.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 191 Numaralı Sicil (H. 1000-1027 / M. 1591-1617)
cilt: 44, sayfa: 259
Hüküm no: 272
Orijinal metin no: [57b-1, Arapça]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Mehmed Bey b. Abdülmennan’ın ev vakfiyesi

Elhamdü li-veliyyihî ve’s-salâtü alâ-nebiyyihî ve alâ-âlihî ve ashâbihi’l-hâdîne ilâ-hayri’l-amel ve savâbih, ammâ ba‘d, işbu mazmûnunda vakıf ikrârından bahseden sahîh ve şer‘î bir hüccet ve sarîh ve mer‘î bir vesîkadır. Mahmiye-i Kostantıniyye mahallâtından Koğacı Dede mahallesinde sâkin fahrü’l-akrân Mehmed Bey b. Abdülmennan er-râcil nâm kimse kıbelinden âti’z-zikr ikrâr-ı vakfa ve da‘vâ-yı rucû‘a vekâleti Mustafa b. Mirza el-müezzin ve Mehmed b. Aşık’ın şehâdeti ile şer‘an sâbit olan fahrü’l-meşâyih ve’s-sulehâ zahrü’l-eimme ve’l-etkıya mevlana eş-Şeyh Osman Efendi b. Hüseyin meclis-i şer‘-i şerîf ve mahfil-i dîn-i münîf el-masûn ani’t-tağyîr ve’t-tahrîfe hâzır olup, müvekkil-i mezbûrunun âti’z-zikr vakfa tescîl maksadıyla mütevellî nasbettiği Sinan Bey b. Abdullah nâm râcil mahzarında şöyle ikrâr eyledi ki, müvekkil-i mezbûru Mehmed Bey dünyânın fâni, âhiretin bâkī olduğunu teemmül edip iş işten geçmeden âhiret azığı tedârik etmek istedi ve mahalle-i mezkûrede kâin, tahtânî ve fevkānî birer hâneyi, fevkānî bir odayı ve kenîfi müştemil, hudûdu cânibeynden vâkıf-ı mastûr mülküne, diğer cânibeynden tarîk-ı hâssa müntehî bulunan cemî‘ menzilini cümle hudûdu ve kâffe-i hukūkuyla hasbeten lillâhi’l-azîm ve taleben li-merzâti rabbihi’r-raûfü’r-rahîm habs ve vakfetti. Menzil-i mezkûrda süknâyı evvelâ mâdâm ki hayatda ola nefs-i nefîsesine, sonra Kamer bt. Abdullah nâm zevce-i menkûhasına, sonra evlâdına, nesilleri münkariz olana kadar evlâd-ı evlâdına neslen ba‘de neslin ve karnen ba‘de karnin şart etti. Ba‘de’l-inkırâz -el-iyâzü billâhi te‘âlâ an-zâlike- Mihri Hatun bt. Abdullah nâm müdebbere câriyesine, onun vefâtından sonra da menzil-i mezkûrun icâreye verilip hâsıl olanın Medîne-i münevvere fukarâsına gönderilmesini şart etti. Sonra müvekkil-i mezbûrunun cemî‘ menzili mütevellî olarak nasbettiği Sinan Bey’e teslîm ettiğini onun da tesellüm edip sâir mütevellîler evkāfda nasıl tasarruf ettilerse öyle tasarruf ettiğini ikrâr etti. Vâki‘ ikrâr mütevellî-yi merkūm tarafından vicâhen ve şifâhen tasdîk edildi. Hâl bu minvâl üzere iken vekîl-i mezbûr İmâm-ı a‘zam Ebû Hanife indinde vakf-ı akārın gayr-ı lâzım olduğuna binâen vekâlet-i mahkiyesi hasebiyle vakfiyetten rucû‘ edip menzili müvekkil-i mezkûrunun mülküne istirdâd etti. Mütevellî-yi mezbûr her ne kadar İmâm-ı a‘zam indinde vakf-ı akār lâzım değilse de imâmeyn-i hümâmeyn İmâm Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî ve İmâm-ı sânî Ebû Yusuf katlarında lâzımdır diyerek redden imtinâ‘ eyledi ve hâkim-i muvakkı‘-ı a‘lâhudan imâmeynin re’y-i reşîd ve mezheb-i sedîdine tevfîkan hükmetmesini istedi. Hâkim-i muvakkı‘ da vakıf cânibini evlâ ve ahrâ görüp vakfın sıhhat ve lüzûmuna hükmetti. Menzil-i mezbûr bu sûretle tahvîli, ta‘dîli, tağyîr ve tebdîli aslâ câiz olmayacak şekilde lâzım, müebbed, müseccel bir vakıf oldu. “Fe-men beddelehû ba‘de mâ-semi‘ahû fe-innemâ ismühû ale’llezîne yübeddilûnehû [innallâhe semî‘un alîm] ve ecrü’l-vâkıf ale’l-hayyi’l-kerîm innehû cevâdün raûfün rahîm

Ve alâ hâzâ vaka‘a’l-işhâd ve’t-tahrîr fî-gurreti Cumâdelûlâ min-şühûri sene elf.

Şühûdü’l-hâl: Mustafa Halîfe b. Nuh el-imâm, Pervâne Ağa b. Abdullah, Mehmed b. Abdülgani, Nasuh Bey b. Abdullah, el-Hâc Mehmed b. Seydi Mehmed, Nesîmî b. Hüseyin ve gayruhum