İstanbul Mahkemesi 97 Numaralı Sicil (H.1217-1225 / M. 1802-1810) cilt: 83, sayfa: 496 Hüküm no: 365 Orijinal metin no: [133a-2] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Taslakçı, cilacı ve zernişancı esnafının nizamı
Taslakcı ve cilâcı ve zer-nişâncı esnâfına dâir.
Akzâ kuzâtü’l-Müslimîn, evlâ vülâti’l-muvahhidîn, ma‘denü’l-fazli ve’l-yakīn, râfi‘u a‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn, vârisü ulûmü’l-enbiyâi ve’l-mürselîn, el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti’l-Meliki’l-mu‘în mevlânâ İstanbul Kādısı -zîdet fezâilühû- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki
Taslakcı ve cilâcı ve zer-nişâncı tâifesinin Rikâb-ı hümâyûnuma takdîm eyledikleri arzuhâlleri mefhûmunda kehribâr takımları için top ve şalvar ve eteklik zer-nişânları ve şalvara altın kakma açması ve <> gerek Bursa taşı ve yeşim taklîdi ve çakmak taşı ta‘bîr olunur taşların taslaklarının, isti‘mâl eyledikleri çarh ve cilâ çarhı ve hakkâk çarhı üç çarh ile hâm taşın ve gerek taslağını ve cilâsını ve zer-nişân kakmasını on beş seneden mütecâviz isti‘mâl ve üç aded eşyânın zer-nişânını ve sâir edevâtını tanzîm edip ehven bahâ ile ibâdullâha füruht edip bu âna kadar kimesne tarafından dahl ve ta‘arruz olunduğu yoğiken hakkâk esnâfı bizim çarhımızı isti‘mâl ediyorsunuz deyü nizâ‘ ve te‘addî ve gadr sevdâsında olduklarından bahisle vâki‘ olan mu‘âraza ve te‘addînin men‘ u def‘i için emr-i âlî-şânım ısdârını tahrîr ve istid‘â etmeleriyle Çarşamba günü Arz Odası’nda Kāimmakām huzûrunda zer-nişâncı tâifesinden Baklacıoğlu Mikail ve Kirkor ve Kigork ve Sirab ve Apik ve Eğisi ve Antranik ve Ağya ve İstefan ve diğer Kirkor ve Önemecioğlu Oseb ve Karabet ve Mail ve Mazuren ve Parsih ve Kasber ve Kerupe ve Bogos ve Gabril ve Haçador ve Serkiz ve âhar Kigork ve Kirkor nâm zimmîler ma‘kūd meclis-i şer‘-i şerîf-i hâzırda hakkâk esnâfının kethudâsı Abdullah İzzet ve hakkâkbaşı Rahmi el-Hâc Ahmed ve ustalarından Mehmed Salih ve es-Seyyid Mehmed Şâkir ve es-Seyyid Hasan ve Mehmed ve Abdi ve Mehmed Emin ve Mustafa ve diğer Mustafa ve Mehmed ve Za‘îm Mehmed ve Osman ve Nu‘man ve Hâfız Mehmed Ârif ve Hâfız Ahmed nâm kimesneler ile zihgîrcibaşı Mehmed ve Uzunçarşı kethudâsı Hasan ve imâmeci esnâfından Hüseyin ve es-Seyyid Osman ve mütevellî el-Hâc Mustafa ve el-Hâc Ahmed ve çubukcular kethudâsı Halil ve ustalarından Derviş Ömer ve es-Seyyid el-Hâc Hüseyin ve sâirleri hazır oldukları hâlde sâdekâr ta‘bîr olunur taslakcı ustalarından Osman ve Seyyid Mehmed Latîf ve Abbas ve es-Seyyid Mustafa ve Süleyman ve Ahmed nâm kimesneler ile Salamon ve Avram ve İsak Yahûdîler ve cilâcı tâifesinden Aci Agop ve Artin ve Kirkor ve Filibos zimmîler ile Markado ve Mişon ve Şabatay ve diğer Mişon ve âhar Mişon nâm Yahûdîler muvâcehelerinde kehribâr imâme takımları için altın kakma top ve eteklik ve şalvar tasnî‘ olunagelen Bursa taşı ta‘bîr olunur yeşim taklîdi çakmak taşları sâlifü’z-zikr sâdekâr ta‘bîr olunan ustalar imâme etekliği ve top taslakları olarak i‘mâl eyleyip bizlere gāyet kebîr eteklik taslağını elli paraya ve kebîr taslağını kırk paraya ve vasat otuzar paraya ve sagīrleri yirmişer paraya füruht eder iken bir müddetden beri kebîrlerini altmışar, yetmişer paraya ve vasatlarını ellişer paraya ve sagīrlerini kırkar paraya füruht eylediklerinden mâ‘adâ bu esnâda seksener ve yüzer para mutâlebesinde olmalarıyla bu keyfiyet imâme takımlarının bahâsının tezâyüdünü müstelzim olup nihâyet iştirâ eden ibâdullâhın ızrârını müstevcib bir hâlet-i rediyye olmağla kadîmden veregeldikleri fiyât-ı sâbıkası üzere bizlere vermeleri için sâdekâr [133b] ta‘bîr olunan taslakcı ustaları mezbûrûna tefhîm olunmak matlûbumuzdur dediklerinde onlar dahi fiyât-ı kadîmesi üzere verildiği sûretde mutazarrır oluruz deyü nizâ‘a tesâddî ve hâzırûn-ı Müslimûn-ı mezbûrûnun tavassutuyla beynleri tevfîk ve ıslâh olunup fîmâ-ba‘d gāyet kebîr eteklik taslaklarını altmışar paraya ve kebîr taslakları ellişer paraya ve vasatı kırkar paraya ve sagīr taslakları otuzar paraya ve kebîr top ma‘a-varil kırk beş paraya füruht onlar dahi vech-i meşrûh üzere şirâya müte‘ahhidler olup fiyât-ı muharrere-i mevzû‘a-i mezkûreden ziyâde ve noksan teklîfi ile tarafeyn birbirlerine münâza‘a ve mücâdele etmemek üzere cümlesi bi’l-ittifâk ba‘de’t-ta‘ahhüd zer-nişâncı tâifesi mersûmûn dahi ber-vech-i muharrer aldıkları kebîr eteklik taslaklarını delikci ücreti yüz para ve yarıcı ücreti yüz para ve cilâcı esnâfı yedi para ve mıskala ücreti üç para ve altı çekirdek altın kakma olarak kıymeti yüz elli para ki cem‘an on buçuk guruşa bâliğ olmağla bi’t-terâzî yirmi para zammıyla on bir guruşa ve vasat etekliklerde üç çekirdek altın kakma olarak yedişer guruşa ve sagīr etekliklerde ikişer çekirdek kakma olarak dörder buçuk guruşa ve kebîr top ma‘a-varil beş çekirdek altın kakma olarak on buçuk guruşa ve ağızlık topuna iki buçuk çekirdek altın kakma olarak beş buçuk guruşa hâzırûn-ı mezbûrûn imâmeci ve çubukcu esnâflarına ve gerek sâir tâlib olanlara füruht ve sınıfeyn-i mezkûreteyn ustalar dahi vech-i meşrûh üzere şirâya cümlesi bi’l-ittifâk tâlibler ve [mü]te‘ahhidler olup sâlifü’z-zikr aldıkları taslakları cilâcı tâifesi mersûmûn[a] ücret-i mezkûre ile cilâ etmek için verilip onlar dahi pâk ve temiz cilâ edip ücret-i mezbûreden ziyâde nesne mutâlebesiyle rencîde etmemek üzere kezâlik müte‘ahhidler olup ahad-i tarefeyn âhara ziyâde mutâlebesi ve noksan teklîfiyle rencîde etmeyip ve mikdâr-ı mezkûrdan noksan altın vaz‘ olunmayıp bâlâda tafsîl ü beyân olunduğu vech üzere i‘mâl olunup kalb ve redî i‘mâl etmemek üzere cümlesi birbirlerine tekeffül ve cümlesine hakkâk kethudâsı hâzır-ı mezbûr kefîl olup eğer ba‘de zaman içlerinden hilâf-ı ta‘ahhüd harekete ictisâr ederi olur ise Müslim ise kal‘a-bend, zimmî ve Yahûdî ise vaz‘-ı kürek ile tedîbine râzılar olup hâzırûn-ı merkūmûn imâmeci ve çubukcu esnâflarıyla sâdekâr ta‘bîr olunan taslakcı ustaları mezbûrûn ve cilâcı tâifesi mersûmûn her birleri tasdîk etmeleriyle esnâf-ı merkūmenin vech-i meşrûh üzere olan sûret-i ta‘ahhüdleri mâşâallâhü te‘âlâ düstûrü’l-amel tutulması için istihkâmen Başmuhâsebe’ye kaydolunup yedlerine emr-i âlî-şânım i‘tâsını sen ki mevlânâ-yı mûmâ-ileyh Mustafa Âsım -zîdet fezâilühû-sun, memhûren i‘lâm eylediğin ecilden imdi i‘lâmın mûcebince i‘lâm-ı hâli müş‘ir fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfim vardıkda bu bâbda sâdır olan emrim üzere amel edip dahi ber-vech-i muharrer i‘lâmın mûcebince şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla âmil olup hilâfına bir türlü rızâ ve cevâz göstermeyesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.
Tahrîren fi’l-yevmi’l-hâdî ve’l-işrîn min-Şevvali’l-mükerrem li-sene erba‘a ve işrîn ve mieteyn ve elf.
El-Kostantıniyyeti’l-mahrûse
|