Rumeli Sadareti Mahkemesi 21 Numaralı Sicil (H. 1002-1003/M. 1594-1595) cilt: 12, sayfa: 192 Hüküm no: 206 Orijinal metin no: [46a-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Tophane-i âmire mustahfızı Midillili Ali Reis b. Abdülkâdir’in vakfiyesi
Ammâ ba‘d, bâ‘is-i tahrîr-i kitâb-ı müşgîn-nikāb-ı anberîn-erkām ve dâ‘î-i tastîr-i hitâb-ı sıhhat-nisâb-ı savâb-irtisâm budur ki, erbâb-ı ukūl-ı selîm ve ashâb-ı tıbâ‘-ı müstakīme katında çün dâr-ı dünyânın adem-i sebâtı sâbit ve vâzıh ve vücûd-ı eşyânın şettâtı mütehakkık ve lâyıh olup bahârı hazânla hem-inân sûru ziyânla hem-zebân dirheminin sonu hemm ve dinarının sonu nâr ve her zî-hayâtın vefâtı mukadder ve her zî-vücûdun vatı mukarrerdir. Metâ‘ ve mâlı ma‘raz-ı zevâlde ve menâfi‘ vü menâli mehazz-i intikālde ve evzâ‘ vü ahvâli tezelzülde ve câh ü celâli tehavvüldedir. Lâ cerem tevfîk-i Rabbânî refîki olan sa‘îd-i âkil ve inâyet-i rahmânî hâdî-i tarîki olan reşîd-i gayr-ı gāfil bi kaderi’l-kudre emti‘a-i fâniye-i dünyeviyesini vesîle-i bâkiye-i uhreviyye ve bi vus‘i’t-tâka bu dâr-ı âriyede ebniye-i sadakāt-ı câriyesini cennet-i âliyede vâsıta-i kusûr-ı bî-kusûr-ı sâmiye edip dâimâ icrâ-i sadakāta kıyâm ve hemîşe îkā-i hasenâta ikdâm eder ve îsâr-ı bezl-i mâl ve iksâr-ı savâlih-i a‘mâlde cehd-i belîğ ve cidd-i bî-dirîğ ile selef-i sâlihîn ve halef-i nâsihîn tarîkine gider, tâ ki nefs-i insânî bu mesken-i fenâ ve mevtin-i inâya vedâ‘ etdikden sonra ameli munkatı‘ ve ibâdeti mürtefi‘ olmaya, nitekim hazret-i risâlet-penâh-ı habîb-i İlâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurmuşdur ki, "izâ mâte ibnü âdem inkata‘a amelühû illâ an selâsin ilmin yüntefe‘u bihî ve veledin sâlihun yed‘û lehû ve sadakātin câriyetin beyne yedeyhi" şöyle ki, bu atiyye-i aliyye-i Rahmâniyyenin mazharı ve bu ârife-i seniyye-i subhâniyenin masdarı olan menba‘-ı mehâsin-i lütf u kerem ve ma‘den-i merâzî-i hilm u şiyem mübdi‘-i mebânî-i hayrât ve mebde’-i mecârî-yi meberrât Tophâne-i âmire mustahfızlarından Midillili Ali Reis b. Abdülkādir -zâdellâhu te‘âlâ tevfîkahû ve ce‘ale’t-takvâ zâdehû ve refîkahû ve tekabbele bi kabûli hasenin hayrâtihî ve dâ‘afe alâ nehci ahsenin hasenâtihî- vaktâ ki intihâz-ı fırsatı ganîmet bilip iddihâr-ı zevâde-i âhirete azîmet kılıp müte‘addid mecârî-i hayrâtı binâ ve müteceddid mebânî-i meberrâtı inşâ edip "men benâ lillâhi mesciden benallâhu lehû beyten fi’l-cenneti" hadîs-i şerîfinin netîce-i seniyyesine tâlib ve râgıb oldıysa, meclis-i şer‘-i şerîf-i şâmihu’l-imâd ve mahfil-i dîn-i münîf-i râsihu’l-evtâda alâ vâzı‘ihi efdalü salavâti’r-rahmân bi adedi mâ tehayyeze fi’l-mekân hâzır olup şöyle ikrâr-ı sahîh-i şer‘î ve i‘tirâf-ı sarîh-i mer‘î kıldı ki, kazâ-i Yoros’a tâbi‘ Kavak nâm karyede vâki‘ cevânib-i erba‘ası tarîk-i âmla mahdûd yılda dört akçe mukāta‘alı arsa-i ma‘rûfe ve rahbe-i meşhûrede mümtesilen bi kavli’l-meliki’l-kādir "innemâ ya‘müru mesâcidallâhi men âmene billâhi ve’l-yevmi’l-âhiri" hasbeten lillâhi te‘âlâ ve haseneten li-rûhi resûlihi’l-mu‘allâ bir câmi‘-i şerîf-i refî‘ü’l-bünyân ve ma‘bed-i latîf-i menî‘ü’l-erkân mü’essesün ale’t-takvâ binâ ve inşâ edip ve yine câmi‘-i şerîf kurbunda yılda dört akçe mukāta‘alı arsa-i hâliyede bir maslak ve bir kuyu ihdâs edip ebniye-i mezkûreyi ikāmet-i salât eden âmme-i mü’minîn ve mü’minât ve kâffe-i Müslimîn ve Müslimât için vakf ve habs edip ve tarâ’ıkını ifrâz ve mümtâz eyleyip teslîmi lâzım olanlara teslîm eyledim ki, izn-i âmla câmi‘-i mezkûrda de’b-i mu‘tâd üzre bi’l-ezân ve’l-ikāme ferâdî ve cemâ‘atle evkāt-ı hamse ve salât-ı cum‘a ve a‘yâd ve terâvîh ve sâir sünen ve nevâfil edâ oluna, ba‘de zâlik câmi‘-i mezkûrun mesâlihi ve mürtezikasının vezâyifi ve sâir masârıf ve mühimmâtıyçün silk-i mülkümde münderic ve munharit ve sımt-ı zabtımda münselik ve munzabıt olan cümle emlâkimden karye-i mezbûrede vâki‘ yılda beş akçe mukāta‘alı arsada binâ olunmuş cevânib-i erba‘ası Ali Bâli mülkü [46b] ve Şah Hûbân mülkü ve tarîk-i âmla mahdûd bir beyt-i ulvî ve zılle ve tahtında bir ahır ve fırın ve kenîf ve bir beyt-i süflâ ve bir kenîf ve bi’r-i mâ ve muhavvatayı müştemil olan menzilimi, câmi‘-i mezkûrda her kim imâm olursa ana vakf eyledim ki, imâm-ı merkūm menzil-i mezbûrda sâkin olup mukābele-i süknâda her gün vakt-i işrâkda bir cüz’-i şerîf tilâvet edip sevâbını rûhuma hibe eyleye ve yine karye-i mezbûrede vâki‘ yılda üç akçe mukāta‘alı etrâf-ı erba‘ası Rıdvan Hâtun bt. Hacı mülkü ve Dîvâne Mustafa mülkü ve tarîk-i âmla mahdûd olan arsada binâ olunmuş mülk menzilimi dahi câmi‘-i mezbûrun mü’ezzinine vakf eyledim ki, her kim mü’ezzin olursa sâkin olup ve hizmetinde kāim olup evkāt-ı hamsede câmi‘-i mesfûrun ezân ve ikāmetine müdâvemet eyleye ve yine karye-i mezbûrede vâki‘ yılda dört akçe mukāta‘alı tarafeyni Musli Çelebi mülkü ve tarafeyni vâdi ve tarîk-i âmla mahdûd olan arsada binâ olunmuş bir habbâz fırınını ve at değirmenini ve hâric-i mahmiye-i Galata’da kasaba-i Kasımpaşa’da vâki‘ yılda beş akçe mukāta‘alı iki cânibi Mehmed Çelebi b. el-Hâc Ali mülkü ve tarafeyni tarîk-i âm ve hâs ile mahdûd olan arsada binâ olunmuş bir fırınla at değirmenini müştemil musakkafı ve yine mahmiye-i mezbûrede Karaköy kapısından hâric yılda kırk akçe mukāta‘alı bir cânibi Tahire Hâtun Vakfı ve bir tarafı tarîk-i âm ve bir cânibi nevbethâne kullesi ve taraf-ı âharı cidâr-ı hisâr ile mahdûd olan arsada binâ olunmuş iki bâb dükkânımı ve yine mahall-i mezbûrda vâki‘ yılda otuz akçe mukāta‘alı bir cânibi Ayasofya Vakfı ve bir cânibi tarîk-i âm ve bir cânibi kulle-i nevbethâne ve cânib-i âharı cidâr-ı hisâr ile mahdûd olan arsada binâ olunmuş birbirine muttasıl iki bâb dükkânımı ve yine mahmiye-i mezbûre hisârı hâricinde Balıkpazarı’nda vâki‘ yılda altmış akçe mukāta‘alı bir cânibi el-Hâc İbrahim mülkü ve bir cânibi tarîk-i âm ile mahdûd olan arzda binâ olunmuş bir bâb dükkânımı ve yine Kürkçükapısı dâhilinde Câmi‘-i Atîk mahallesinde vâki‘ yılda yirmi beş akçe mukāta‘alı arz üzerine binâ olunan üç bâb fevkānî odaları ve bir mahzeni müştemil olup cevânib-i erba‘ası Yelkenci Mustafa Vakfı ve Ayasofya Vakfı ve el-Hâc Kasım Vakfı ile ve tarîk-i âmla mahdûd mülk menzilimi ve mahmiye-i mezbûre hisârı ebvâbından hâric-i Azabkapısı’nda vâki‘ yılda yirmi beş akçe mukāta‘alı bir cânibi Çerâğî Reis Vakfı ve Hâce Hâtun mülkü ile ve cânibeyni deryâ ve tarîk-i âmla mahdûd olan pereme yerinde binâ olunan mülkümü ve yine hâric-i bâb-ı mezbûrda cevânibi Veli Reis ve İbrahim Reis yerleri ve deryâ ve tarîk-i âmla mahdûd yılda yirmi beş akçe mukāta‘alı pereme yerinde binâ olunmuş mülkümü ve mahall-i mezbûrda vâki‘ bir cânibi Şehsuvar Reis yeri ve Murad Reis yeri ve deryâ ve tarîk-i âmla mahdûd yılda yirmi beş akçe mukāta‘alı pereme yerinde vâki‘ mülkümü ve yine mahall-i merkūmda bir cânibi Mehmed b. Selim yeri ve Ahmed yeri ve deryâ ve tarîk-i âmla mahdûd yılda yirmi beş akçe mukāta‘alı pereme yerinde binâ olunmuş mülkümü ve yine mevzi‘-i mezbûrda bir cânibi Zâhide Hâtun mülkü ve Kara Musli Reis yeri ve deryâ ve tarîk-i âmla mahdûd yılda yirmi akçe mukāta‘alı pereme yerinde binâ olunmuş mülkümü ve yine mevzi‘-i mezbûrda cevânibi Murad Reis yeri ve Şücâ‘ Reis yeri ve deryâ ve tarîk-i âmla mahdûd yılda yirmi akçe mukāta‘alı pereme yerinde vâki‘ mülkümü ve yine mevzi‘-i mezbûrda cevânibi Hamza Reis yeri ve Cuma Reis yeri ve deryâ ve tarîk-i âmla mahdûd yılda yirmi beş akçe mukāta‘alı pereme yerinde binâ olunmuş mülkümü ve mahmiye-i mezbûrede Câmi‘-i Atîk mahallesinde vâki‘ ulven [47a] ve süflen iki beyti ve mahzeni ve bi’r-i mâ ve muhavvatayı müştemil cevânibi Hacı Hüseyin kızı Emine Hâtun mülkü ve Kasım Paşa Vakfı ve tarîk-i âmla mahdûd olan mülk menzilimi ve yine mahmiye-i mezbûrede Bereketoğlu mahallesinde bir tarafı Abdülhamid Efendi Vakfı’na ve bir tarafı zevce-i râhib mülküne ve tarafeyni tarîk-i âmla mahdûd bir beyt-i süflâ ve birbiri üzerinde dört beyt-i ulvî ve zılle ve kenîf ve muhavvatayı hâvî mülk menzilimi, bu cümle zikr olunan emlâkimi cemî‘-i tevâbi‘i ve kâffe-i tarâ’ıkı ve menâfi‘i ile asl-ı mâl ve etyab-ı menâlimden ifrâz ve temyîz edip zikr olunan câmi‘-i şerîfin mesâlihi ve mürtezikasının vezâifi için vakf ve habs eyledim ve bundan mâ‘adâ beş kıt‘a mesâhif-i şerîfe ve bir hatm-i eczâ-i Kur’ân-ı azîm li-vechillâhi’l-aliyyi’l-kerîm tilâvet-i furkān-ı kadîm için vakf edip câmi‘-i mezbûrda vaz‘ eyledim ve Azabkapısı ile Kürkçükapısı beyninde vâki‘ Ali Dede Zâviyesi kurbunda binâ eylediğim bi’r-i mâ’ı hulûs-ı niyet ve safâ’-i taviyyet ile alâ vechi’t-te’bîd vakf ve tahlîd edip şöyle şart eyledim ki, zikr olunan akārât-ı mevkūfe imâm ve mü’ezzine vakf ve şart olunan menâzilden gayrı akār ve musakkafât cümlesi alâ vechi’l-helâl ücret-i mu‘tâde ile îcâr ve istiğlâl olunup alâ nehci’l-mübâh cem‘ olunan mahsûlât-ı icâreden mütevellî-i vakfa cihet-i tevliyet yevmî beş akçe vazîfe verile ve mütevellî-i vakf olan salâh ve diyânetle ma‘rûf ve imâmet ve istikāmetle mevsûf tevliyet zabtına kādir olan ve vakf-ı mezbûrun kâtibine yevmî iki akçe vazîfe verile ve kâtib olan kimesne sâlih ve ilm-i hesâbda mâhir ve defter kitâbetine kādir salâh ve diyânet ve sedâd ve istikāmet ile mesâlih-i vakfı görmekde mecd u sâ‘î ola, vakf-ı mezbûrun câbîsine dahi yevmî iki akçe verile ve câbî dahi müstakīm ve mütedeyyin hukūk-ı nâsa tama‘dan ârî ve mahsûl-ı vakfı cem‘ ve tahsîlde gereği gibi mecd u sâ‘î ola ve câmi‘-i mezkûrda her kim imâm olursa hitâbeti dahi ana meşrûta olup, cihet-i imâmet yevmî üç akçe ve vazîfe-i hitâbet yevmî iki akçe ola ve imâm olan kimesne erkân-ı salâtı âlim ve tilâvet-i Kur’ân-ı azîme kādir salâh ve diyânet ile mütehallî ibâdete müdâvim ve hizmetinde kāim ola ve her yevm-i Cum‘a’da kable salâti’l-cum‘a yevmî bir akçe ile bir devr-hânlık imâma meşrûta ola ve yine imâm-ı mezbûr her gün huzûrunda üç kere sûre-i Fâtiha ve dokuz kere sûre-i İhlâs tilâvet edip ve habîb-i ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- hazretine otuz kere salavât edip bu cümlenin sevâbını el-Hâc İbrahim ve Gaybi Reis ve Kara Receb rûhlarına ihdâ’ edip mukābelesinde yevmî üç akçe verile ve yine imâm-ı mezbûr her gün câmi‘-i merkūmda vaz‘ etdiğim eczâ-i şerîfeden vakt-i subhda rızâ’en lillâhi te‘âlâ ve haseneten li-rûhi’l-resûli’l-mu‘allâ bir cüz’-i şerîf tilâvet edip ol mukābelede yevmî iki akçe verile ve yine imâm-ı merkūm her gün ba‘de salâti’s-subh bir kere sûre-i Yâsîn tilâvet edip ve ba‘de salâti’z-zuhr vâkıf ve evlâdı ervâhiçin sûre-i Tebâreke tilâvet edip ve ba‘de salâti’l-asr bir kere sûre-i Âmme tilâvet edip ve ba‘de salâti’l-işâ’ yine sûre-i Tebâreke kırâ’at edip mukābelesinde yevmî üç akçeye mutasarrıf ola ve yine câmi‘-i mezbûrda evkāt-ı ezâna vâkıf ve âdâb ve erkânını ârif hizmet-i ezâna kādir imâm mevcûd olmadıkça kāimmakām-ı imâm olmağa lâyık bir sâlih ve dindâr hoş-elhân kimesne mü’ezzin olup vakt-i ezânda evkāt-ı hamse için ezân okuyup ikāmet ile mukābelesinde yevmî iki akçe vazîfe verile ve yevmî bir akçe ile câmi‘-i mezbûrun kayyumluğu dahi mü’ezzine meşrûta ola ve zikr olunan beş mushafın birisi kürside dura, müez[zin] olan kimesne her gün vakt-i zuhrda ol mushaf-ı şerîfin vechinden bir aşr tilâvet edip ba‘dehû bakiyye-i aşrı [47b] tamâmına akrân edip sevâbını vâkıf ve evlâdı ervâhına hibe eyleyip yevmî iki akçe vazîfe verile ve mü’ezzin-i mesfûr her gün vakt-i subhda imâm ile ma‘an zikr olunan eczâ-i şerîfeden bir cüz’-i şerîf tilâvet edip yevmî iki akçe vazîfe verile ve yevmî bir akçe ile devr-hânlık dahi mü’ezzine meşrûta ola ve zikr olunan beş Mushaf-ı şerîf ve bir hatm-i eczâ-i şerîfe aslâ câmi‘-i şerîfden taşra çıkarılmaya, câmi‘ içinde zabt ve hıfz oluna ve yine mü’ezzin-i merkūm yevmî üç akçe ile her gün huzûrunda üç kere sûre-i Fâtiha ve dokuz kere sûre-i İhlâs ve otuz kere rûh-ı resûle salavât verip sevâbını el-Hâc İbrahim ve Mehmed Çelebi ve el-Hâc Receb rûhlarına hibe eyleye ve dahi şart eyledim ki, her kim ki hâssa bostancıbaşı olursa zikr olunan evkāfımın üzerine nâzır olup mütevellî umûr-ı evkāfa te‘âtî etmek istedikde ma‘rifet-i nâzır ile mübâşeret eyleye ve sene başında mahmiye-i Galata kadısı ma‘rifet-i nâzır ile vakf-ı mezbûrun muhâsebesin görüp harc-ı muhâsebe iki yüz akçe verile ziyâde almaya ve nezâret mukābelesinde imâm ve mü’ezzinin vakt-i subhda tilâvet eyledikleri iki cüz’-i şerîfin sevâbı nâzırın ola ve câmi‘-i mezbûrun her sene çerâğlarına yüz yirmi akçe yağ mumu alına ve dahi yılda iki kıt‘a şem‘-i asel alına, her kıt‘ası üçer vakıyye olan, Berât gecelerinde ve Ramazan gecelerinde îkād oluna ve yine leyâlî-i Ramazan’da câmi‘in minâresinde on iki aded kandil yanıp on beş vakıyye revgan-ı zeyt sarf oluna ve şehr-i mezbûrda kandil yakana altmış akçe verile ve câmi‘-i merkūmun hasırı eskiyip yâhûd sirkat olursa rey‘-i vakfdan tecdîd oluna ve Azabkapısı’nda zikri sebk eden kuyunun dahi koğası ve reseni ve aydınlanması ve sâir masârıfı lâzım geldikde rey‘-i vakfdan sarf oluna ve Kapı kurbunda olan maslak için ücret-i sakā ayda yüz akçe verile ve câmi‘-i mezkûrun havâlîsi ki arz-ı hâliyeden kimesne binâ ihdâs eylemeye ve câmi‘in kapısı yanında olan maslakın ve kapının dahi ihtiyâcı oldukda levâzımı rey‘-i vakfdan sarf oluna ve Yoros karşısında ve Kıssahân bağçesi kurbunda yapdığım yollar ve kaldırım ta‘mîr ve termîm olmak lâzım geldikde rey‘-i vakfdan ta‘mîr ve termîm oluna ve yine mahmiye-i Galata’da Ali Çelebi mahallesinde vâki‘ bir cânibi cidâr-ı hisâr ve bir cânibi Ayşe Hâtun mülkü ve tarafeyni tarîk-i âm ve hâs ile mahdûd olup üç beyt-i süflâ ve beş beyt-i ulvî ve bi’r-i mâ ve mahzen ve kenîf ve zât-ı eşcâr-ı müsmire muhavvatayı müştemil olan mülk menzilimi vakf edip evvelâ süknâsını mâdâme ki kayd-ı hayâtla mukayyidin kendi nefsime şart eyledim ve benden sonra evlâdıma ve evlâd-ı evlâdıma neslen ba‘de neslin munkarız oluncaya dek anlara şart eyledim, ba‘de inkırâzi’l-evlâd hanım[ım] Sakine bt. Ahmed mâdâme ki zevc-i âhara varmaya ana şart eyledim ki, menzil-i merkūmda sâkine olup rey‘-i vakfdan yevmî dört akçe vazîfeye mutasarrıfa ola ve zevc-i âhara varırsa ihrâc olunup vazîfesi dahi verilmeye ve mezbûreden sonra menzil-i mezbûr istiğlâl olunup mahsûlü meremmetinden fazla kalırsa Medîne-i Münevvere fukarâsına sarf oluna ve sâir mahsûlâtın masârıfından zevâ’idi kalırsa nâzır-ı vakf ma‘rifetiyle bezzâzistânda hıfz olunup lâzım gelirse vakfın musakkafâtı tecdîd ve ta‘mîr oluna ve ta‘mîr ve termîmden bâkī kalan ile münâsib yerde akār alınıp vakfa ilhâk oluna ve dahi şart eyledim ki, zikr olunan vakfın tevliyeti ve cemî‘-i tasarrufât-ı şer‘iyyesi kayd-ı hayâtda olduğumca kendi elimde ola ve benden sonra tevliyet-i mesfûre âhardan ma‘rifet-i nâzır ve re’y-i hâkim ile tevliyete kādir ve müstehık kimesneye tevcîh oluna ve karye-i mezbûre ahâlîsi ve câmi‘-i şerîfin cümle mürtezikası ve utekāmdan olanlar cemî‘an vakf-ı mezbûrun üzerine nâzır olup benden sonra mütevellî-i vakf olanın her sene başında muhâsebesin bile gördüreler ve mürûr-ı eyyâmla ahvâl-i âlem mütebeddil ve etvârı mütehavvil olup mahsûlât-ı evkāf-ı mezbûreyi masârıf-ı mu‘ayyene-i mezkûresine sarf mümkün olmazsa cümle mahsûlât fukarâ-i Medîne-i Münevvere’ye sarf oluna deyû şerâ’it-i muharrere ve zevâbıt-ı mukarrere kıldığın vâkıf-ı mezkûr cezâhullâhu bi’l-lutfi’l-mevfûr sadr-ı ulemâ’-i a‘lâm bedr-i fuzalâ’-i izâm kutb-ı felek-i fazl u irfân merkez-i dâ’ire-i tahkīk u îkān hibr-i nıhrîr u mâhir bahr-i mevvâc-ı zâhir hâkim-i hâsim ü hümâm seyf-i sârim ü samsâm muvakki‘-ı kitâb-ı müstetâb mette‘ahullâhu (….) ve hüsnü’l-me’âb hazretlerinin huzûr-ı ma‘delet-zuhûrlarında minvâl-i mezbûr [48a] ve minhâc-ı mastûr üzre vakf-ı mezkûre ale’t-tafsîl ikrâr-ı sahîh-i şer‘î ile evkāf-ı mezkûreyi li ecli’t-te’bîd ve’t-tescîl ve bi küllî mâ yetevakkafu aleyhi’l-lüzûm min dakîkin ve celîlin mütevellî nasb eylediği emr-i tevliyetin kendi nefsine şerîk kıldığı el-Hâc Mustafa b. Hüseyin’e teslîm eylediğine i‘tirâf-ı sarîh-i mer‘î kıldıkda, mütevellî-i merkūm dahi bi’l-muvâcehe tasdîk ve tesellüm ve kabzını ikdâr ve tahkīk eyleyip tarafeynden ikdâr ve tasdîk vâki‘ oldukdan sonra erkân-ı mebânî-i vakf-ı sâlifü’l-beyânı teşyîd ve te’kîd için vâkıf-ı mezkûr mizmâr-ı sevk-i merâmın-inân-ı beyânı ve zimâm-ı kelâmı semt-i âhara sarf edip mürûr-ı eyyâm ve kürûr-ı a‘sâr ve a‘vâm ile vakfa fütûr ve gallâtına kusûr gelmek ihtimâli dûr olmamağın, sultân-ı serîr-i ictihâd sirâc ve mihâcc-ı kâffe-i ibâd-ı muktedâ-yı kül ve rehnümâ-yı sübül hümâm-ı akdem imâm-ı a‘zam hazretleri katında bâb-ı rücû‘a sed ve meslek-i istirdâda red yokdur, binâen-aleyh vakf-ı merkūmdan rücû‘ edip silk-i mülküne ircâ‘ ve tasarruf-ı mütevellîden men‘ ve difâ‘-ı da‘vâ edip mütevellî-i merkūm bi’l-müşâfehe bast-ı cevâb-ı müstetâb edip eğerçi vakf-ı akār hümâm-ı efham ve imâm-ı a‘zam katında vech-i meşrûh üzre lüzûmdan ârî ve vücûh-ı tasarrufât-ı mülkiye târîdir, lâkin imâmeyn-i hümâmeyn ve bedreyn-i kumkāmeyn katlarında vakf ve habs-i sarîhde lüzûm lâzım ve ubûd ve hulûd emr-i mütehattimdir deyû feshine mâni‘ ve nakzına mu‘ârız ve murâfi‘ olup hâkim-i hâsım-ı mûmâ-ileyh -esbağallâhu te‘âlâ sicâle eltâfihî aleyh- hazretlerinden re’y-i sedîd ve kavl-i resîd üzre tehattüm ve lüzûmuna hükm-i muhkem-i şer‘î ve kazâ-i mübrem-i mer‘îye tâlib ve râgıb oldukda hâkim-i faysal-ı nâfizü’l-ahkâm -mete‘allâhu bi tûli hayâtihi’l-enâm- hazretleri kavl-i imâmeyn-i hümâmeyn ile amel evfak ve evlâ ve îkā-i sevâb ehak ve ahrâ idiğine câzim ve teşyîd-i erkân-ı hayrâta âzim olmağın vakf-ı mezbûrun husûs ve umûmunda sıhhat ve lüzûmuna hükm edip vakfiyet-i vakf-ı mastûr ve sa‘y-ı mebrûr ve meşkûr mücmâ‘un -aleyh müseccel ve habs-ı ma‘mûl ve mükemmel olup min ba‘d nakz ve naksa mecâl muhâl ve fesh ve ibtâl mümteni‘ü’l-ihtimâldir "fe-men beddelehû ba‘de mâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’l-lezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm" ve ecru’l-vâkıfu alallâhi’l-cevâdi’l-hayyi’l-kerîm. Cerâ zâlik ve hurrire fî evâili Zilka‘deti’l-muntazam fî silki şuhûr sene isneteyn ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Abdülkādir Hoca b. Hacı el-mü’ezzin, el-Hâc Mehmed b. Murad el-imâm, Ali b. Hüseyin, Mustafa b. Ahmed, Sefer b. Abdullah, Mehmed b. Abdullah, Sefer b. Bali, Murad b. Abdullah, Mehmed b. Hacı, Hasan b. Abdullah, Mehmed b. Mustafa, Ahmed b. Zeynelabidin, Bâli Çelebi [b.] Hasan, el-Hâc Resûl b. el-Hâc Abdi, Mehmed b. Hamza, Ahmed b. Hamza, Hüseyin b. el-Hâc Mustafa, Hamza b. Keyvan, Hamza b. Mehmed, Mustafa b. Hüseyin, Sefer b. Mehmed, Mehmed b. Sefer, İsa b. Mehmed, Osman b. Mehmed, Hamid b. Veli, Veli [b.] Osman, Mustafa b. Mehmed, Hüsam b. Hüseyin, Hüseyin b. Durmuş, Mehmed b. Abdullah, Mahmud b. Abdullah, Hüseyin b. Mustafa, Receb b. Ramazan, Mehmed b. Ramazan el-Hisârî ve gayruhüm mine’l-hâzırîn.
|