|
Rumeli Sadareti Mahkemesi 21 Numaralı Sicil (H. 1002-1003/M. 1594-1595) cilt: 12, sayfa: 125 Hüküm no: 101 Orijinal metin no: [27b-1, Arapça] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Ali Çelebi b. merhûm Mevlânâ Tâceddin’in kendi yaptırdığı mescid ve mektebin masrafları için ev ve dükkanlarını vakfettiği
Zi’l-kadri’r-refî‘ ve’l-câhi’l-menî‘ Efendi Hazretlerinin …? zamân-ı şerîflerinde vâki‘ olmuşdur. Hamdele ve salvele. [Tasdîk 1] el-Hamdü lillâhi muhikku’l-hak ve aleyhim es-savâb. İşbu mecelle-i celîle-i dîniyyede mezkûr te’sîs-i asl-ı vakf, tertîb-i şurût ve tebyîn-i vücûh-i mesârif husûslarının tamâmı indimde ve huzûrumda vâki‘ ve cârî olmuşdur. Vakfın usûl ve furû‘ cihetiyle sıhhatine ve lüzûmuna, kazâen câriyen âlâ kavânîni’ş-şer‘î vâkıfen alâ mevâkıfi’l-cârî fîmâ beyne’l-eimmeti’l-eşrâf, hükmettim. Ben vilâyet-i Anadolu-i ma‘mûrede vâki‘ asâkir-i mansûrenin kadısı abd-i fakīr ilâ fazli rabbihî subhânehû er-râci‘ min cenâbihî afvehû ve gufrânehû Cafer b. Nebi’yim Afallâhu te‘âlâ anhümâ. [Tasdîk 2] Sübûtu hâlinde mazmûnuyla amel olunur. Ketebehû Ebussuûd el-habîr, ufiye anhu. Akl-ı selîm ve kalb sâhibi her kimesne şâhid olmuşdur ki, akıllı kimesneye veya şübhe sâhibi kimesneye lâzım gelen, kader onu sefere çıkarmadan önce âleme ibret ve şâhid nazarıyla bakmak, mevcûdattaki hak sırrını tahkīk etmek, yaratıcının kudretini tefekkür etmek, hikmet-i müdebbiri tedebbür etmektir… Mevlâna Alâüddevle ve’d-dîn Ali Çelebi b. merhûm Mevlâna Tâceddin meclis-i şer‘i’l-mübîn-i şâmih-i imâd ve mahfil-i dîn-i metîn-i râsih-i evtâdda hâzır olup, işbu vakıf ikrârının kendisinden sudûruna kadar sâhibi ve mâliki olduğu, elinde ve taht-ı tasarrufunda bulundurduğu, Dârü’s-saltanat-i seniyye mahmiye-i Kostantıniyye mahallâtından merhûm Mevlâna Muslihiddin el-Yarhisârî mahallesinde vâki‘, müte‘addid beytleri, helâyı, avluyu hâvî olup bir taraftan kıdvetü’l-emâcid Defterdâr Mehmed Çelebi mülkü, diğer taraftan Mihri Hâtun b. Fazlullah mülkü, öteki taraftan imâm vakfı, diğer taraftan da tarîk-ı hâs ile mahdûd olan cemî‘-i menzilini niyet-i hâlise ve taviyye-i sâfiye ile silk-i mülk-i sahîhinden ifrâz edip habs ve vakfettiğini ikrâr ve i‘tirâf etti. Yine mahmiye-i mezbûre mahallâtından Hızır Bey Çelebi mahallesinde kâin, fevkānî ve tahtânî müte‘addid beytleri, boyacı dükkânını, değirmeni ve avluyu hâvî, iki taraftan tarîk-ı âm, diğer taraftan Yahudi Cerrâh Yasef mülkü, diğer taraftan da Hâcce Hâtun Vakfı ile mahdûd cemî‘-i menzilini dahi vakfetti. Yine mahmiye-i mezbûre mahallâtından Hızır Bey Çelebi mahallesinde kâin, Kılıççılar Hamamı kurbunda vâki‘ fevkānî ve tahtânî müte‘addid beytleri, iki odayı ve avluyu hâvî, iki taraftan Sekbânbaşı vakfı, diğer taraflardan tarîk-ı âm ve tarîk-ı hâs ile mahdûd cemî‘-i menzilini vakfetti. Yine mahmiye-i mezkûrede vâki‘ meydan-ı Icleyeyn? kurbunda kâin, iki taraftan tarîk-ı âm, diğer taraftan merhûm Mevlâna Muhyiddin el-Fenârî vakfı, diğer taraftan da Yahudi Lazari’den merhûm Mevlâna Hâfız el-acem’in veresesi tarafından iştirâ edilen mülk ile mahdûd olan üç dükkânını vakfetti. Yine mahmiye-i mezbûre mahallâtından Hızır Bey Çelebi mahallesinde kâin, iki taraftan tarîk-ı âm diğer taraftan tarîk-ı hâs ile mahdûd bulunan fevkānî ve tahtânî müte‘addid beytleri hâvî cemî‘-i menzilini vakfetti. Yine mahmiye-i mezbûre mahallâtından Hızır Bey Çelebi mahallesinde kâin, bir taraftan tarîk-ı âm, diğer taraftan Şîrmerd b. Abdullah mülkü, öteki taraftan Yahudi ( ) vakfı ile mahdûd fevkānî ve tahtânî müte‘addid beytlerini vakfetti. Mahrûse-i Bursa’daki Kız çeşmesi kurbunda vâki‘ Seyfeddin mahallesinde kâin bir taraftan tarîk-ı âm, diğer taraftan Ebûbekir ve Behrâm mülkleri, diğer taraftan da el-Hâc Süleyman mülkü ile mahdûd ekmek fırınını vakfetti. Yine mahalle-i merkūmede vâki, iki taraftan tarîk-ı âm, diğer taraftan eytâm-ı Mahmud mülkü, diğer taraftan da Kör İsa oğlu mülkü ile mahdûd on odasını vakfetti. Yine mahrûse-i mezbûrede vâki‘ Mücellidî mahallesinde kâin, iki taraftan tarîk-ı âm, diğer taraftan Dellâl el-Hâc Ahmed mülkü, diğer taraftan da Bilal b. Abdullah mülkü ile mahdûd olan altı dükkânını vakfetti. Yine mahmiye-i mersûmede vâki‘ Tahtamescid mahallesi kurbunda kâin, bir taraftan su sebîli, diğer taraftan Musa mülkü, öteki taraftan İsa mülkü, diğer taraftan da Şah Hûbân bt. İskender mülkü ile mahdûd olan altı odasını vakfetti. Vâkıf-ı mezbûr cemî‘-i ebniye-i mezkûresini cümle tevâbi‘ ve levâhıkı ve kâffe-i hukūku ve mürâfıkı ile “Allah’ın mescidlerini, ancak Allah’a ve âhiret gününe inânan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’dan başkasından korkmayan kimesneler imâr eder.” âyetine ri‘âyeten ve Nebiyy-i muhtârın “Her kim Allah için bir mescid inşâ ederse Allah da onun için cennette bir ev inşâ eder.” hadîsine rağbeten mezbûre Mücellidî mahallesinde vâki‘, mü’minîn ve mü’minât orada namaz kılsınlar diye kendisinin inşâ ettirdiği mescid-i şerîfin mesâlihine ve sıbyân-ı fukarâ ve fukarâ-i sıbyânın ta‘lîm-i Kur’ân-i azîmi ve telkīn-i Furkān-ı kerîmi için mescid-i mezbûr kurbunda inşâ ettirdiği mektebin mesâlihine vakfetti. Vâkıf-ı mezbûr evkāf-ı merkūmenin, emânet ve diyânet ile ma‘rûf, istikāmet ve siyânet ile mevsûf harâma meylinden emîn olunan, edâ-i hizmetinde kusûr etmeyen mütevellî re’yi ile istiğlâl-i şer‘î ile istiğlâl edilmesini şart etti. Allah’ın rıbh ve galleden rızık verdiğinden, evvelâ evkāfın tamir ve meremmetine sarf edilmesini şart etti. Kalandan yevmî dört akçenin tevliye hakkı olarak mütevellîye, üç akçenin câbîye verilmesini şart etti. Vâkıf-ı mezbûr, mescid-i mezkûra, erkân-ı salât ve vâcibâtını bilen, âlim ve mütedeyyin bir imâm ta‘yîn edilip ona, ikisi imâmet hakkı biri de her gün sabâh namazından sonra mescid-i mezbûrda sûre-i Yâsîn-i şerîf tilâvet edip vâkıfın rûhuna hediye etmesi mukābili olarak yevmî üç akçe verilmesini şart etti. Mescid-i mezbûra vakitleri bilen sâlih, zikredilen sıfâtlarla mevsûf bir müezzin dahi ta‘yîn edilmesini ve ona yevmî bir akçe verilmesini şart etti. Bir de kayyım ta‘yîn edilip ona şehrî on akçe verilmesini şart etti. Mekteb-i mezbûra emîn, tecvîdi bilen, Kelâm-ı mecîdi bilmede mâhir, sıbyân-ı müslimîne Kur’ân-i azîm öğretecek bir mu‘allim ta‘yîn edilmesini ve ona yevmî iki akçe verilmesini şart etti. Mektebde sıbyâna derslerini belletecek bir de halîfe istihdâm edilmesini ve ona yevmî bir akçe verilmesini şart etti. Mu‘allimliği mescid-i mezbûr imâmına, halîfeliği de müezzinine şart etti. Aralarında imâm ve müezzinin de olduğu ehl-i Kur’ân’dan sulehâ on beş kişinin ta‘yîn edilip, her hafta Perşembe günü iki def‘a, pazartesi günü bir def‘a öğle namazından sonra mescid-i mezbûrda ictimâ‘ edip her birinin Tenzîl-i celîlden tertîl ve teennî üzre bir cüz’ okuyup sevâbını vâkıf-ı mezbûrun rûhuna hediye etmelerini ve her birine şehrî yirmi akçe verilmesini şart etti. Müezzine cüz’ sandığını getirip götürmesi için ayrıca şehrî on akçe ta‘yîn etti. Tevliyeyi, vakfiye şerâiti ve zavâbıtında tebdîl ve tağyîri, ta‘yîn edilen vezâif ve mesârifde ziyâde ve tenkisi, azl ve nasbı ve bunlardan gayrı tasarrufât-ı şer‘iyyeyi ve mesârif-i merkūmeden artan miktardan intifâ‘ı müddet-i hayâtınca kendisine şart etti. Kendisinden sonra ise diğer tasarruflar hâric olmak üzre sadece tevliyeyi Mevlâna Seydi Mehmed ve Mevlâna Derviş Mehmed nâm oğullarına müddet-i hayâtlarınca şart etti. Bunlardan sonra tevliyeyi mezbûre Mücellidî mahallesi veya ona yakın el-Hâc Seyfeddin mahallesi ahâlîsinden sâlih kimesnelere şart etti. Câbîliği müddet-i hayâtınca âzatlı kölelerinin en sâlihine sonra sâlih olmada onu izleyen kimesneye şart etti. Vefâtından sonra, mesârif-i merkūmeden artan kısmın mütevellî, imâm, müezzin ve ahâlî-i mahalle yediyle mahalle-i mezbûre ahâlîsinden sâlih ve mütedeyyin bir kimesnede emâneten konulmasını şart etti. Mütevellî-i mezbûr Seydi Mehmed, vâki‘ ikrârı bi’l-muvâcehe tasdîk etti. Emr-i vakf tamâm olduğunda vâkıf-ı mezbûr, adem-i lüzûma istinâden vakıfdan rücû‘ ile mülkiyyetine istirdâdını taleb etti. Mütevellî-i mezkûr, lüzûmu kāil olan eimme-i kibârın ve e‘izze-i ahyârın re’ylerine istinâden redden imtinâ‘ etti. Hâkimin huzûrunda murâfa‘a olunduklarında hâkim-i mûmâ ileyh lüzûmu kāil eimme-i eslâf -rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în- re’ylerine ri‘âyeten evkāf-ı mezkûrenin sıhhatine ve lüzûmuna hükmetti. Vakıf bu sûretle satılamaz, hibe edilemez ve mîrâs edinilemez şekilde lâzım, müebbed ve müseccel bir vakıf hâline geldi. “Fe-men beddelehû ba‘de mâ sem‘ihî fe-innemâ ismuhû ale’l-lezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıf el-alî ale’llâh el-hayy el-ganî” Ve alâ hâzâ vaka‘a’l-işhâd ve’t-tahrîr fî evâsıtı Zilka‘de el-harâm sene isneteyn ve tis‘în ve tis‘a mi’e.
Şuhûdü’l-hâl: Fahrü’l-müderrisîn Abdi Çelebi b. Ebûbekir Çelebi, Mehmed b. el-Hâc İvaz, Haydar b. Abdullah, Mehmed b. Bayezid, Süleyman b. Abdullah, Mevlâna Mustafa Çelebi b. merhûm Mevlâna Davud Efendi, Mevlâna Şeyh Mehmed b. Mustafa
|