.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810)
cilt: 83, sayfa: 265
Hüküm no: 165
Orijinal metin no: [66a-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Kara Mustafa, Seyyid Ali ve Seyyid Abbas isimli kişilerin Gümrükönü İskelesi Meydanı’nda tavuk ve piliç satmalarına kimsenin müdahale ettirilmemesi

Gümrük İskelesi Meydânı’nda tavuk ve piliç bey‘ u şirâ eylemeleri bâbında fermândır.

Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în Mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki

Kara Mustafa ve Seyyid Ali ve Seyyid Abbas -zîde kadrühum- Dîvân-ı Hümâyûn’uma arzuhâl edip merkūmlar İstanbul’da Gümrükönü İskelesi’ne kayıklar ile vürûd eden tavuk ve piliçleri getirenlerden mübâya‘a eyleyerek ibâdullâha bir iki para fâide ile bey‘ u şirâ edip taraf-ı âhardan müdâhale olunduğu yoğiken sebzevâtcı ve Arnabud tâifeleri, bizlere münhasırdır deyü kendilerine tahsîs eyleyerek kâr u kisblerine muhâlefet birle kat‘-ı erzâk dâ‘iyesinde olduklarından bahisle bî-vech vâki‘ olan müdâhalelerinin men‘i için emr-i şerîfim sudûrunu istid‘â-yı inâyet eyledikleri ecilden Hazîne-i âmiremde mahfûz Başmuhâsebe defterlerine mürâca‘at olundukda; deryâdan ve Rumeli’den gelen tavuk ve piliç âhar mahallerde füruht olunmayıp Sultân Bâyezid Câmi‘-i şerîfi havlusuna getirilip tavukcu esnâfı ustaları ma‘rifetleriyle kat‘-ı pazar ve ta‘yînât-ı mîrî için lüzûmu mikdârı ifrâz ve mâ‘adâsı seksen dört sehim i‘tibârıyla beynlerinde tevzî‘ ve taksîm olunması bin iki yüz senesinde tecdîden verilen emr-i âlî-şânda tasrîh olunduğundan bahisle çerçi tâifesinin zehâir ile mahlûtan getirdikleri yalnız bargir yükü tavuk ve piliçleri pazarcı tâifesi çerçileri ıtmâ‘ ile İstanbul’da kâin yağhâneler ve sâir mahfî mahallere götürüp hufyeten tavuk [66b] ve piliç iştirâ eylediklerinden esnâf-ı merkūmun ihtilâl-i nizâmlarına bâ‘is oldukları ve pazarcı tâifesi yirmi dokuz nefer olup kafesler ile ayakda tavuk gezdirip esvâk ve pazar yerlerinde tavuk ve piliç bey‘ edegelmeleriyle ba‘de’l-yevm çerçilerin zehâir ile mahlûtan Der-aliyye’me getirdikleri tavuk ve piliçlerin nısfları pazarcı tâifesi ve nısf-ı âharları yalnız tavuk ve piliçleri esnâf iştirâ ve beynlerinde tevzî‘ ve taksîm olunmaya râzı olduklarını hâvî Kādî-ı esbak i‘lâmıyla bin iki yüz on dokuz senesinde ber-tafsîl emr-i şerîfim verildiği ba‘de’l-ihrâc merkūmûn üç nefer kimesneler meclis-i şer‘-i münîrde Tavukcu esnâfının Kethudâları es-Seyyid Hüseyin ve ihtiyârlarından Bemo ve Dimo ve Koto ve Mitro ve Malo ve sâirleri muvâcehelerinde bizler kadîmü’l-eyyâmdan beri İstanbul Gümrükönü İskelesi’nde kayıklardan tavuk iştirâ ve kafeslere vaz‘ ve İskele Meydânı’nda ibâdullâha cüz’î kâr ile bey‘ u füruht ile ta‘ayyüş eder makūlesinden olup tavukcu esnâfı, Der-aliyye’me gelen tavuk ve piliç bizim emti‘a-i mahsûsamızdan olmağla bey‘ u şirâsı bize münhasırdır, deyü merkūmûnu mahâll-i mezkûrda tavuk bey‘ u şirâsından men‘ ve kisb ü ticâretlerine müdâhale eylediklerinden bî-vech-i şer‘î vâki‘ olan müdâhaleleri men‘ olunmak ve esnâf-ı merkūme müdde‘î-i merkūmûn tavukcu esnâfından olmayıp muhtekir tâifesinden olduklarından İskele-i mezkûra gelen kayıklardan tavuk ve piliç iştirâ ve bey‘ eylemeleri memnû‘iyetini hâvî iki yüz on senesi evâhirinde emr-i âlî-şânım verilmiş olup ancak muhtekir ve madrabaz tâifesinin tavuk bey‘ u şirâsında memnû‘iyetlerine dâir olup lâkin muhtekir tâifesi bir beldeye zehâir ve erzâk getiren tüccâr ve celebe tel[â]kī ve getirdikleri zehâiri iştirâ ve vakt-i muzâyakada gālî bahâ ile bey‘ için cem‘ ve ketm ü ihfâ edenlere ıtlâk olunup bu makūle İskele Meydânı’nda kayıklardan bir mikdâr tavuk ve piliç iştirâ ve cüz’î kâr ile ibâdullâha bey‘ eden kimesnelere ıtlâk olunmayıp kimesneyi ticâretden men‘ dahi şer‘an câiz olmayıp tavuk ve piliç bey‘i[n]i esnâf-ı merkūmeye hasr bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnum memnû‘ olduğundan gayri bahâsının galâsına bâ‘is olmağla merkūmûnun Meydân-ı mezkûrda ibâdullâha tavuk ve piliç bey‘ u şirâlarına mümâna‘at ve müdâhale eylememeleri için esnâf-ı merkūmeye tenbîh olunduğunu mübeyyin sâbıkā İstanbul Kādısı Mevlânâ Mehmed Emin -edâmallâhü te‘âlâ fezâilehû- iki yüz on altı senesi Rebî‘ülevvelinin yedinci târihiyle müverrah memhûren i‘lâm edip sâlifü’l-beyân emr-i şerîf-i mezkûr çerçilerin Dersa‘âdet’ime getirdikleri zehâir mahlûtan tavuk ve piliçlerin esnâf-ı mezkûre ile pazarcı tâifesinin bey‘ u şirâlarına dâir olmağla bu takdîrce ber-mûceb-i i‘lâm-ı şer‘iye merkūmûnun Meydân-ı merkūmede ibâdullâha tavuk ve piliç bey‘ u şirâlarına esnâf-ı merkūme tarafından muhâlefet ve müdâhale olunmamak için emr-i şerîfim i‘tâsı iktizâ eylediği derkenâr olunmağla imdi derkenârı mûcebince amel olunmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i [şerîfim] vardıkda bu bâbda sâdır olan emrim üzere amel edip dahi vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı münîfi birle âmil olup mugāyir-i emr-i âlî-şânım merkūmûnun Meydân-ı mezkûrda ibâdullâha tavuk ve piliç bey‘ u şirâlarına esnâf-ı mezkûr tarafından vâki‘ olan müdâhale ve mümâna‘atların men‘ u def‘ eyleyesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.

Fî 10 Rebî‘ülâhir sene [1]221

Kostantıniyyeti’l-mahrûse