.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810)
cilt: 83, sayfa: 339
Hüküm no: 233
Orijinal metin no: [88a-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Çömlek imal ve satışının çömlekçilerin tekelinde olduğuna dair fermanın iptal edildiği; hazzaf denilen çömlek satıcılarının da çömlek satabileceği

Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘û a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisû ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtass[ûne] bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în İstanbul ve Hâslar ve Galata ve Üsküdar kādıları -zîdet fezâilühüm- ve iftihâre[yi]’l-emâcid ve’l-ekârim, câmi‘ayi’l-mahâmid ve’l-mekârim, el-muhtassa[ynı] bi-mezîd-i inâyeti[‘l-Meliki]’l-mu‘în hâlâ Rikâb-ı hümâyûnumda Sekbânbaşı olan ( ) ve Bostancıbaşı ( ) -dâme mecdühümâ- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki

İstanbul’da Sultân Bâyezid ve Sultân Mehmed ve Zindânkapısı’nda haffâf [hazzâf] ta‘bîr olunur çömlek bey‘ u şirâsıyla me’lûf esnâf Rikâb-ı hümâyûnuma arzuhâl edip bundan akdem Eyüp çömlekcileri kethudâ ve yiğitbaşılarıyla İstanbul Kādısı huzûrunda mürâfa‘a [88b] olduklarında beynlerinde rabtettikleri nezir ve münâvebe ve inhisâra dâir hilâf-ı şer‘-i şerîf nizâm-ı bâtılaları bir paralık şeyi fukarâya dört paraya vermek tama‘ları olduğu nümâyân oldukda bu misillü nizâm-ı bâtıla ihdâsları men‘ olunup muktezâ-yı şer‘-i şerîf üzere çömlekciler kudreti dil-hâhı, fukarâya satacağı mertebe çömlek i‘mâl ve haffâf [hazzâf] fukarâsı dahi istediği çömlekciden dil-hâhı üzere çömlek iştirâ ve ibâdullâha ehven bahâ ile bey‘leri iktizâ eylediğini hâvî verilen i‘lâma Eyüp Çömlekciler Kethudâsı Mustafa ve Yiğitbaşısı Nu‘man ve Çömlekci Mahmud ve Ömer nâm kimesneler ile Papasoğlu Ovannes ve Aci Mikail ve Sükyas ve Aci Fecer? nâm zimmîler bir vechile itâ‘at etmeyip ve mütenebbih olmadıkların inhâ ve inâyet ve istid‘â ve sen ki İstanbul Kādısı mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin, sana havâle olundukda bâlâda mezkûr esnâfdan Kethudâları Salih ve Yiğitbaşı Yakub ve esnâfından Emrullah ve es-Seyyid Hüseyin ve Halil ve Osman ve Abdullah ve el-Hâc Veliyüddin ve Sâdık ve diğer Halil ve Mustafa ve Seyyid Ahmed ve sâirleri meclis-i şer‘-i enverde medîne-i hazret-i Ebî Eyüb el-Ensârî’de Çömlekciler Kethudâsı A‘rac Mustafa ve Yiğitbaşı Nu‘man ve ustalarından ve Seyyid Ahmed ve diğer Ahmed ve Halil ve Mahmud ve Ömer Beşe ve âhar Seyyid Ahmed ve diğer Seyyid Ahmed ve Ali ve Halil ve Emin ve başka Seyyid Ahmed ile zimmîlerden İstefan ve Hazerus ve Agop ve Manuk ve Ovannes ve diğer Ovannes ve Hacir ve Artin ve sâirleri muvâcehelerinde bizler feth-i hâkānîden ilâ-yevminâ hâzâ Eyüp’de çömlek i‘mâl eden işbu esnâf-ı merkūmenin haffâfı [hazzâfı] olup muktezî olan çömleği esnâf-ı merkūmeden iştirâ ve İstanbul’da mahâll-i müteferrikada bakkāl tâifesine ve ibâdullâha bey‘ ile intifâ‘ ve evlâd [ü] ıyâlimiz ile ta‘ayyüş üzere olup esnâf-ı mezbûre kethudâsı mezbûr A‘rac Mustafa bu esnâda mugāyir-i de’b-i kadîm ve hilâf-ı şer‘-i şerîf esnâfın çömlek i‘mâl ve bey‘lerini nevbete rabt ve haftada ancak elli guruşluk çömlek münâvebe ile i‘mâl edip nevbetsiz ziyâde i‘mâl etmemek üzere ittifâk ve ta‘ahhüd ve hilâf-ı ahd hareket ederler ise Eyüp Mahkemesi’ne elli guruş ve esnâfa elli guruş ve kethudâ ve yiğitbaşıya elli guruş nezre kat‘ ve her birini ihâfe ve tehdîd ederek nevbetleri gelmeksizin ziyâde çömlek i‘mâl ve bize bey‘den beynlerinde birbirlerini men‘ edip garazları ancak bahâsı tezâyüdüyle bizi ve ibâdullâhı ızrâr olduğu âşikâr olmağla bu misillü hilâf-ı şer‘-i şerîf münâvebe ve ancak elli guruşluk çömlek i‘mâline hasr ve tahsîsleri men‘ olunup kadîmi üzere cümlesi dil-hâhı mertebe i‘mâl ve bizler dahi dilediğimiz çömlekciden istediğimiz kadar iştirâmıza mümâna‘atları def‘ olunmasını istid‘â eylediğimizde muhâlif-i şer‘-i şerîf ve mugāyir-i kadîm nizâm-ı bâtılaya rabt ile çömlek i‘mâlini münâvebe ile haftada ancak elli guruşluk hasr ve tahsîslerini bî-muhâbâ ikrâr ve i‘tirâf etmeleriyle bu vechile îcâd ve ihtirâ‘ eyledikleri re’y-i bâtılları şer‘an men‘ olunup kadîmi üzere cümlesinin dil-hâhı mertebe i‘mâl ve bizlerin dilediğimiz çömlekciden iştirâmıza ruhsat-ı şer‘î verildiğini nâtık muvâcehe-i hasmda yedimize mürâfa‘adan verilen bir kıt‘a i‘lâm-ı şer‘î mûcebince mezbûrûnun amel ve hareketleri iktizâ eder iken bir iki gün mürûrunda mezbûrûn bizim gıyâbımızda Eyüp Mahkemesi’ne varıp i‘mâl eyledikleri bi’l-cümle çömlek iştirâ ve bey‘i ancak bize mahsûsdur deyü haffâf [hazzâf] esnâfı i‘mâl eylediğimiz çömleği yedimizden cebren iştirâ ve gālî bahâ ile ibâdullâha bey‘ edip bizleri ızrâr ederler deyü kendilerin îcâd ve ihtirâ‘ eyledikleri hasr ve tahsîs töhmetini bizlere azv ederek bizden iştikâ ve gıyâb-ı hasmda ihbâra mebnî Eyüp Kādısı’ndan bir takrîb aldıkları i‘lâm mûcebince bir kıt‘a fermân-ı âlî ısdâr ile i‘mâl eyledikleri çömleği bizlere kat‘an bey‘ etmeyip kendileri İstanbul’da birer mahâlde mücerred dükkân tedârük ve bi-nefsihi bey‘ etmek üzere bizler hîn-i fetihden bu âna değin üzerimize edâsı lâzım gelen umûr-ı mühimme ve umûr-ı seferiyeyi iktizâ edenlere edâ ederek haffâflık [hazzâflık] edip evlâd ü ıyâlimiz ile ta‘ayyüş ve intifâ‘ edegeldiğimiz kâr u kisbimizden hilâf-ı şer‘-i şerîf men‘ ve çömleğin ibâdullâha bey‘ini ancak kendilere tahsîs ve bizlere gadr-i sarîh ve hayf-ı azîm etmeleriyle suâl olunup kadîmi üzere i‘mâl eyledikleri çömlekleri kendileriyle bey‘ edip bizler dahi dilediğimiz çömlekciden iştirâ ve zikrolunan mahallerde dükkânlarımızda ibâdullâha bey‘ ile ta‘ayyüşümüze [89a] mümâna‘at etmemeleri ve eğer ederler ise bizim dahi dilediğimiz [yerde] çömlekhâne küşâd ve envâ‘-ı çömlek i‘mâl ve bey‘imize muhâlefet etmemeleri murâdımızdır deyü istid‘â eylediklerinde çömlekci esnâfı cevâblarında kadîmden müdde‘ûn-ı mezbûrûn eğerçi haffâfımız olup bizden çömlek iştirâ ve mahâll-i merkūmede ibâdullâha bey‘ ile ta‘ayyüş üzere olup lâkin bu esnâda bizim hilâfımızda olmalarıyla fîmâ-ba‘d i‘mâl eylediğimiz çömleği mezbûrûna kat‘an bey‘ etmeyip ancak tedârük edeceğimiz dükkânlara vaz‘ ve ibâdullâha kendimiz bey‘ ederiz deyü ısdâr ettirdikleri fermânı ibrâz etmeleriyle mezbûrûnun, haffâfa [hazzâfa] vermeyiz, demeleri sâir esnâfa sirâyet ile mûcib-i fesâd olacağından mâ‘adâ fermân-ı âlî-i mezkûr cümle muvâcehesinde kırâet olundukda mazmûnu fi’l-hakīka Eyüp Kādısı huzûrunda gıyâb-ı hasmda ihbâra mebnî bir takrîb aldıkları i‘lâma mebnî olmağla husûs-ı mezkûrda haffâf esnâfı yedlerine mukaddem târih ile muvâcehe-i hasmda mürâfa‘adan verilen i‘lâm-ı şer‘î mûcebince bir def‘a şer‘le fasl u hasm ve i‘lâm olunan husûsun tekrar istimâ‘ı câiz değil iken i‘lâm-ı şer‘î-i evvelin hilâfına Eyüp Kādısı’nın gıyâb-ı hasmda ihbâra mebnî verdiği i‘lâma mübtenî çömlekci esnâfının ısdâr ve ibrâz eyledikleri emrin kaydı mahâllinden ref‘ ü terkīn olunup -El-kadîmü yütreku alâ-kıdemihî- lâzımesince hîn-i fetihden bu âna gelince çömlekci esnâfının i‘mâl eyledikleri envâ‘-ı çömleğin gerek kendileri ibâdullâha bey‘ ve gerek haffâfları [hazzâfları] dilediği çömlekciden iştirâ ve mahâll-i merkūmede kâr-ı kalîl ile ibâdullâha bey‘ ile ta‘ayyüşlerine ruhsat ve eğer muhâlefet ederler ise haffâf [hazzâf] esnâfı <> diledikleri mahâlde diledikleri kadar çömlekhâne küşâd ve envâ‘-ı çanak ve bardak ve bi’l-cümle emti‘alarını i‘mâl ve bey‘leri meşrû‘ olmağla eğer küşâd edecekleri kârhânelere muhâlefet ederler ise men‘ u def‘i için siz ki mevlânâ ve mekbânbaşı ve bostancıbaşı-i mûmâ-ileyhimsiz, <> size hitâben emr-i şerîfim sudûru iktizâ eylediğin sen ki İstanbul Kādısı mevlânâ-yı mûmâ-ileyh Seyyid Mehmed Murad -zîdet fezâilühû-sun, i‘lâm etmenle i‘lâmın mûcebince mukaddem verilen emrin kaydı ref‘ ü terkīn ve i‘lâm-ı hâli mutazammın fermânım olmağın imdi siz ki mevlânâ ve mekbânbaşı ve bostancıbaşı-i mûmâ-ileyhimsiz, merkūmların mukaddem ısdâr ettirdikleri emrin kaydı ref‘ ü terkīn olunmakla hîn-i fetihden bu âna gelince çömlekci esnâfının i‘mâl eyledikleri envâ‘-ı çömleğin <> gerek kendileri ibâdullâha bey‘ ve gerek haffâfları [hazzâfları] dilediği çömlekciden iştirâ ve mahâll-i merkūmede kâr-ı kalîl ile ibâdullâha bey‘ ile ta‘ayyüşlerine ruhsat-ı seniyyem erzânî kılınmağla eğer muhâlefet ederler ise haffâf esnâfı diledikleri mahâlde diledikleri kadar çömlekhâne küşâd ve envâ‘-ı çanak ve bardak ve bi’l-cümle emti‘alarını i‘mâl ve bey‘ ettirtip mezkûrların küşâd edecekleri kârhânelere muhâlefet ederler ise ma‘rifetiniz ile men‘ u def‘ eyleyip hilâfı hâlât vukū‘unu tecvîzden be-gāyet mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfim vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla âmil olasız. Şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.

Tahrîren fî-evâili şehri Cumâdelâhir sene isnâ ve işrîn ve mieteyn ve elf.

Bi-makāmi’l-Kostantıniyye