İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810) cilt: 83, sayfa: 369 Hüküm no: 253 Orijinal metin no: [97b-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Tuz tevziinde, tuzcu esnafına yeni katılan tuzculara da hisse verilmesi
Tuzcu esnâfına dâir.
Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în Mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki
Tuzcu esnâfından medîne-i Üsküdar’da Hammâm-ı Kebîr kurbünde es-Seyyid Ahmed b. Mehmed ve Galata’da Arab Câmi‘-i şerîfi ittisâlinde Hasan b. Hüseyin ve Fındıklı’da el-Hâc Mustafa b. el-Hâc Halil ile Tophâne’de Paraşkeva v. Kosti nâm dört nefer tuzcu meclis-i şer‘-i enverde hâlâ Tuzcular Kethudâsı Mehmed Usta ve Yazıcıları es-Seyyid Mahmud ve esnâfından Ali Usta ve Seyyid Hüseyin Usta ve Hasan ve Mustafa ve Ömer ve Ahmed ve sâirleri muvâcehelerinde kadîmü’l-eyyâmdan beri kaya ve Kili tuzu iştirâ ve medîne-i Üsküdar’da üç bâb ve Galata ve Tophâne’de beş bâb ki cem‘an sekiz bâb tuzcu dükkânlarımızda tuz çekilip ibâdullâha ve Kili tuzunu kezâlik iştirâsına tâlib olanlara bey‘ olunagelmiş iken bundan akdem, tuzun bey‘ u şirâsı bize mahsûsdur, diyerek tuzcu esnâfı bizlere muhâlefet etmeleriyle mezbûrûn ile lede’t-terâfu‘ mezbûrûnun hilâf-ı şer‘-i şerîf olan mahsûsıyet da‘vâları men‘ olunup Üsküdar’da bir ve Galata’da bir ve Tophâne’de bir ve Fındıklı’da bir ki cem‘an dört aded kadîm tuzcu dükkânımız ibkā ve İstanbul’da elli iki aded dükkâna zammıyla elli altı adede iblâğ olunup taşradan doğru Hasır İskelesi’ne tevârüd edip resm-i gümrüğü edâ olunan gerek kaya tuzu ve gerek Kili tuzu elli altı aded dükkân gediği ashâbı tuzcular beyninde ta‘dîl ve tesviye üzere her birimizden birimize hisse tarh ve tevzî‘ ve her birimiz hisselerimizi alıp dükkânlarımızda kaya tuzu çekip narh-ı cârî üzere ve Kili tuzunu dahi kezâlik narh-ı cârî üzere ibâdullâha bey‘ ile iştigāl ve sâir tuzculara her ne mu‘âmele olunur ise bize dahi ol vechile mu‘âmele olunarak kadîmi üzere bizler dahi tuzcu esnâfından addolunmamızla mezbûrûnun yedlerinde olan emr-i âlînin kaydı ref‘ ü terkīn olunup bizlere kat‘an müdâhale etmemeleri bâbında bâlâsı tuğrâ-yı garrâ ile mu‘anven yedimize bir kıt‘a fermân-ı âlî-şân inâyet ve ihsân olunup muvâcehelerinde feth ve kırâet olundukda merâsim-i mutâva‘atı edâ etmeleriyle ber-vech-i muharrer taşradan tevârüd eden gerek kaya tuzu ve gerek kîle tuzundan ber-muktezâ-yı şer‘-i şerîf ve ber-mübtegā-yı emr-i münîf kadîmi üzere bize dahi tevzî‘den hisse tarh ve dükkânlarımızda narh-ı cârî üzere ibâdullâha bey‘imiz iktizâ eder iken tuzcu esnâfı yine mücâb olmayıp, kîle tuzunun fermânınızda sarâhati yokdur; ancak iştirâ ve bey‘i elli iki aded dükkâna mahsûs ve münhasırdır, deyü Kili tuzundan bizlere hisse vermekden imtinâ‘ etmeleriyle suâl olunup cem‘an elli altı aded dükkân gediği ashâbına kaya tuzu misillü Kili tuzu tevzî‘inden dahi hisse verilmesi murâdımızdır, deyü mazmûnu min-külli’l-vücûh takrîr-i meşrûhlarına mutâbık bir kıt‘a fermân-ı âlî ibrâzıyla ba‘de’d-da‘vâ ve’s-suâl esnâf-ı mezbûre cevâblarında; mazmûn-ı fermân-ı âlî-şânı her biri bi-tamamihî ikrâr ve i‘tirâf etmeleriyle [98a] mûcebiyle taşradan Hasır İskelesi’ne tevârüd eden bi’l-cümle kaya ve Kili tuzu tevzî‘inden müdde‘ûn-ı mezbûrûna dahi hisse verilip dükkânlarında kaya tuzunu çekip ibâdullâha bey‘lerine kat‘an mümâna‘at etmemek üzere esnâf-ı mezbûreye ve Tuz Emîni’ne defa‘âtle tenbîh-i şer‘î olunmuş iken dönüp Kili tuzunun iştirâ ve bey‘i için bizlere mahsûs ve münhasır olmağla kîle tuzundan müdde‘ûn-ı mezbûrûna hisse vermeyiz deyü inâdlarında ısrarları muhâlif-i şer‘-i şerîf ve mugāyir-i emr-i münîf olmağla kelâmlarına iltifât olunmayıp mahsûsıyet da‘vâlarıyla bi-gayr-ı vechi şer‘î mu‘ârazadan ba‘de’l-men‘ muktezâ-yı şer‘î ve nizâmîsi [üzere] İskele-i merkūmeye vârid olan bi’l-cümle kaya ve Kili tuzundan hisse ifrâzıyla İstanbul’da elli iki aded dükkân ashâbına her ne mu‘âmele olunur ise işbu def‘a bâ-fermân zam ve ilhâk olunan dört aded dükkân ashâbına dahi ol vechile mu‘âmele olunup ber-mûceb-i fermân-ı âlî hisse verilip bey‘lerine mümâna‘at olunmamak üzere esnâf-ı mezkûreye tenbîh ve fîmâ-ba‘d hilâf-ı şer‘-i şerîf ve mugāyir-i emr-i münîf hisse vermekde muhâlefet her kim eder ise tedîb ve gûş-mâl olunmaları iktizâ edeceği mezbûrûna tekrar gereği gibi tefhîm olunduğunu müş‘ir fermân-ı âlî-şân sudûrunu istirhâm eylediklerin sen ki İstanbul Kādısı Mevlânâ-yı mûmâ-ileyh Mehmed Murad -zîdet fezâilühû-sun, i‘lâm etmenle i‘lâmın mûcebince amel olunmak fermânım olmağın imdi ber-minvâl-i muharrer İskele-i mezbûreye vârid olan bi’l-cümle kaya ve kîle tuzundan hisse ifrâzıyla İstanbul’da elli iki aded dükkân ashâbına her ne mu‘âmele olunur ise bu def‘a bâ-fermân <<âlî>> zam ve ilhâk olunan dört dükkân ashâbına dahi ol vechile mu‘âmele ve ber-mûceb-i fermân hisse i‘tâ olunup bey‘lerine muhâlefet olunmamak üzere esnâf-ı mezbûreye tenbîh ve te’kîde dikkat ve fîmâ-ba‘d hilâf-ı şer‘-i şerîf ve mugāyir-i emr-i münîf hisse vermekde her kim muhâlefet eder ise tedîb ve gûş-mâl olunmaları husûsunu mezbûrûna gereği gibi ifâde ve tefhîme mübâderet ve nizâm-ı merkūmun vikāyesi emrine mezîd i‘tinâ ve nezâret ve tatarruk-ı halelden himâyet ü sıyânet olunmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfim vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı münîf-i itâ‘at-makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından be-gāyet tehâşî ve mücânebet eyleyesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.
Tahrîren fî-evâsıtı şehri Şevvali’l-mükerrem sene isnâ ve işrîn ve mieteyn ve elf.
Be-makām-ı Kostantıniyyeti’l-mahrûse
|