İstanbul Mahkemesi 148 Numaralı Sicil (H. 1241-1242 / M. 1826-1827) cilt: 90, sayfa: 302 Hüküm no: 247 Orijinal metin no: [49a-1] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Şerife Vahide Hatun bt. Mehmed’in, Sofular’da babasından kalan kalaycı gediği olduğu iddiasının geçersizliği
Sofular’da kalaycı gediği men‘i
Ma‘rûz
Derûn-ı arzuhâlde mezkûreti’l-ism mu‘arrefetü’z-zât Şerife Vahide Hatun bt. es-Seyyid Mehmed meclis-i şer‘-i münîrde sahib-i arzuhâl Tersâne-i âmirede zindân kâtibi el-Hâc Mehmed Sâdık Efendi ibnü’l-merhûm Mehmed Ârif Efendi tarafından husûs-ı âtîde vekîl olduğu es-Seyyid Abdullah Efendi b. es-Seyyid Ali ve Süleyman Efendi b. Ali şehâdetleriyle sâbit olan es-Seyyid Halil Efendi b. es-Seyyid Ali muvâcehesinde bin yüz otuz sekiz senesi İstanbul kādısı bulunan Kethudâzâde Mehmed Said Efendi merhûmun zamanında Âsitâne-i aliyyede bulunan cemî‘ kalaycı esnâfı ma‘rifet-i şer‘le tahrîr ve birbirleriyle kefâlete rabt ve defter olunarak İstanbul Mahkemesi nizâm sicilline sebt ve kaydolunmuş olmağla işbu yedimde olan diğer arzuhâl hâmişine defter-i mezkûrda Sofular’da Usta el-Hâc Mehmed deyü münderic idüğü derkenâr olunup benim dahi babam kalaycı esnâfından ve ismi Mehmed olduğundan defter-i mezkûrda münderic olan Mehmed Usta babam mezbûr Mehmed’in ismine uygun ve zikrolunan Sofular çarşısında Mollahüsrev Câmi‘-i şerîfi ittisâlinde kâin müvekkil-i mûmâ-ileyhin tasarrufunda olup fi’l-asl külâhcı ve ba‘dehû manav ve ba‘dehû sebzeci dükkânı ve el-yevm bakkāl mağazası olan vakıf mahâl esnâf kaleme alındığı târihde kalaycı dükkânı olması muhtemel ve maznûn olmağın bu takdîrce dükkân-ı mezkûrda eğerçi ol zamandan beri kalaycı işlediğini bilir yoğise de mücerred yedimde olan derkenâra binâen dükkân-ı mezkûr babamdan kalma gediğim olmuş olur öyle olıcak müvekkil-i mûmâ-ileyh mağaza-i mezkûrede olan müste’cirîni çıkarıp gediğim olmak üzre bana îcâra cebr olunsun deyü da‘vâ ettikde evvelen dükkân-ı mezkûr gediği ta‘bîr olunan âlât-ı lâzıme el-yevm mevcûde olmayıp mahv ve telef olmuş olduğundan mâ‘adâ henüz kendi mâlı olduğunu ve kim zabtedip kimin yedinde kaldığını vech-i şer‘î üzre tashîh ve beyân edememekle ber-muktezâ-yı şerî‘at-i garrâ müvekkil-i mûmâ-ileyhe suâl dahi tevcîh etmediği ve sâniyen yüz dört sene mukaddem tahrîr olunan Hacı Mehmed Usta kendi takrîrine nazaran babası olduğunu zâhir-i hâl mükezzib ve ol târihde esnâfı dahi tahrîr ancak birbirini kefâlete rabt için olmağla yalnız bu tahrîr ile gedikleri i‘tibâr bulmadığı ve bu makūle bir esnâf taraf-ı şer‘den bir sebebe mebnî tahrîr ve defter olundukda eğer taraf-ı saltanat-ı seniyyeden gedikleri i‘tibâr buyrularak aklâm-ı şâhâneden birine dahi bâ-i‘lâm-ı şer‘î mahalli tasrîhiyle kaydolunduğu sûretde mu‘teber olup dükkân-ı mezkûrda ise kalemde mukayyed kalaycı gediği olmadığı hâmiş-i arzuhâlde mastûr Başmuhâsebe derkenârından müstebân olmağın bu sûretde mahâll-i mezkûr bu kadar müddet esnâf-ı müte‘addide yedlerine geçerek kalaycı işlediği yoğiken yalnız kefâlete rabt için olan tahrîre binâen gedik iddi‘âsı şer‘an ve kānûnen iltifâta şâyân olmayıp dükkân-ı mezkûra bir vechile müdâhaleye kādire olmadığı müdde‘iyye-i mezbûre Şerife Vahide Hatun’a tefhîm olunduğu İstanbul Mahkemesi’nden huzûr.
Fî 11 min-Recebi’l-ferd sene 1242
|