mustafa ve el-Hâc Ebûbekir ve İsmail ve diğer İsmail [16a] ve Halil nâm kimesne ile Filibin ve Anton ve Yani zimmîler ve Âsitâne-i aliyyemde köşe ustaları olan Bedros ve Artin ve Avadik ve Abraham ve Gabril ve Sarandi ve Tanaş ve Serkiz ve Bedros ve Bogos ve diğer Bedros ve Kirkor ve Kigork ve Artin ve Yanaki ve âhar Artin ve diğer Bedros ve diğer Kigork ve Karabet ve Anparsun ve diğer Serkiz ve Ohannes ve Kosti ve Asvador ve Yorgaki ve Hristo ve Aci Panayot ve Zafir ve Anderya nâm zimmîler ile Yahûdî tâifesinden Bihor ve İsak ve Rafayil ve Avram ve Yako ve sâirleri muvâcehelerinde; İran ve Moskov câniblerinden Âsitâne-i aliyyeme kalpak derileri getiren tüccâr getirdikleri bi’l-cümle kalpak derilerini resm-i gümrü<>ğü verildikden sonra kimesneye verilmeyip esnâfımız beyninde tevzî‘ ve taksîm olunmak ve ecânibden kimesneye verilmemek üzere tahsîs iddi‘âsıyla esnâfımıza müstakil bir kethudâ nasb olunmasını bâ-arzuhâl istid‘â ve teberdâr-ı merkūmu tahrîk ve iğvâ ederek rikâb-ı müstetâbıma arzuhâl ile kethudâlık-ı mezkûru istid‘â ve ol vechile tanzîmi murâdımızdır, dediklerinde Müslim ve zimmî ve Yahûdî tâifesinden kalpakcı ustaları merkūmûn cevâblarında kadîmü’l-eyyâmdan beri kalpakcı esnâfı kürkcü esnâfına mülhak olup kürkcübaşı olanlar dahi bizim esnâfımıza kethudâ olmak mu‘tâd-ı kadîm ve hâlâ kürkcü<>başı olan mezbûr el-Hâc Ahmed -zîde kadrühû- bâ-fermân-ı âlî-şân kethudâmız olup cümlemiz kendinden hoşnûd ve râzılarız ve tüccâr tâifesi getirdikleri derileri diledikleri kimesnelere ve gerek bizlere fiyât-ı mu‘tedile ile füruht edip bizler dahi iştirâ edegelip madde-i inhisâr-ı bey‘ u şirâ memnû‘ ve merfû‘dur, deyip ve esnâfımızdan işbu müstakil kethudâ nasb ve tevzî‘ ve taksîmi iltimâs eden zimmiyûn-ı mersûmûn müflis makūlelerinden olmağla tüccâr tâifesinin kendilere i‘timâdları münselib olduğuna binâen vech-i meşrûh üzere iltimâsları, tüccârın getirdikleri metâ‘[a] belki bu takrîb ile dest-res oluruz mülâhazasına mebnîdir, deyü cümlesi bi’l-ittifâk ihbâr eylediklerinden mâ‘adâ mersûm[ûn]un minvâl-i meşrûh üzere tevzî‘ ve istid‘âları şer‘-i şerîfe mugāyir ve bâ-husûs men‘-i inhisâr-ı bey‘ u şirâyı mutazammın şeref-yâfte-i sudûr olan mübârek hatt-ı hümâyûn-ı itâ‘at-makrûnumun mazmûn-ı münîfine muhâlif [metinde “muhâlefet”] ve nice nice mahâzîri müstelzim olmağla havâle-i sem‘-i i‘tibâr <> olunmadığından gayri Kürkcübaşı hâzır-ı mezbûr el-Hâc Ahmed -zîde kadrühû- dahi esnâf-ı merkūmenin takrîr-i meşrûhlarına mutâbık kalpakcı esnâfına kethudâ olduğunu nâtık bin iki yüz dokuz senesi Şa‘bân’ının yirmi yedinci günü târihiyle müverrah ve bâlâsı mübârek hatt-ı hümâyûn ile mu‘anven emr-i âlî-şânımı meclis-i şer‘de ibrâz ve feth ü kırâet olundukda cümlesi mülzem olup Teberdâr-ı merkūm dahi kethudâlık-ı mezbûru iltimâsdan fâriğ olmağla Kürkcübaşı-i merkūmun yedinde olan kethudâlık fermânının istihkâmını hâvî emr-i âlî-şânım verilmek bâbında istid‘â-yı inâyet eylediklerin sen ki mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin, i‘lâm eylediğin ecilden imdi i‘lâmın ve derkenârı mûcebince istihkâmı hâvî fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfim vardıkda bu bâbda sâdır olan emrim üzere amel edip dahi ber-vech-i muharrer i‘lâmın mûcebince kethudâlık-ı mezkûr için mukaddem verilen emr-i âlî-şânımın istihkâmını hâvî bu def‘a şeref-efzâ-yı sudûr olan işbu emr-i âlî-şânımın mazmûn-ı münîfi birle âmil olup hilâfına bir türlü rızâ ve cevâz göstermeyesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfeme i‘timâd kılasın.
Fî 19 Ra sene [1]218
Kostantıniyyeti’l-mahrûse
|