.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


İstanbul Mahkemesi 334 Numaralı Sicil (H. 1280-1329 / M. 1863-1911)
cilt: 99, sayfa: 82
Hüküm no: 37
Orijinal metin no: [17-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Osmanlı Devleti’nde ecnebilerin ne şekilde mülk sahibi olacaklarına dair kanun

Ecnebilerin memâlik-i Osmâniye’de mülk sahibi olmaları ile ilgili kānûn

Sûret-i hatt-ı hümâyûn mûcebince amel oluna

Memâlik-i Devlet-i aliyyede tevsî‘-i servet ve ma‘mûriyete medâr olmak ve teba‘a-i ecnebiyenin emlâke mutasarrıf olmaları maddesinden dolayı hâsıl olan müşkilât ve sûisti‘mâlât her türlü şübûhât bertaraf olarak bu madde-i mu‘tenâ-bihânın dahi bir hüsn-i zâbıta ve nizâm altına alınmasıyla emniyet-i mâliye ve mülkiye kazıyye-i mültezemesi ikmâl olunmak üzere bu def‘a bâ-irâde-i seniyye karâr-gîr olan mevâdd-ı kānûniyedir ki, ber-vech-i âtî zikrolunur:

Birinci madde: Düvel-i ecnebiye teba‘ası memâlik-i şâhânenin arâzî-i Hicâziye’den mâ‘adâ her tarafında teba‘a-i Devlet-i aliyye misillü ve başka bir şart tahtında olmayarak mevâdd-ı âtiyede mezkûr olduğu vechile onların bu husûsda tâbi‘ oldukları nizâmât ve vezâife ittibâ‘ kaydıyla dâhil ve hâric-i müdün ve kasabâtda tasarruf-ı emlâk hukūkundan istifâde etmeye kabûl olunmuşlardır. Fi’l-asl teba‘a-i hazret-i şâhâneden olup da sonradan tebdîl-i tâbi‘iyet etmiş olanlar bu kā‘ideden müstesnâ olup onlar haklarında kānûn-ı mahsûsunun ahkâmı cârî olacakdır.

İkinci madde: Birinci madde ahkâmı iktizâsınca dâhil ve hâric-i şuhûrda emlâke mutasarrıf olan ecnebiler emlâklerine âid kâffe-i husûsâtda teba‘a-i Devlet-i aliyyenin mükellef oldukları şerâiti îfâya mecbûr olacaklar ve bu mecbûriyetin netîce-i meşrû‘âsı olmak üzere evvelâ emlâkin tasarruf ve intikāl ve ferâğ ve istiğlâli husûsunda hâlâ cârî olan ve istikbâlen cereyân edecek olan kavânîn ve nizâmât-ı zâbıta ve belediyeye ittibâ‘ edecek, sâniyen her ne nâm ve şekilde olur ise olsun dâhil ve hâric-i şuhûrda teba‘a-i Devlet-i aliyyeden olan ashâb-ı emlâkin mükellef olduğu ve bundan böyle olabileceği kâffe-i tekâlîf ve rüsûmâtı îfâ eyleyecek, sâlisen emlâke müte‘allik kâffe-i husûsâtda ve ona dâir bir da‘vâ vukū‘unda gerek kendüleri müdde‘î ve gerek müdde‘â-aleyh olsun ve gerek iki taraf dahi teba‘a-i ecnebiyeden bulunsun doğrudan doğruya Devlet-i aliyye mahkemelerine mürâca‘at edeceklerdir ve ecânibin mutasarrıf oldukları emlâke âid olan husûsât-ı zâtlarına mahsûs sıfât-ı tâbi‘iyet-i asliyelerinin müdâhelesi olmaksızın ve mu‘âhedât iktizâsınca zâtlarına ve emvâl-i menkūlelerine âid olan mu‘âfiyât muhâfaza olunmak kaydıyla teba‘a-i Devlet-i aliyyeden olan ashâb-ı emlâkin hâiz oldukları hukūk ve mükellef oldukları şerâit ve tâbi‘ oldukları usûl üzere rü’yet olunacakdır.

Üçüncü madde: Emlâke mutasarrıf bir ecnebinin iflâsı hâlinde sandıkları ya‘ni tesviye me’mûrları müflisin uhde-i tasarrufunda olup mâhiyeten ve nizâmen mutasarrıfın düyûnuna karşılık olması mücâz olan emlâkin satılması için hükûmet ve mehâkim-i resmiye-i Devlet-i aliyyeye mürâca‘at edecekdir ve bir ecnebi mutasarrıf-ı emlâk olan bir ecnebi aleyhinde emlâkden mâ‘adâ bir maddeden dolayı da‘vâsı olup da kançılaryası hükmüyle da‘vâsını kazandığı hâlde dahi bu hüküm mahkûm olan ecnebinin îfâ-yı deyne sâlih olan emlâkinin satılmasını istilzâm eyledikde kezâlik hükûmet ve mehâkim-i Devlet-i aliyyeye mürâca‘at olunarak satılması dâyin tarafından iddi‘â ve taleb olunan emâkinin ve yine bedel satılması nizâmen mücâz olan sınıfdan olup olmadığı evvel-emirde mehâkim ve hükûmet-i Osmâniye tarafından ba‘de’t-tahkīk icrâ olunacakdır.

Dördüncü madde: Bir ecnebi vasiyet ile intikāli ve hîbesi mücâz olan emlâkini vasiyet ve hîbe etmek salâhiyetine nâil olup hîbe veyâ vasiyet olunmayan veyâhûd hîbe ve vasiyet salâhiyetine kavânîn-i Devlet-i aliyyenin mesâğı bulunmayan emlâk-i metrûke hakkında nizâmât-ı mevzû‘a-i Devlet-i aliyye icrâ olunacakdır.

Beşinci madde: Herbir ecnebi istimlâk hakkının icrâsı’çün taraf-ı Devlet-i aliyyeden teklîf olunan sûret-i tanzîmiyeye mensûb olduğu devlet tarafından muvâfakat olunduğu gibi işbu kānûnnâme ahkâmı kavâ‘idinden istifâde eyleyecekdir.

Düvel-i müttehâbe süferâsıyla imzâ olunacak mazbatanın sûretidir

Kānûnen ecnebilere tasarruf-ı emlâk hakkı verilmesi emlâke mutasarrıf olacak ecnebilerin gerek zâtlarının ve gerek emvâl ve eşyâlarının mu‘âhedât ile mer‘î olup bundan böyle dahi bâkī ve müstakar olacağı derkâr olan mu‘âfiyâtına asla halel vermeyeceğinden ve ecnebilerin bu vechile tasarruf-ı emlâk hakkını hâiz olmaları memâlik-i şâhâneye daha külliyetle gelip temekkün etmelerini müstelzim olacağından Devlet-i aliyye bu madde hakkında olan kānûnun mevki‘-i icrâya vaz‘ının ba‘zı mahallerde dâ‘î olabileceğini evvelce teferrüs ettiği müşkilâtı vâki‘ olmak üzere suver-i âtiye-i tanzîmiyenin ittihâzını vazîfesinden addeylemişdir.

Memâlik-i Devlet-i aliyyede mütemekkin olanların meskeni dahl ve ta‘arruzdan berî olup sahibinin rızâsı olmaksızın veyâhûd hükûmetden sâdır olmuş emir üzerine ruhsat-ı lâzımeyi hâiz bir zâbit veyâhûd me’mûr bulunmaksızın derûnuna kimse giremeyeceği misillü teba‘a-i ecnebiyenin dahi meskeni hasebi’l-mu‘âhede ol vechile dahl ve ta‘arruzdan berî olup teba‘a-i ecnebiyeden olan hâne sahibinin mensûb olduğu konsolos veyâ adamları bulunmadıkça zâbıta me’mûrlarının derûnuna duhûlü câiz olamayacakdır.

Meskenden murâd ikāmet olunan hâne ve müştemilâtı mebnî matbah ve ahur ve emsâliyle havlu ve bağçe vesâir etrâfı çevrilmiş ve hâneye muttasıl olan mahaller olup bunların hârici meskenden ma‘dûd değildir. Konsolos bulunduğu mahâlden dokuz sâ‘atden eksik mesâfede kâin mahallerde me’mûrîn-i zâbıta ber-vech-i bâlâ konsolos hazır olmadıkça bir ecnebinin hânesine duhûl edemeyecekleri gibi konsolos dahi hükûmet-i mahâlliyeye bilâ-te’hîr icrâ-yı mu‘âvenet etmeye mecbûr olup şöyle ki kendisine haber verildiği andan bi’z-zât kendisinin veyâhûd vekîlinin hareket edeceği âna kadar altı sâ‘atden ziyâde vakit mürûr etmeyecek ve’l-hâsıl hükûmetin mu‘âmelât-ı lâzımesi bir vakit yirmi dört sâ‘atden ziyâde ta‘dîl olunamayacakdır. Konsolos ikāmetgâhından dokuz sâ‘at veyâhûd dokuz sâ‘atden ziyâde bu‘du olan mahallerde ihtiyâc-ı mübrem hâlinde ve katl ve katline kasd ve harîk ve bir meskûn hânede elde silâh ile ya kapı vesâir şey kırarak veyâ geceleyin sirkat ve müsellehan isyân ve kalb meskûkât i‘mâli cinâyetinin taharrî ve ısbâtı için hükûmet-i mahâlliyenin talebi üzerine kurâ ihtiyâr meclislerinin üç nefer a‘zâsıyla beraber zâbıta me’mûrlarının konsolos veyâ adamları bulunmaksızın ecnebi hânesine girmeleri mücâz olabilecekdir ve bu cinâyet sahibi gerek ecnebi teba‘asından ve gerek teba‘a-i Devlet-i aliyyeden olsun ve ecnebi hânesinin gerek derûn ve gerek hâricinde vukū‘ bulsun vesâir her kangı [18] mahâlde olur ise olsun me’mûrîn-i zâbıta ol vechile hareket edebileceklerdir. İşbu kuyûd bâlâda ta‘rîf olunduğu vechile mesken i‘tibâr olunan mahallere mahsûs olup onların hâricinde umûr-ı zâbıta bilâ-kayd cereyân edip fakat bir mücrim tevkīf olunduğu ve bu dahi teba‘a-i ecnebiyeden bulunduğu hâlde zâtına âid olan imtiyâzâtının hükmüne ri‘âyet olunacakdır. Ber-vech-i bâlâ ta‘yîn olunan hâlât-ı istisnâiyede icrâ-yı taharriyât eden me’mûr veyâ zâbıta ve beraber bulunacak ihtiyâr meclis a‘zâları taharriyât-ı vâkı‘alarının memhûr jurnalini tanzîm ile derhâl tâbi‘ oldukları hükûmete takdîm etmeye mecbûr olacak ve bu hükûmet dahi mezkûr jurnali meskenine girilen ecnebinin derhâl en yakın mahâlde bulunan konsolos me’mûruna irsâl eyleyecekdir. Bâlâda beyân olunan ahvâl vukū‘unda me’mûrîn-i zâbıta tarafından ne sûretle hareket olunacağı ileride neşr ve i‘lân olunacak nizâmnâme-i mahsûsunda ta‘yîn olunacakdır. Memâlik-i şâhânenin vilâyet usûl-i mehâkimi cârî olan kıt‘alarında konsolos ikāmetgâhından dokuz sâ‘at ziyâde mesâfede bulunan mahallerde mehâkim-i sulhiye derecesinde bulunan kurâ ihtiyâr meclisleriyle kazâ de‘âvî meclislerinde teba‘a-i ecnebiyeye müte‘allik olup re’sü’l-mâlı bin guruşdan ziyâde olmayan de‘âvînin ve beş yüz guruş cezâ-yı nakdîden ziyâde mücâzâtı müstelzim olmayan cünha ve kabâhatin konsolos veyâ adamları bulunmaksızın rü’yeti câiz olup şu kadar ki ecânibe âid olarak bâlâda ta‘yîn olunan derece ve sûretde rü’yet olunan de‘âvînin konsolos veyâ vekîli bulunan sancak de‘âvî meclisine istînaf olunmak hakkı mukarrerdir. Bu sûretle istînaf olunan de‘âvîde konsolos veyâ adamlarının bulunması iktizâ eder istînaf vukū‘u evvelce lâhık olan hükmün ta‘lîk-i icrâsını istilzâm eyleyecekdir, herhâlde konsolos veyâhûd adamları bulunmaksızın kuyûd-ı meşrûha tahtında lâhık olan hükümlerin icrâ-yı cebriyesi câiz olamayacakdır.

Mevâdd-ı meşrûhanın mevki‘-i icrâya konulması takdîrinde ashâb-ı da‘vânın îfâ edecekleri usûl-i muhâkemeyi mutazammın cânib-i Devlet-i aliyyeden bir kıt‘a nizâmnâme-i mahsûs neşr ve i‘lân olunacakdır.

Kurâ ihtiyâr meclisleriyle kazâ de‘âvî meclisleri için ta‘yîn olunan dereceden ileride olmayan bir da‘vânın konsolos hazır olmaksızın işbu mecâlisde rü’yetine istînaf hakkı bâkī olmak ve hîn-i istînafda konsolos veyâ vekîli bulunmak şartıyla teba‘a-i ecnebiyenin her kangı mahâlde olursa olsun muvâfakat eylemelerine kendileri me’zûn olacaklardır. Bir ecnebi da‘vâsının ber-vech-i meşrûh konsolos bulunmaksızın rü’yetine muvâfakıyetini kable’l-mürâfa‘a tahrîren beyân eylemek lâzım gelecekdir. Kuyûd-ı mezkûrenin emlâk mes’elesine müte‘allik de‘âvîye şumûlü olmayıp onlar emlâke mahsûs kānûnun ta‘yîn ettiği şerâit mûcebince rü’yet ve muhâkeme olunacakdır.

Gerek teba‘a-i Devlet-i aliyyenin ve gerek teba‘a-i ecnebiyenin mehâkim-i Devlet-i aliyyede ne türlü da‘vâları olur ise olsun hîn-i muhâkemede tebrie-i zimmet hakkına nâil olacakları misillü mürâfa‘aları dahi alenen cereyân eyleyecekdir. Mârrü’z-zikr suver-i tesviyenin ahkâmı uhûd-ı kadîme yeniden rü’yet oluncaya değin mer‘iyyü’l-icrâ kalacağından Devlet-i aliyye ileride mes’eleyi müttefikan karârlaşdırmak üzere müzâkere-i maslahat etmekliğe düvel-i müttehâbeyi da‘vet etmek selâhiyetini muhâfaza eder.

Fî 3 Rebî‘ülâhir sene 1285.