|
Rumeli Sadareti Mahkemesi 21 Numaralı Sicil (H. 1002-1003/M. 1594-1595) cilt: 12, sayfa: 293 Hüküm no: 317 Orijinal metin no: [76a-2, Arapça] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Kubad Çavuş b. Abdülmennân’ın Süleymaniye Câmi‘i yakınındaki evini vakfettiği
Hamdele ve salvele. Ammâ ba‘d. Sâhib-i hâzihi’s-sahîfe-i sahîha ve vesîka-i sarîha mefharü’l-ahâlî ve’l-a‘yân Kubad Çavuş b. Abdülmennân meclis-i şer‘-i şerîf-i şâmih-i imâdda hâzır olup, silk-i mülk-i sahîhinden ifrâz ve mahz-ı menâlinden temyîz ettiği, işbu vakıf ikrârının kendisinden sudûruna kadar sâhibi ve mâliki olduğu, elinde ve taht-ı tasarrufunda bulundurduğu, Dârü’s-saltanati’s-seniyye mahmiye-i Kostantıniyye mahallâtından Sultan-ı sa‘îd ve hâkān-ı şehîd Sultan Süleyman Hân -aleyhi’r-rahme ve’l-gufrân- mahallesinde vâki‘ olan, iç ve dış avlulu, iç avlusu dört fevkānî beyti, üç selâmlığı, kileri, tahtânî bir beyti, mutfağı, su kuyusunu, iki helâyı ve bahçeyi müştemil, dış avlusu ise fevkānî iki beyti, anbarı, ahırı ve helâyı müştemil olan, bir taraftan Mehmed Ağa b. Abdullah mülkü, iki taraftan vâkıf-ı mezbûr vakfı, diğer taraftan da tarîk-ı âm ile mahdûd bulunan cemî‘-i menzilini cümle tevâbi‘ ve levâhıkı ve kâffe-i merâsim ve mürâfıkı ile niyeti sâfiye ve taviyye-i kâfiye ile habsedip vakfettiğini ikrâr ve i‘tirâf etti. Vâkıf-ı mezbûr sonra, menzil-i mezkûr ve ilâvesinde uzaktan yakından kimesnenin müdâhalesi olmadan istediği şekilde tasarruf etmek üzre süknâyı evvelâ müddet-i hayâtınca kendisine şart etti. Dâr-ı fenâdan dâr-ı bekāya irtihâlinden sonra ise süknâyı evlâd-ı sulbiyesine, sonra evlâd-ı evlâdına sonra nesilleri kesilinceye kadar onların evlâdına şart etti. Nesilleri tamâmen inkırâza uğradığında menzil-i mezbûrun icâre-i sahîha-i mu‘tâde ile icâreye verilmesini ve Allah’ın ücret-i kirâdan ve nemâsından nâsib ettiğinden noksansız ziyâdesiz yevmî iki akçenin hamele-i Kur’ân’dan beş kimesneden her birine, her gün öğle namazından sonra Sultan Süleyman Hân Câmi‘inde ictimâ‘ edip Tenzîl-i celîlden teennî ve tertîl üzre bir cüz’ okumaları ve sevâbını vâkıf-ı mezbûrun rûhuna hediye etmeleri kaydıyla verilmesini şart etti. Eczâ-i şerîfeyi muhafaza edip tilâvet esnâsında dağıtıp tilâvetten sonra toplaması için mezkûr kārîlerden birine yevmî bir akçe şart etti. Tevliyeyi, müddet-i hayâtınca kendisine, vefâtından sonra ise yevmî iki akçe vazîfe ile müddet-i hayâtınca mefharü’l-a‘yân Musa Çavuş b. Şeyh Nasuh’a, sonra câmi‘-i şerîf-i mezkûr ve ma‘bed-i latîf-i mastûr kâtibine şart etti. Vakfa nezâreti yevmî iki akçe vazîfe ile âtiyyü’z-zikr şeyhe şart etti. Vâkıf-ı mezbûr ilâveten, menzil-i mezkûrun yanında vâki‘ olan fevkānî iki beyti, iki selâmlığı, yanında selâmlık bulunan tahtânî bir beyti, bahçeyi, su kuyusunu, helâyı ve üç dükkânı ve avluyu hâvî olup iki taraftan vâkıf-ı mezbûr vakfı, diğer taraftan Kerime Hâtun bt. Mehmed mülkü ve diğer taraftan da tarîk-ı hâs ve tarîk-ı âm ile mahdûd cemî‘-i menzili cümle tevâbi‘ ve levâhıkı ve kâffe-i merâsim ve mürâfıkı ile vakfetti. Burada süknâyı da müddet-i hayâtınca evvelâ kendisine sonra evlâdına sonra evlâd-ı evlâdına sonra nesilleri kesilinceye kadar onların evlâdına sonra müddet-i hayâtınca Gülfidan bt. Abdullah nâm zevcesine şart etti. Sonra vech-i mezkûr üzre icâreye verilip ücretinden yevmî iki akçenin ehl-i Kur’ân’dan beş kişiden her birine her gün öğle namazından sonra Sultan Süleyman Hân Câmi‘inde ictimâ‘ edip Kur’ân-ı mecîdden teennî ve tecvîd üzre bir cüz’ okumaları ve sevâbını vâkıf-ı mezbûrun rûhuna hediye etmeleri kaydıyla verilmesini şart etti. Menzil-i sâbık mütevellîsinin, nâzırının ve eczâ-i şerîfe hâfızının bu menzilde de mütevellî, nâzır ve hâfız-ı eczâ-i şerîfe olmasını şart etti. Menzilin tamir ve meremmetinin sâir mesârif-i mühimmeye takdîm edilmesini şart etti. Kirâcıların evli ve menzilin meremmet ve tamirine sa‘y ü gayret içinde olmalarını, naks ve tahrîbinden uzak bulunmalarını şart etti. Vâkıf-ı mezbûr ilâveten menzileyn-i mezkûreynin yanında vâki‘, fevkānî iki beyti, selâmlığı, tahtânî iki beyti, su kuyusunu, helâyı, avlu kapısı yanında bulunan helâsıyla beraber diğer bir fevkānî beyti hâvî, bir taraftan vâkıf-ı mezbûr vakfı, diğer taraftan el-Hâc İsa b. Mehmed mülkü, öteki taraftan Hamza Çelebi b. ( ) mülkü, diğer taraftan da tarîk-ı hâs ile mahdûd bulunan cemî‘-i menzilini cümle tevâbi‘ ve levâhıkı ve kâffe-i hukūku ve merâsimi ile vakfetti. Menzil-i mezbûrda da süknâyı evvelâ müddet-i hayâtınca kendisine, sonra müddet-i hayâtınca mefharü’s-sâlikîn umdetü’l-meşâyihi’s-sâlihîn Mevlâna Budak Efendi’ye her hafta pazartesi ve çarşamba günleri câmi‘-i mezkûrda Mesnevî nâm Fârisî kitâbı tedrîs edip anlatması ve dersin nihâyetinde vâkıf-ı mezbûrun ve sâir müslimînin ervâhına du‘â etmesi kaydıyla şart etti. Şeyh-i mezkûrun vefâtından sonra süknâyı, câmi‘-i şerîf-i mezkûr vakfındaki ehl-i vezâiften sâlih ve fakīh bir kimesneye, yukarıda zikredilen günlerde İmam Kudurî’nin Muhtasar’ını, Kenz’i, Vikāye’yi, Muhtâr’ı, Minye’yi, Ferâiz-i Secâvendiyye’yi ve diğer mûteber kütüb-i fıkhiyyeyi tedrîs etmesi kaydıyla şart etti. Menzilde sâkin olan kimesnenin menzili tamir ettirmesini, ettirmezse hâkimin izni ile ihrâc edilmesini ve menzilin icâreye verilip ücret-i kirânın vakt-i hâcette tamire sarf edilmesini şart etti. Evvelki mütevellînin burada da mütevellî olmasını şart etti. Vakfiye şartlarının tebdîl ve tağyîrinin, naks ve tevfîrinin, tefessüh ve ibkāsının müddet-i hayâtınca kendi yedinde olmasını şart etti. Şurût-i sâbıka ve kuyûd-i muharrereye ri‘âyet mürûr-i eyyâm ve a‘vâm ile ta‘azzüre uğrarsa vakıf gelirlerinin du‘afâ ve mesâkîn-i müslimât ve müslimîne sarf edilmesini şart etti. Vâkıf-ı mezbûr sonra cemî‘-i menzili tescîl maksadıyla mütevellî nasbettiği ve kendisine şerîk kıldığı mefharü’l-a‘yân Musa Çavuş [b.] Şeyh Nasuh’a teslîm etti. O da tesellüm edip sâir mütevellîlerin evkāfta tasarruf ettikleri gibi tasarruf etti ve bu teslîm ve tesellümü hâkim-i adl el-fasîl indinde ikrâr etti. Hâl bu minvâl üzre iken vâkıf-ı mezbûr, İmam-ı A‘zam ve hümâm-i efham Hazreti İmam Ebû Hanîfe el-Kûfî kavline iktidâ ederek vakfından rücû‘ edip mülküne idhâlini taleb etti. Mütevellî-i merkūm da lüzûmu kāil olan eimme-i kibâr ve e‘izze-i ahyâr kavline ri‘âyeten buna muhâlefet edip red ve teslîmden imtinâ‘ etti. Münâza‘a ve muhâsama edip hâkim-i mûmâ ileyh huzûrunda murâfa‘a olunduklarında hâkim vakıf cânibini tercihe lâyık görüp husûsen ve umûmen vakfın sıhhatine ve lüzûmuna hükmetti. Bu sûretle vakıf, min ba‘d nakz ve nakzına mecâl muhâl olacak, kimesne tarafından tebdîl, tağyîr, tahvîl ve ta‘tîli mümkün olmayacak şekilde müseccel lâzım, müebbed bir vakıf hâline geldi. “Fe-men beddelehû ba‘de mâ sem‘ihî fe-innemâ ismuhû ale’l-lezîne yübeddilûnehû innallâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıf ala’llâhi’l-cevâdi’l-hayyi’l-kerîm.” Cerâ zâlike ve hurrire fî evâsıtı Saferi’l-hayr sene selâse ve elf. Derkenâr: Süleymaniye kurbunda Kubad Çavuş’un menzil vakfiyesidir.
Şuhûdü’l-hâl: Hüseyin Çavuş [b.] Abdullah, Pîrî Çavuş [b.] Mehmed, Mustafa Çavuş b. Mehmed Ağa, Behrâm Bey b. Abdullah el-cündî, Seyyid Mustafa Çelebi, Hüseyin [b.] Abdullah, Keyvan [b.] Abdullah, Süleyman [b.] Abdullah, Ahmed b. Mehmed, Muslihiddin el-müezzin, el-Hâc İbrahim, Sefer b. Abdullah, Hüseyin b. Abdullah es-sarrâc, Ahmed Çelebi b. Mehmed, Yusuf b. Mustafa el-müezzin, Defterhâne kâtibi İbrahim Çelebi b. Yahya ve gayruhüm
|