.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Rumeli Sadareti Mahkemesi 21 Numaralı Sicil (H. 1002-1003/M. 1594-1595)
cilt: 12, sayfa: 143
Hüküm no: 128
Orijinal metin no: [32a-3, Arapça]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Vakfiye-i Mevlânâ Ebûbekir Efendi el-kâdî, nükúd: 200.000

Hamdele ve salvele… İşbu mazmûnunda vakıf ikrârından bahseden sahîh ve şer‘î bir hüccet, sarîh ve mer‘î bir vesîkadır. Karaferye kasabası mahallâtından Su kuyusu mahallesinde sâkin olan fahrü’l-kuzât ve zahrü’l-vülât Mevlâna Ebûbekir Efendi b. Bâli meclis-i şer‘-i şerîf-i şâmih-i imâd ve mahfil-i dîn-i münîf-i râsih-i evtâdda hâzır olup seyyidü’l-enâm resûlü’l-meliki’l-allâm Muhammed sallallâhu aleyhi aleyh ve âlâ âlihi’l-kirâm ve eshâbihi’l-izâm salâtü dâimeten ilâ yevmi’l-haşr ve’l-kıyâmın “Âdem oğlu öldüğünde üş şey dışında ameli kesilir: Kendisine du‘â eden sâlih bir oğul, istifâde edilen ilim ve sadaka-i câriye” hadîsini te’emmül ederek hâl-i hayâtında ve kemâl-i akl ve sıhhatinde niyet-i sahîha-i sâfiye ve taviyye-i hâlise-i vâfiye ile râyicü’l-vakt iki yüz bin akçesini silk-i mülk-i sahîhinden ifrâz ve mahz-ı menâlinden temyîz edip tasadduk, habs ve vakfetti. Meblağ-ı mezbûru mütevellî olarak nasbettiği Ahmed Bey b. Çalış’a teslîm ettiğinde o da cemî‘-i meblağ-ı mezbûru tesellüm etti. Vâkıf-ı mûmâ ileyh, meblağ-ı mezbûrun mütevellî-i mezkûr yediyle senede noksansız ziyâdesiz ona on bir buçuk rıbh üzre ribâ ve şübheden ârî olarak mu‘âmele-i sahîha-i şer‘iyye ile, rehn-i kavî ve kefîl-i melî-i bi’l-mâl alınarak veya haseb-i iktizâ-i hâl bunlardan biri ile iktifâ edilerek istiğlâl edilmesini şart etti. Mütevellînin meblağ-ı mevkūfu ümerâ ve erbâb-ı timar ve zümre-i râciline vermemesini, bilâkis müddet-i medîdede dahi geri alınması mümkün olacak kimesnelere vermesini şart etti. Rıbh ve galleden Allah’ın rızık verdiğinden Kur’ân-ı azîmi güzel okuyan on kişinin her birine cum‘a ve iki bayram dışında her gün bir cüz’ tilâvet etmeleri kaydıyla yevmî noksansız ziyâdesiz iki akçe ta‘yîn etti. Sûre-i En‘âmın tamâmını okumak üzre bir kimesneye iki akçe, eyyâm-ı mezkûre hâricinde sûre-i Yâsîn’i acele etmeden, teennî ve tertîl üzre tilâvet etmek kaydıyla bir kimesneye bir akçe ta‘yîn etti. Kırâ’atın müddet-i hayâtınca, sabâh namazından sonra kārîlerin mahalle-i mezbûrede vâki‘ vâkıf-ı mezbûrun evinde ictimâ‘ıyla yapılmasını şart etti. Vefâtından sonra ise kasaba-i mezbûrede vâki‘ Câmi‘-i atîkde yapılmasını şart etti. Cüz’lerden birinin rızâ’en lillâhi’l-meliki’l-allâm, birinin ruh-i resûlillâh aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm için, birinin evlâd-ı ve ezvâc-ı ve ashâb- resûlillâhın rûhları için, birinin onlara tâbi‘ olan ulemâ-i kirâm, meşâyih-ı fihâm -rahimehümu’llâhü el-melikü’l-allâm- ve mu‘allimlerinin ervâhı için okunmasını şart etti. Sûreteyn-i mezkûreteynin birinin kendisi için diğerinin Hayrünnisa Hâtun nâm zevcesi için okunmasını şart etti. Cüzlerden birinin evlâdının ve evlâd-ı evlâdının ervâhı için, birinin erkek ve kız kardeşleri için, cüzlerden ikisinin ebeveyninin rûhları için okunmasını şart etti. Eczâ-i şerîfeyi muhafaza edecek kimesneye yevmî bir akçe, mütevellîye yevmî dört akçe, hîle ve hıyânetten berî olacak câbîye yevmî iki akçe, inde’l-hâcet-i muhâsebe, kâtibe iki akçe, zevce-i mezkûresine yevmî beş akçe, Kadı Abdüllatîf Çelebi nâm oğluna yevmî on beş akçe, Rukiye Hâtun nâm kızına on akçe sonra ikisinin evlâdına, evlâd-ı evlâdına ve evlâdı- evlâd-ı evlâdına batnen ba‘de batnin ve fer‘an ba‘de aslin yevmî on akçe, Cemil Çelebi b. Abdüllatîf Çelebi’nin kölesine yevmî beş akçe verilmesini şart etti. Mezkûrlardan birinin nesli kesildiğinde ta‘yîn edilen miktarın diğer nesli devâm eden inâs ve zükûrdan kimesnelere verilmesini şart etti. Zâhide bt. Bedreddin’e yevmî bir buçuk akçe, Lâlezâr bt. Abdullah nâm âzatlı câriyesine yevmî bir buçuk akçe, Selime ve Hümâ, Zamâne ve Züleyha? benât-ı İbâdullah nâm âzatlı câriyelerinin her birine, sonra evlâdına, evlâd-ı evlâdına nesilleri kesilinceye kadar -el-iyâzü billâhi’l-feyyâz- yevmî birer akçe ta‘yîn etti. Mütevellînin hâkimin re’yi ile başka bir zamân diğer cüz’leri kırâ’ata kādir kimesnelere tilâvet ettirebileciğini şart etti. Sonra mezbûr Ahmed Beyin vakf-ı mesfûra mütevellî olmasını, sonra evlâdının en sâlihînin, sonra evlâd-ı evlâdının en sâlihînin, sonra evlâd-ı evlâd-ı evlâdının en sâlihînin olmasını şart etti. Nesilleri kesildiğinde, hâkim-i mûmâ ileyhin re’yi ile emr-i tevliyeye kādir sâlih bir kimesnenin mütevellî olmasını şart etti. Rıbh-ı mesfûrdan bin sekiz akçe ile mütevellî-i mezbûrun koyun eti, sâde yağ, pirinç, bal, nohut ve safran iştirâ edip her sene Receb ayının ilk Perşembe günü, Şaban ayının yirmi dördüncü günü ve Ramazan ayının yirmi altıncı günü pilav ve zerde pişirilip fukarâya verilmesini şart etti. Rıbhdan yedi yüz yirmi akçenin mütevellî yediyle her sene Ramazan ayının son on gününde elbise ve ayakkabı iştirâ edilip muhtac olan eytâm ve sıbyâna verilmesini şart etti. Mesârifden artan kısmın evlâd-ı vâkıfa sonra evlâd-ı evlâdına sonra evlâd-ı evlâd-ı evlâdına harcanmasını ba‘de’l-inkırâz -el-iyâzü bi’llâh- cüz-i şerîflerin vech-i meşrûh üzre okutulmasına sarf edilmesini şart etti. Mürtezikanın vakfa hasbeten lillâh nâzır olmalarını şart etti. Tebdîl, tağyîr, azl ve nasbın müddet-i hayâtınca kendi yedinde olmasını şart etti. Hâl bu minvâl üzre iken vâkıf-ı mezbûr cemî‘-i meblağ-ı mesfûru taleb ve mezkûr mütevellînin ecr-i misilden ziyâde vazîfe-i mu‘ayyene diye aldığı mâlı istirdâda ve vakfiyetinden rücû‘a şürû‘ edip, eimme-i selâsemiz -rıdvânullâhi aleyhim ecma‘în- katlarında denânîr ve derâhimin vakfı sahîh değildir ve ona mebnî olan şürûtun dahi adem-i sıhhati mukarrer olmakla mütevellînin ecr-i misilden ziyâde aldığı vazîfe helâl olmamağın ziyâdesi bana teslîm olunmak taleb ederim dedikte, mütevellî vazîfesini sıyâneten sadr-ı kitâbta tevkī‘-i refi‘ vâki‘ olan hâkim-i nâfizü’l-ahkâmdan cevâza ve lüzûma zâhib olan imâmlar re’yleri üzre hüküm taleb edince hâkim-i muşârun ileyh vakf-ı nukūdun sıhhatine İmam Züfer’den İmam Ensârî rivâyeti üzre hükmedip lâkin vâkıf bu mertebe ile kanâ‘at etmeyince meblağ-ı mezbûru almağa kāil olup İmam Züfer katında sıhhat-i vakf lüzûmu îcâb ettirmez; zikr olan sıhhate hüküm lüzûmu îcâb eylemez diye meblağ-ı mezbûru taleb edince mezkûr mütevellî sıhhate hükm olunmak ile mecme‘un aleyh olunca imâmeyn-i mezbûreyn re’ylerinde dahi sahîh olmuş oldu. Onların re’ylerinde sıhhat lüzûmdan müfârakat olunmaz diye lüzûmuna dahi hüküm taleb edince hâkim-i mûmâileyh vakıf cânibini haklı bulup mesâil-i evkāfta cârî eimme-i eslâf beynindeki ihtilâfı da bilerek meblağ-ı mezkûrun vakfının lüzûmuna dahi hükmedip tescîl etti. Vakf-ı mezbûr bu sûretle, Allah’a meleklerine, kitâblarına, resûllerine ve âhiret gününe îmân eden bir kimesne için tağyîri, tebdîli, ibtâli ve ta‘tîli câ’iz olmayacak şekilde sahîh, lâzım, müebbed ve müseccel hâle geldi. “Fe-men beddelehû ba‘de mâ sem‘ihî fe-innemâ ismuhû ale’l-lezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıf ale’llâhi’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm.” Ve zâlike cerâ ve hurrire fî gurreti Şevvâli’l-mükerrem sene isneteyn ve elf mine’l-hicreti’n-nebeviyye.


Şuhûdü’l-hâl: Hüsrev Çavuş bi Dergâhı âlî, Mevlâna Abdurrahim Çelebi el-müderris, Hüseyin Bey b. Ahmed el-cündî, Mevlâna Şeyh-zâde Ahmed Çelebi el-müderris, Mevlâna Mustafa Çelebi el-müderris, Mevlâna Hüsam el-müste‘id, Mevlâna Mahmud [b.] Ebûbekir el-müderris, Mevlâna İbrahim Çelebi el-müderris, Ali Çelebi b. Mehmed el-müderris, Etyemez-zâde Mustafa Çelebi el-kādî, Ali Dede el-İmâm, Abdülkerim Halîfe el-müezzin, Abdülcelîl Efendi el-kādî, Mehmed Çelebi b. Said el-müste‘id