İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810) cilt: 83, sayfa: 281 Hüküm no: 176 Orijinal metin no: [71a-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
İstanbul’daki kuyumcu esnafının nizamı
Cevâhirci esnâfına dâir fermândır.
Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în Mevlânâ bi’l-fi‘il İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki
İstanbul’da cevâhir sâdekârı ve mıhlayıcı kuyumcu esnâfı Dîvân-ı Hümâyûn’uma arzuhâl edip Esnâf-ı mezkûr Kethudâları Ali ve esnâf-ı merkūme mütevellîsi Sarrâcoğlu Karabet ve müsin ve ihtiyârlarından Askeroğlu Artin ve diğer Askeroğlu Bogos ve Bursalıoğlu Karabet ve Malhasoğlu [71b] Bogos ve Minaskan ve Arzumanoğlu Parsih ve Çobanoğlu Bağdisar ve Merâmetcioğlu Barnabas ve Papasoğlu Agop ve Berberoğlu Aleksan ve Hedarfere Kerupe ve Ayosiyusoğlu Oseb ve Aci Avadik ve Galatalı Nikogos ve Kaplanoğlu Ohannes ve Aci Tadyon ve Çukacıoğlu Agop ve Pabuçcuoğlu Yorgi ve sâir cerîde[de] mazbûtü’l-esâmî ustalar meclis-i şer‘-i münîrde; İstanbul’da çarşı derûnunda el-yevm mevcûd yetmiş bir nefer cevâhirci sâdekâr ve seksen dört nefer mıhlayıcı kuyumcu ustası olup öteden beri hırfetimizin taht-ı icârelerimizde olan kuyumcu dükkânlarının müste’cirlerinden biri fevt olup dükkânı mahlûl oldukda koltukcu ve ayak dellâlı makūlesine ve ecânibden kimesnelere kat‘an verilmeyip kethudâ ve ihtiyârları ma‘rifetleriyle evlâdı var ise evlâdına verilip yoğise ustalarımızdan birkaç nefer mu‘temedün-aleyhim kimesneler kefâletleriyle san‘atımızda mâhir, pîr-perver cümlemizin mu‘temedi kalfalarımızdan bir müstahıkkına verilip ve tâifemizden birinin yedinde mesrûk veyâ kalb eşyâ bulundukda kethudâmız ma‘rifetiyle kulluğa verilip Ağa Kapısı’na irsâl ve yedinde mesrûk mâl bulunan kimesnenin şer‘an iktizâ eden tedîbi icrâ ve firâr eder ise küfelâsı muâhaze olunup husûs-ı mezkûrda alâkası olmayan ehl-i ırz ustalarımızdan bir ferd bilâ-mûcib muâhaze olunmamak ve çarşımızda ecnebiden olup ma‘rûf olmayan kimesneler bir nesne bey‘ eyledikde ehl-i sûkdan mu‘temed kefîl olmadıkça o makūle mechûlü’l-ahvâl kimesneler yedlerinden nesne iştirâ olunmamak mukaddem verilen emr-i âlî-şân mantûkunca beynimizde mer‘î ve düstûrü’l-amel nizâm-ı kadîmemizden olup nizâm-ı merkūmun mugāyiri hareket îcâb ve iktizâ etmez iken bir müddetden beri şurût-ı mer‘iyyemiz üzere san‘atımızda pîr-perver usta olmayıp san‘at erbâbından olmayan ba‘zı hâm-dest ve ecnebi kimesneler ustalık dâ‘iyesiyle birer takrîb san‘atımıza duhûl ve dâimâ kalb mücevherât i‘mâl edip i‘mâl eyledikleri mücevherâtı âhar kimesneler yediyle müzâyedeye verip ve bir tarafdan kendi dahi artırmağla gālî bahâ ile hâricden olan müşterilere füruht edip bu vechile ibâdullâhı iğfâl ve ızrâr ve esnâfımızı rahne-dâr etmeleri beynimizde münâza‘ât-ı kesîreye bâ‘is ve giderek husûs-ı mezkûr nizâmımızın külliyen ihtilâline bâdî olup bu makūle kalb ve redî mücevherât i‘mâl edip ibâdullâhı rahne-dâr eden kimesneler sebebiyle ehl-i ırz ustalarımız dahi bi-gayr-ı vech muâhaze olunacakları cümlemizin yakīnen meczûmumuz olmağın ibâdullâhı ve esnâfımızı ber-vech-i muharrer mûcib-i hasâr olur hâlâtdan muhâfaza için fîmâ-ba‘d esnâfımızın taht-ı icârelerimizde olan dükkân ve odaların birinin müste’ciri fevt olup dükkânı yâhûd odası hâlî kaldıkda evlâdı var ise kethudâmız ve ustalarımız ma‘rifetleriyle evlâdına verilip lâkin babası yerine dükkân ve oda müste’ciri olan usta evlâdı babası hayatında san‘at öğrenmemiş olduğu sûretde yine ustalarımızın ma‘rifetiyle birini üstâd ittihâz edip san‘at-ı merkūmeyi tekmîlen ta‘lîm etmedikçe i‘mâl için kimesnenin mücevherâtı kendine verilmemek ve evlâdı yoğise ustalarımızdan mu‘temedün-aleyhim birkaç nefer kimesneler kefâletleriyle kalfalarımızdan cümlemizin emîn ve mu‘temedimiz olan bir müstahıkkına verile ve ustalarımız dahi yanlarına şâkird almak murâd eylediklerinde usta evlâdların şâkird alıp hâricden mechûlü’l-ahvâl ecnebi şâkird almamak ve bir şâkird tekmîl-i san‘at edip pîr-perver kalfa oldukdan sonra usta olmak murâd ettikde ustalarımızdan kezâlik birkaç nefer kimesneler tekeffül etmedikçe usta olmamak ve ustalarımız dahi nizâm-ı mezkûru vesîle edip san‘atında mahâreti olanlara garaz ve nefsâniyete binâen gadr etmeyip hâm-dest olanları dahi [72a] ba‘zı esbâba mebnî himâye etmemek ve yedinde mesrûk mâl ve bâlâda zikrolunduğu üzere kalb ve redî i‘mâl olunmuş mücevherât bulunan kuyumcu ustaları her kim olur ise olsun gadr ve himâyeden ârî olarak kemâ-fi’s-sâbık tedîb için kulluğa verip Ağa Kapısı’na irsâl ve ma‘rifet-i şer‘le mal-ı mesrûk sahibine reddettirilip eğer firâr eder ise küfelâsı muâhaze olunmak ve çarşımızda ecnebiden olup ma‘rûf olmayan kimesneler bir nesne bey‘ etmek murâd ettiklerinde ehl-i sûkdan mu‘temedün-aleyh kefîli alınmadıkça o makūle mechûlü’l-ahvâl kimesneler yedlerinden nesne alınmamak üzere nizâma rabt olunup işbu nizâm dahi ba‘de’l-yevm beynimizde mer‘î ve düstûrü’l-amel tutulup bin iki yüz yedi senesi evâil-i Safer’inde Mâliye’den tecdîden verilen fermân-ı âlî-şânda mezkûr nizâmımızın kemâ-fi’s-sâbık te’kîd ve te’yîd olunmak matlûbumuzdur, deyü nizâm-ı sâbıklarını müekkid şurût-ı muharrere-i mezkûre mûcebince emr-i şerîfim sudûru bâbında istid‘â-yı inâyet eylediklerin sen ki Mevlânâ-yı mûmâ-ileyh Abdullah -zîdet fezâilühû-sun, i‘lâm eylediğin ecilden imdi i‘lâmın mûcebince amel olunmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfim vardıkda bu bâbda sâdır olan emrim üzere amel edip dahi i‘lâmın mûcebince esnâf-ı merkūmenin şurût-ı nizâmlarını hâvî şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla âmil olup hilâfına bir türlü rızâ ve cevâz göstermeyesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.
Fî 21 Şevval sene 1221
Kostantıniyye-i mahrûse
|