İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810) cilt: 83, sayfa: 445 Hüküm no: 326 Orijinal metin no: [120b-3] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
İstanbul Gümrüğü’ne gelen don ve çerviş yağı gibi malların yabancı devlet tüccarına aitmiş gibi gösterilmesini önlemek için bunların gerçek sahibinin gümrükçüler tarafından iyice araştırılması
Revgan-ı don ve çerviş ve sâire müte‘allik emir.
Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- ve iftihârü’l-emâcid ve’l-ekârim, câmi‘ü’l-mahâmid ve’l-mekârim, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’d-dâim Muhâsebe-i evvelim pâyesiyle hâlâ İstanbul Gümrüğü Emîni olan el-Hâc Hüseyin -dâme mecduhû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki
Sen ki hâlâ İstanbul Gümrüğü emîni mûmâ-ileyhsin, Dîvân-ı Hümâyûn’uma takdîm eylediğin iki bend takrîrin mefhûmunda sekene-i Dârü’s-saltanati’s-seniyyemin havâic-i zarûriyelerine medâr-ı sühûlet olmak için tevârüd etmekde olan revgan-ı don ve çerviş ve bunlardan mâ‘adâ demir ve halat ve sâir Bahr-i Siyah cânibinden vürûd eden zehâir ve edevât Âsitâne-i sa‘âdetim Gümrüğü’ne vusûlünde eşyâ-yı mezkûr ehl-i İslâmdan farazan Mehmed ismiyle müsemmâ birinin mâlı idiği kemâl-i taharrî birle nümâyân iken tama‘-ı hâma teba‘iyetle düvel-i Nasârâ tüccârı ismine kayd ve bey‘ u şirâda dahi minvâl-i muharrer üzere sebt olunduğundan zahîre misillü eşyâdan ibâdullâha hâsıl olan bir nevi‘ ziyân ayân ve gümrük husûsunda dahi hasâr-ı gûnâ-gûn merhûn olmağla bu husûsun sûret-i def‘i ve râdde-i nizâm-ı kadîmine ref‘i beher hâl gümrükcü-i vakt olanların kemâl-i taharrî ve tecessüs birle i‘lâmlarına [121a] menût olmağın fîmâ-ba‘d zikrolunduğu üzere eşyâ-yı mütenevvi‘a Dersa‘âdet’ime vürûdunda ashâbı kimlerdir ve fi’l-hakīka düvel-i Nasârâ tüccârı mâlı mıdır, tahkīk ve ber-vech-i tedkīk gümrükcüler taraflarından i‘lâm olunmadıkça eşyâ-yı merkūm Gümrük’den kaldırılmamak ve es‘âr misillü eşyâdan revgan ve sâire mânendi eşyâ kapan ve sâir mahalle i‘lâm-ı mezkûr ile sevk ve isrâ olunmak üzere ri‘âyet olunur ise ber-minvâl-i muharrer ibâdullâh için mahsûs olan zehâirden bir dirhem hebâ olmayacağı ve cânib-i mîrî hakkında dahi sıyânet ve vikāyet farîzaları icrâ kılınacağı mülâhazadan gayr-ı ba‘îd ve nizâm-ı kadîminin tecdîd ve te’kîd olacağını beyân birle işbu üslûb-ı muharrer kadîme tatbîkan ba‘d-ezîn düstûrü’l-amel tutulmak ve bâlâda bast olunduğu üzere eşyâ-yı mezkûreden taşra mahallere gitmek memnû‘âtdan olmağla hasbe’l-iktizâ düvel-i Nasârâ tüccârı nâmıyla bir mahalle imrâr murâd olundukda hakīkatü’l-hâl eşyâ-yı mezkûre tüccâr-ı mesfûrûnun mudur yoksa ber-minvâl-i muharrer ehl-i İslâm mâlı mıdır, kemâl-i taharrî birle bilinmek için mârrü’l-beyân taşra mahallere naklolunacak eşyânın beher hâl gümrükcü-i vakt olanlara kemâl ender kemâl tecessüsü ola birle havâlesi karâr-ı nizâm olmak üzere Ma‘den Kalemi’ne kaydolunup lâzımü’s-sudûr olan emri ve Nişân-ı Hümâyûn ve Kethudâ Kâtibi tarafına başka başka ilmühaberleri i‘tâsını istid‘â etmekle takrîri mûcebince Ma‘den Kalemi’ne kaydolunup Nişân-ı Hümâyûn ve Kethudâ Kâtibi tarafına ilmühaberleri verilmekle imdi vech-i meşrûh üzere amel olunmak bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfim vardıkda bu bâbda mûmâ-ileyhin takrîri mûcebince vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnu üzere âmil olup hilâfı vaz‘ ve hâlâtı tecvîzden tehâşî ve mücânebet eyleyesiz. Şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.
Tahrîren fi’l-yevmi’l-hâmis [ve’l]-işrîn [min]-Safer sene erba‘a [ve] işrîn ve mieteyn ve elf.
Kostantıniyyeti’l-mahrûse
|