.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810)
cilt: 83, sayfa: 278
Hüküm no: 175
Orijinal metin no: [70a-2]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


İstanbul’daki tütüncü esnafının nizamı

Tütüncü esnâfının nizâmlarına dâir fermân-ı âlî-şândır.

Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în <> İstanbul ve Galata ve Eyüp ve Üsküdar kādıları -zîdet fezâilühüm- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki

İstanbul Kādısı Mevlânâ Abdullah -zîdet fezâilühû-nun Dersa‘âdet’ime takrîr edip İstanbul ve Bilâd-ı Selâse ve tevâbi‘inde vâki‘ tütüncü dekâkîn ve mahâzini mukaddemâ bin yüz doksan altı târihinde ta‘dâd ile verilen nizâmda ehl-i zimmetden biri hâlik oldukda veyâhûd mutasarrıf olduğu gediğinin bey‘i iktizâ ettikde değer bahâsıyla ehl-i İslâmdan birine bey‘ olunup kefereden birine füruht olunmamak şurûtu musarrah iken el-hâletü hâzihî tütüncü gediklerinin zimmîden zimmîye bey‘i zımnında i‘lâm i‘tâ olunmakda olup ma‘a-hâzihî bu sûret nizâm-ı mezkûreye mugāyir olduğu zâhir olduğundan başka Üsküdar’da vâki‘ ba‘zı tütüncü gediklerinin ber-mûceb-i nizâm ehl-i İslâma bey‘i mukaddemce lede’l-istid‘â kethudâlarından suâl olundukda nizâm-ı mezkûr vech-i meşrûh [üzere] ise dahi el-yevm mu‘âmelât-ı câriyede zarûrî zimmîye verilegeldiğini inhâ etmekden nâşî bu husûsun taht-ı râbıtaya idhâli lâzım geldiğinden bu maddeye dâir bir kıt‘a i‘lâm, nizâm-ı mezkûr kaydı ba‘de’l-ihrâc ve irsâl olmağla imdi derkenârları mutâla‘a ve kethudâ ve esnâfdan anları celb ve istintâk birle [70b] nizâm-ı mezkûrun te’kîdi yâhûd mu‘âmelât-ı vakte tatbîk olunamadığı hâlde el-yevm derkenâr olunan âdet-i câriyeye tatbîkan tanzîmi şıklarının hangisi fesâd ve mahzûrdan sâlim ve bir gûne gadr ve himâyeden berî ise öylece râbıta-i kaviyyesini bâ-takrîr ifâdeye mübâderet olunmak bâbında sâdır olan fermân-ı âlî-şânım mûcebince Âsitâne-i aliyyem ve Bilâd-ı Selâse’de ve tevâbi‘inde kâin tütüncü esnâfının bâ-berât-ı âlî-şân Kethudâları İbrahim ve Yiğit[başıları] es-Seyyid Abdullah ve Galata Kethudâ Vekîli Ali ve müsin ve ihtiyârlarından Seyyid el-Hâc Mustafa ve Vefâlızâde es-Seyyid Feyzullah ve Paşalı İbrahim ve Cibalili Seyyid Mustafa ve Bandırmalı Seyyid Mustafa ve Dayı Mehmed ve el-Hâc Osman ve el-Hâc Ahmed ve Şehremînli el-Hâc Mehmed ve diğer Şehremînli Mustafa ve es-Seyyid Ahmed ve İsmail ve Kavalalı Ahmed ve Hâfız Mehmed Sâdık ve es-Seyyid Hasan ve el-Hâc İsmail ve Mehmed Odabaşı ve Pehlivan Ali ve Veliyüddin ve Mustafa ve Musa Alemdâr ve Hüseyin ve Mehmed ve es-Seyyid Ömer ve Halil ve Kapısız Mehmed ve Kavalalı el-Hâc Ali ve Nu‘man ve İmâmoğlu Mustafa ve es-Seyyid Abdullah ve es-Seyyid Ahmed ve Hacı Süleymanoğlu Mehmed Said ve Balatlı Mustafa ve Mehterzâde Mustafa ve Hüseyin ve el-Hâc Hasan ve Mehmed Şâkir ve es-Seyyid Abdülmümin ve Kırımî Osman ve Kırımî el-Hâc Abdullah ve İskilipli Ali ve Uzun İbrahim ve Paşa Mustafa ve Kurbancı Ali ve Mehmed ve Ali Alemdâr nâm kimesneler ile re‘âyâdan Fenerli Yorgaki ve Aci Apostol ve Küçük Angeli ve Ağyazar ve Erdekli Apostol ve Erdekli Nikola ve Kazgancıoğlu Kosti ve Aci Kiryako ve Brancesko ve İnözlü Francesko ve Aci Kiryazi ve Mihal ve Megrili Yani ve Sakızlı Kostantı ve Tiryâki Ovannes ve Aleksan ve Sarı Kokas ve Balatlı Haçador ve Bağdasar ve İstefan ve Küçük Aleksan ve Agop nâm zimmîler ve Yahûd tâifesinden Mişonoğlu İsak ve Hiram ve Mişon ve diğer İsak ve sâirleri bi-ecmâ‘ihim meclis-i şer‘a ihzâr olunup müfâd-ı emr-i âlî-şân kendilere ifâde ve tefhîm olundukda; bin yüz doksan altı senesi târihiyle müverrah yedlerinde olup kaydı ihrâc olunan fermân-ı âlî-şânda tafsîl ü beyân ve tasrîh u ayân kılındığı üzere Âsitâne-i aliyyem ve Bilâd-ı Selâse ve tevâbi‘inde vâki‘ tütüncü dükkânları ve mahâzini gedikleri kalemde mukayyed ve mu‘teber olup ziyâde ve noksan olmayıp ve gerek mutasarrıfları olan ehl-i zimmetden biri hâlik oldukda veyâhûd mutasarrıf olduğu tütüncü gediğinin bey‘i iktizâ ettikde değer bahâsıyla ehl-i İslâmdan birine bey‘ olunup kefereden bir ferde bey‘ u füruht olmayıp ve ibâdullâha dahi bey‘ olunan kıyılmış envâ‘-ı duhan içine incir ve çınar ve eşcâr-ı mütenevvi‘a yaprağı ve kav hurdaları karıştırıp pekmez ve asel şerbetiyle terbiyeli duhan bey‘i fi’l-asl bâ-emr-i âlî-şân memnû‘ iken kıyıcı tâifesinin ekseri bilâ-kefîl olup bu makūle hîle irtikâb eden tütüncü tâifesiyle kenar ve mahfî mahallerde ittihâd birle mârrü’z-zikr eşcâr-ı mütenevvi‘a yaprağı ve kav hurdaları ve pekmez ve asel terbiyesi kıyıcıların ittifâkıyla olduğuna binâen [kıyıcı] olanlar dahi kethudâ ve cümle ma‘rifetiyle birbirine kefîl olup kefîlsiz kıyıcı olmayıp ve içlerinde bu misillü hareket ederi olur ise kıyıcılıkdan ihrâc olunmak ve gedik ashâbı olan tütüncülerden biri fevt oldukda gediği ma‘rifet-i şer‘le tahrîr ve kethudâ ve ustaları ma‘rifetleriyle değer bahâsıyla ehl-i İslâmdan bir kimesneye verilip semeninden cânib-i mîrîye ve gerek tüccâra düyûnu var ise ba‘de’l-edâ fazla kalır ise veresesine, düyûnu yok ise cümlesi veresesine verilip ecânib makūlesine ve husûsan ehl-i zimmet tâifesine gedik füruht olmayıp gedik bey‘i iktizâ ettikde kethudâ ve cümle ihtiyârlar ma‘rifetleriyle gedik sahibi zimmî ise Müslim ve mu‘temed tütüncü esnâfından birine bey‘ olunup ehl-i zimmetden bir ferde tütüncü gediği i‘tibârıyla dükkân ve mahzen ihdâs ettirilmemek ve kethudâ ve yiğitbaşı ve ihtiyârlarından biri hufyeten bir takrîb ile izin ve gedik temessüğü vererek dükkân ve mahzen ihdâs eder ise bâ-i‘lâm ve bâ-fermân-ı âlî-şân sedd ü bend ve bu vechile i‘ânet edeni esnâfları içinden tard ve ihrâc olunup ve zikrolunan bi’l-cümle tütüncü dükkânları ve mahzenlerinin mülkleri ashâbına kadîmî veregeldikleri kirâlarını ezâ ve cefâ etmeksizin edâ eylediklerinde kadîmi tağyîr ile kirâlarını artırmak sevdâsıyla veyâhûd ızrâr kasdıyla bi-gayr-ı [hak] ihrâc sadediyle müste’cirlerini bir takrîb mahâkim-i sâirede ihrâc ettirilmeyip beyne’l-esnâf mu‘tâd ve müte‘ârif olan gediklerine ecânib makūlelerini gedik-i âhar i‘tibârıyla idhâl ve bî-vech rencîde ettirilmemek üzere müdâhaleleri men‘ u def‘ olunup hasbe’l-iktizâ [71a] nakli mûcib oldukda kurb ve civârında âhar esnâfdan birinin mu‘teber gediği değil ise kethudâ ve ihtiyârlar ma‘rifetleriyle değer bahâsıyla İstanbul kādîları i‘lâmıyla alınıp ve nakl-i gedik olunup bilâ-mûcib bir mahâlden mahâll-i âhara nakl-i gedik için ruhsat verilmeyip mîrî ve tüccâr mâlı telef ve zâyi‘ olmamak için tütüncü gediği sahibleri birbirine kefîl olup bilâ-kefîl ve mechûlü’l-ahvâl kimesne tütüncü olmamak üzere mukaddemâ verilen nizâm beynlerinde cârî ve mu‘teber ve düstûrü’l-amel tutulup hilâfı harekete mütecâsir olanlar esnâf-ı merkūmeden ihrâc birle Müslim ise kal‘aya zimmî ise vaz‘-ı kürek ile tedîbât-ı lâyıkaları icrâ olunmak üzere şurût-ı kadîmleri vech-i meşrûh üzere kaleminde mukayyed ve beynlerinde mu‘teber ve düstûrü’l-amel iken birkaç seneden beri esnâfdan ba‘zı kimesnelerin iğmâzlarına mebnî sâlifü’z-zikr tütüncü gedikleri bey‘ olundukda birer takrîb ehl-i zimmet tâifesine geçip mu‘âmelât-ı vakte nazaran ancak bâlâda muharrer şurût-ı mezkûra ri‘âyet olu[n]amadığı ecilden işbu târihe gelince zikri mürûr eden bi’l-cümle tütüncü gediklerinde tedâvül-i eyâdî ile el-yevm Müslim ve re‘âyâdan olanlarının ismine tashîh ile bâ-i‘lâm ve bâ-fermân-ı âlî kalemine kaydolunmak üzere istirhâm edecekleri ve ba‘d-ezîn Müslim mutasarrıf olduğu gedikleri hasbe’l-iktizâ bey‘ olundukda lede’l-müzâyede değer bahâsıyla yine Müslime ve ehl-i zimmet tâifesi mutasarrıf oldukları gedikleri kezâlik lede’l-hâce bey‘ olundukda ba‘de’l-müzâyede Müslim ve gerek ehl-i zimmet her kim beş guruş ziyâde verir ise ona verilip ve mal-ı tüccârı muhâfaza zımnında bi’l-cümle tütüncü gediklerinin bey‘ u şirâ ve istiğlâlen bey‘ ve îcâr ve istîcâr hüccetleri İstanbul Mahkemesi’nden gayri mahâkimde tahrîr olunmayıp mecmû‘u kethudâ ve on nefer Müslim ve beş nefer ehl-i zimmet re‘âyâ cem‘an on beş nefer lonca ihtiyârları ma‘rifetleriyle İstanbul Mahkemesi’nde mübâya‘ası takrîr ve kalemine kayd ve sûret i‘tâsı için i‘lâm olunarak el-yevm mu‘âmelât-ı câriyeye tatbîk olunup şurût-ı sâireleri dahi kemâ-fi’s-sâbık mer‘î ve mu‘teber ve beynlerinde düstûrü’l-amel tutulup hilâfı hareket olunmamak üzere cümlesi ittihâd ve ittifâk ve vech-i meşrûh üzere harekete müte‘ahhidler olup içlerinden hilâf-ı ahd harekete ictisâr <> edenlerin tedîbleri icrâsına râzılar olmalarıyla husûs-ı mezkûr hâlâ Duhan Gümrüğü Emîni iftihârü’l-emâcid ve’l-ekârim Mehmed Memiş -dâme mecduhû-dan dahi istifsâr olundukda mu‘âmelât-ı câriyeye nazaran mahâzîri müstelzim nesne olmadığı tahkīk olmağla işbu sûret-i müstahsene-i merkūme mâşâallâhü te‘âlâ düstûrü’l-amel tutulmak bâbında emr-i şerîfim sudûrunu istid‘â etmeğin ba‘d-ezîn bu vechile nizâmları cârî ve mu‘teber olup hilâfına ednâ bir gûne hareket olunmamak şartıyla kalemine kaydolunmağla imdi vech-i meşrûh üzere amel olunmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i [şerîfim] vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere Mevlânâ-yı mûmâ-ileyhin i‘lâmı mûcebince şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla âmil olup hilâfına bir türlü rızâ ve cevâz göstermeyesiz. Şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.

Fî 18 min-şehri Rebî‘ülâhir sene [1]221

Mahrûse-i Kostantıniyye