.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 191 Numaralı Sicil (H. 1000-1027 / M. 1591-1617)
cilt: 44, sayfa: 262
Hüküm no: 276
Orijinal metin no: [58b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Mihman Hatun ile Hüseyin Çavuş arasındaki muvazaalı ev davası

Atebe-i aliyye silahdârlarından fahrü’l-emâsil ve’l-akrân Hüseyin Çavuş b. Şaban nâm kimesne mutallakası olan Mihman Hatun bt. Ömer nâm kimesne’i meclis-i şer‘-i şerîfe ihzâr edip mahzarında takrîr-i kelâm edip mahmiye-i Kostantıniyye’de Gümrükhâne kurbünde Ali Paşa mahallesinde vâki‘ olup iki beyt-i süflî’i ve iki sofa’i ve kenîfi ve muhavvata’i müştemil olup hudûdunun bir tarafı Sinan Bey b. Abdullah mülküne ve bir tarafı Aynî Hatun bt. Cafer mülküne ve bir tarafı Muhibbe Hatun mülküne <> ve bir tarafı Mehmed b. Abdullah ve Hümâ Hatun ve Saka Hüseyin mülklerine ve bir tarafı dahi tarîk-i hâssa mühtehî olan mülk menzilim benim hakk-ı mahzım ve mülk-i sırfım iken mezkûre Mihman Hatun benim tasarrufuma mâni‘a olur suâl olunup bi-hasebi’ş-şer‘-i şerîf benim mülkümden merkūme Mihman Hatun’un yedi ref‘ olunmasın taleb ederin dedikde gıbbe’s-suâl merkūme Mihman Hatun cevâb verip fi’l-vâki‘ menzil-i mahdûd-ı mezkûr müdde‘î-i merkūm Hüseyin Çavuş’un mülkü idi. Lâkin menzil-i merkūmu mezkûr Hüseyin Çavuş dokuz yüz doksan Rebî‘ülâhir’i evâhirinde bana on iki bin akçeye bey‘ edip sekiz bin akçesin nakd alıp kabz edip ve dört bin akçesini merkūm Hüseyin Çavuş’un el-Hâc Hasan vakfına olan deyni için benden havâle edip menzil-i merkūm benim mülk-i müşterâm olmuşdur deyü cevâb verip kelâmını teyîd için mahrûse-i ( ) sâbıkā hilâfeten müvellâ olan Mevlana Mehmed b. Mustafa imzâsıyla mümzâ ve hâtemiyle mahtûm bir sûret-i sakk-ı şer‘î ibrâz edip mazmûnu kelâm-ı meşrûhuna muvâfık olmağın müdde‘î-i merkūm Hüseyin Çavuş’dan keyfiyet-i hâl istihbâr olundukda mazmûn-ı hüccet-i merkūme’i bi’l-külliye münkir olup menzil-i mezbûru mezkûr Mihman Hatun’a bey‘ etmedim dedikde merkūme Mihman Hatun’dan mazmûn-ı hüccet-i mezkûreye muvâfık beyyine taleb olundukda merkūme Mihman cevâb verip mezkûr Hüseyin Çavuş menzil-i merkūmu bana bey‘ etdikden sonra oğlum Mehmed b. Ali’ye menzil-i mezbûru merkūm Hüseyin Çavuş yirmi altı bin akçeye bey‘ edip hüccet-i şer‘iye etdirdikden sonra oğlum merkūm Mehmed menzil-i mezbûru mülk-i müşterâmdır deyü benden taleb edip a‘lemü’l-ulemâ bi’l-fi‘il Rumeli kazaskeri cenâb-ı şerîflerinden husûs-ı mezkûrun istimâ‘ına sâbıkā memûr olan Mevlana İbrahim Efendi b. Ali huzûr-ı şerîflerinde mürâfa‘a olduğumuzda mezkûr yüzüne merkūm Çavuş menzil-i mezbûru mezkûr Mehmed’e bey‘ etdiğinden mukaddem bana bey‘ etdiğini isbât etmişimdir deyü cevâb verip ve Mevlana-yı mezbûr İbrahim Efendi imzâsıyla mümzâ ve hâtemiyle mahtûm hüccet ibrâz edip nazar olundukda mazmûnu merkūm Mehmed menzil-i mezbûru üveği babam merkūm Hüseyin Çavuş yirmi altı bin akçeye bana bey‘ etmişdir deyü <> vâlidesi mezbûre Mihman Hatun üzerine da‘vâ etdikde mezbûre Mihman Hatun dahi bu bende olan hüccetin mazmûnuna muvâfık mezbûr Mehmed yüzüne Hüseyin Çavuş mukaddemâ menzil-i mezbûru kendiye bey‘ etdiğini isbâtı müştemil olmağın merkūm Hüseyin Çavuş’dan tekrar istifsâr olundukda menzil-i merkūmu mezbûre Mihman Hatun’a kat‘a bey‘ sâdır olmamışdır ve mezbûr Mehmed’e dahi bey‘-i sahîh-i şer‘î vâki‘ olmamışdır. Lâkin mizâcımda bir mikdâr fütûr olup mevt ihtimâli ile menzilim bîgâneler yedine düşmesin deyü muvâza‘a sûret-i bey‘de bir hüccet etdirmiş idik. Ammâ hakīkatde bey‘ değil idi. Mücerred muvâza‘a idi. Bu takdîrce menzil-i merkūme mezkûr Mehmed mâlik olmak ihtimâli yokdur ki mezbûre Mihman’a hasm-ı şer‘î olup onun yüzüne benim merkūme Mihman’a bey‘ etdiğimi mutazammın olan hüccetin mazmûnunu isbât sahîh olamaz. Mezbûre Mihman’ın hasm-ı şer‘îsi benim yâ benim yüzüme izhâr etdiği hüccetin mazmûnunu isbât eylesin veyâ menzilimi bana teslîm eylesin deyücek merkūme Mihman mezbûr Hüseyin Çavuş’un mezbûr Mehmed’e bey‘ etdiği muvâza‘a idiğini inkâr etmeğin merkūm Hüseyin Çavuş’dan mezkûr Mehmed ile vâki‘ olan mübâya‘a muvâza‘a tarîkiyle etdiğine beyyine taleb olundukda udûl-i Müslimînden Mevlana Mahmud b. Süleyman el-imâm ve Yunus b. Abdullah el-cündî ve Ali b. Aydın ve Ömer Bey b. Abdullah ve Ahmed b. Abdullah ve Kasım Bey b. Abdi nâm kimesneler li ecli’ş-şehâde hâzırân olup fi’l-vâki‘ merkūm Hüseyin Çavuş mezbûr Mehmed beyninde vâki‘ olan menzil-i mahdûda müte‘allik mübâya‘a muvâza‘a tarîkiyledir bey‘-i hakīki ve teslîm-i mebî‘ ve kabz-ı semen yokdur muvâza‘a idiğine biz âlimiz ve câzimiz deyü edâ-i şehâdet-i şer‘iye etdiklerinde şehâdetleri hayyiz-i kabûlde vâki‘ oldukdan sonra mezkûr Mehmed dahi ihzâr olunup suâl olundukda fi’l-vâki‘ babam merkūm Hüseyin Çavuş menzil-i mezkûr[u] bana bey‘ etmesi muvâza‘a tarîkiyledir. Bey‘-i hakīki ve teslîm-i mebî‘ ve kabz-ı semen yokdur deyü bi’t-tav‘ mukır ve mu‘terif olmağın mezbûre Mihman’ın yedinde olan mübâya‘a hüccetinin mazmûnunu oğlu Mehmed yüzüne isbât etdiğini mutazammın olan hüccet ile amel olunmayıp mezbûr Hüseyin Çavuş’un yüzüne isbât ile emr olunup vâki‘ hâl bi’t-taleb ketb olundu.

Tahrîren fî-evâhiri Cemâziyelâhir li-sene elf.

Şühûdü’l-hâl: Fahrü’l-akrân Yunus Kethudâ b. Abdullah kethudâ-i silahdârân, Mehmed Çelebi b. Hüseyin, Hüseyin Bey b. Abdullah, Mehmed Bey b. Abdullah, Bekir Bey b. Hüseyin, Receb b. Abdullah er-râcil, Kabil b. Abdullah ve gayruhum.