.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810)
cilt: 83, sayfa: 371
Hüküm no: 254
Orijinal metin no: [98a-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


İstanbul’daki kâğıtçı esnafının nizamı; tuhafiyeci, yemenîci vs.nin gereksiz yere ve stok yapmak amacıyla kâğıt satın almalarının önlenmesi

Kâğıdcı esnâfına. Tuhafcı.

Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în Mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki

Sâdır olan fermân-ı âlî-şânıma imtisâlen Âsitâne-i aliyyemde vâki‘ kâğıdcı esnâfının kethudâları ve bi’l-cümle esnâfdan ma‘lûmü’l-ism kimesneler meclis-i şer‘de; kadîmü’l-eyyâmdan beri mutlaka taşradan Âsitâne-i sa‘âdetime tevârüd eden ecnâs-i kâğıd ve âbâdî ve kalemin resm-i gümrüğü edâ birle der-mahzen olundukdan sonra bir ahad varıp hufyeten kâğıd iştirâ etmeyip Kâğıdcıbaşı ve kethudâ ve yiğitbaşı ve ihtiyârları ile bi’l-ittifâk tüccârına varılıp lede’l-mu‘âyene râyic-i vakt üzere bi’r-rızâ bahâları kat‘ olunup umûr-ı mühimme için lüzûmu mikdârını Kâğıdcıbaşı iştirâ ve mâ‘adâsını ibâdullâha bey‘ için kâğıdcı esnâfı iştirâ ve iktizâ eden bahâsını ashâbına tamamen def‘ ve teslîm olunageldiğine binâen bi’l-cümle tevârüd eden kâğıdlar telef ve zâyi‘ olmayıp gerek cânib-i mîrîye ve gerek ibâdullâha kâğıd lüzûmunda gerek Kâğıdcıbaşı ve gerek esnâf-ı merkūmede dâimâ mevcûd ve mahfûz kâğıd bulunduğundan cânib-i mîrî ve ibâdullâh kâğıd husûsunda muzâyaka ve ıztırâbdan vücûhla masûn ve me’mûn olagelmiş iken ba‘zı muhtekir ve tuhafcı makūlesi zimmîler zuhûr ve tevârüd eden ecnâs-i kâğıdı hufyeten tüccârından iştirâ ve mahzenlerinde [98b] ketm ü ihtikâr ile kumaşcı ve yemenîci tâifesine ve sâir bu makūle isrâfât kabîlinden ve bî-lüzûm mahallere gālî bahâ ile füruhta ictisârlarından katı vâfir battal ve telhîs itlâf ve ızâ‘asına bâ‘is ve bu takrîb ile umûr-ı mühimme ve ta‘yînât-ı mîrî için iktizâ eden kâğıd vaktiyle verilemeyip ve bahâsı dahi dâimen ve müstemirren tezâyüd ve hadd-i i‘tidâli tecâvüz ile ibâdullâh dahi dûçâr-ı meşakkat ve ıztırâb ve giriftâr-ı hüsrân oldukları bedîhiyâtdan olduğundan başka ecnâs-i kâğıd inhisâr-ı bey‘ u şirânın memnû‘iyetini hâvî şeref-efzâ-yı sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnda münderic ve Ankara şâlîsi kabîlinden olmayıp don yağı gibi vaktiyle bulunamaz lüzûmlu eşyâdan olup bu misillü muhtekirin hufyeten iştirâ ve o makūle bî-lüzûm kumaşcı ve yemenîci tâifesine füruht olunması hem cânib-i mîrîye ve hem ibâdullâha mûcib-i hasâr u mazâr olduğu vâreste-i beyân ve iş‘âr ve kâğıdcı esnâfının bâlâda mezkûr şurût-ı nizâmları üzere mutlaka Âsitâne’ye kâğıd vürûdunda Kâğıdcıbaşı ve kethudâ ve yiğitbaşı ve ihtiyârları bi’l-ittifâk varıp tüccârından rızâlarıyla kat‘-ı pazar ile umûr-ı mühimmeye lüzûmu mikdârını Kâğıdcıbaşı ve mâ‘adâsını esnâfı iştirâ edip ecânibden ferd-i vâhidin hufyeten kâğıd iştirâsına cesâret ettirilmemesi münâfî-i emr-i münîf olmayıp belki şurût-ı mezkûreye ri‘âyet umûr-ı lâzımeden olduğu müstebân olmağla Âsitâne-i sa‘âdetime taşradan ecnâs-i kâğıdın hîn-i vürûdunda Gümrük Emîni resm-i gümrüğünü ba‘de’l-ahz Kâğıdcıbaşı’ya ihbâr ve ol dahi kethudâ ve yiğitbaşı ve esnâf-ı merkūme ihtiyârlarıyla bi’l-ittifâk varıp cânib-i mîrîye lüzûm[u] mertebesini ba‘de’l-iştirâ mâ‘adâsını ibâdullâha bey‘ için kâğıdcı esnâfı değer bahâsıyla iştirâ ve bahâsını ashâbına tamamen edâ eylediklerinden sonra muhtekir tâifesinin o makūle hufyeten kâğıd iştirâ ve bî-lüzûm mahallere bey‘ ile itlâf ve ızâ‘adan vikāye olunması hem cânib-i mîrîye ve hem ibâdullâha enfa‘ ve mahz-ı hayr olmağla kâğıdcı esnâfının bâlâda mezkûr şurût-ı nizâm-ı kadîmlerine ri‘âyet olunmak bâbında bâlâsı tuğrâ-yı garrâ ile muvaşşah bir kıt‘a emr-i şerîfim sudûrunu İstanbul Kādısı sâbık akzâ kuzâtü’l-Müslimîn Mevlânâ Seyyid Mehmed Murad -zîdet fezâilühû- i‘lâm etmekle i‘lâmı mûcebince amel olunmak fermânım olmağın imdi sen ki Mevlânâ-yı mûmâ-ileyhsin, Mevlânâ-yı mûmâ-ileyhin i‘lâmı mûcebince amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet olunmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfimle vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eyleyesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.

Tahrîren fî-evâili şehri Zilka‘de sene 1222

Be-makām-ı Kostantıniyyeti’l-mahrûse