.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Rumeli Sadareti Mahkemesi 56 Numaralı Sicil (H. 1042-1043/M. 1633)
cilt: 14, sayfa: 265
Hüküm no: 285
Orijinal metin no: [58a-1]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Mustafa Efendi b. Şemseddin’in menzil vakfiyesi

El-hamdü li-veliyyihî ve’s-salâtü alâ nebiyyihî ve alâ âlihî ve sahbihî ecma‘în ve ba‘d işbu kitâb-ı sıhhat-nisâbın tahrîr ve inşâ ve tastîr ve imlâsına sebeb ve dâ‘î budur ki, merhûm kutbü’l-ârifîn hazreti Akşemseddin evlâdından olup mahmiye-i İstanbul’da Etmekcioğlu mahallesinde sâkin sekbanlar kitâbetinden mütekā‘id olan sâhibü’l-hayrâti’l-hisân fahrü’l-a‘yân Mustafa Efendi b. Şemseddin nâm kimesne hâl-i sıhhat-i zât ve kemâl-i nefâz-ı tasarrufâtında meclis-i şer‘-i şerîfde vakf-ı âti’l-beyânı üzre emr-i tescîl ve maslahat-ı itmâm ve tekmîl için mütevellî nasb eylediği Mehmed Çelebi b. Hüseyin nâm kimesne mahzarında ikrâr-ı sahîh-i şer‘î ve i‘tirâf-ı sarîh-i mer‘î eyleyip hâlâ silk-i mülk-i sahîhimde dâhil olup mahalle-i mezbûrede vâki‘ bir tarafı Ümmühâni Hâtun bt. ( ) mülkü ve iki tarafı Mehmed Çelebi b. Ömer Halîfe mülkü ve bir tarafı tarîk-i âm ile mahdûd dâhiliyesi iki bâb tahtânî ve bir bâb fevkānî oda ve iki sofa ve bir matbah ve bi’r-i mâ ve eşcâr-ı müsmire ve gayr-ı müsmireyi hâvî bağçeyi ve kenîfi müştemile ve hâriciyesi kapı üzerinde bir bâb oda ve onun fevkinde dehlizi müştemil bir bâb şehnişînli odayı ve ahırı ve üzerinde bir bâb odayı hâvî olan menzili, cümle tevâbi‘ ve levâhıkıyla hasbeten lillâhi te‘âlâ vakf-ı sahîh-i şer‘î eyleyip şöyle şart eyledi ki: Mâdemki hayâtda olam menzil-i mezbûrda kendim sâkin ve mutasarrıf olam, benden sonra zevcem Râbia Hâtun bt. Himmet mutasarrıfe ola, ba‘dehâ ikimizin evlâdı ba‘dehüm evlâd-ı evlâdımız mutasarrıf olalar, ba‘dehüm evlâd-ı evlâd-ı evlâdımız mutasarrıf olalar. Ba‘de’l-inkırâz şâkirdim mütevellî-i mezbûr Mehmed Çelebi ve emekdârım Mehmed Beşe b. Abdullah ve ba‘dehümâ evlâdları mutasarrıf olalar. Ba‘dehüm li-ebeveyn kız karındaşım Hatice Hâtun ve li-üm kız karındaşım Râbia Hâtun ile el-Hâc Keyvan mutasarrıfalar olup, ba‘dehümâ evlâdları mutasarrıf olalar. Ve ba‘de inkırâzi’l-kül menzil-i mezbûrda ulemâ-i sâlihîn ve meşâyih-i müfessirînden bir kimesne sâkin ve mutasarrıf ola. Ve vakf-ı mezbûrun hasbî tevliyetine hayâtımda kendim mutasarrıf olam, ba‘dehû menzil-i mezbûrda her kim sâkin olursa mütevellî olup lede’l-hâce mâlından imâret ve meremmet ve ba‘de salâti’l-işâ on İhlâs-ı şerîf ve bir Fâtiha-i şerîfe tilâvet edip sevâbını rûhuma hibe eyleye. Ve bi emrillâhi’l-mukadder icrâ-i şerâit-i mezkûre müte‘azzir olursa mutlakā fukarâ-i müslimîne vakf ola ve şurût-ı mezkûrenin tebdîl ve tağyîri merreten ba‘de uhrâ yedimde ola ve mahalle-i mezbûre ahâlîsi hasbî nâzır ola ve menzil-i merkūmu cümle tevâbi‘ ve levâhıkıyla fâriğan ani’ş-şevâgil mütevellî-i mezbûra teslîm edip ol dahi tesellüm ve sâyir evkāf mütevellîleri tasarruf ettikleri gibi tasarruf etti dedikde, mütevellî-i mezbûr vâkıf-ı mesfûru cemî‘ kelimâtında vicâhen tasdîk edip emr-i vakf tamâm oldukdan sonra vâkıf-ı mezbûr vakf-ı merkūmdan rücû‘ ve tarîk-i istirdâda şurû‘ edip, vakf-ı akār sultân-ı eimme-i kibâr hazreti Ebî Hanîfe Numan b. Sâbit el-Kûfî -cûziye hayre’l-cezâ ve kûfiye- mezheb-i şerîf ve re’y-i münîfi üzre gayr-ı lâzım olduğundan gayrı vâkıf menfa‘at-i vakfı nefsine iştirât zevâl-i mülkü mâni‘ olduğu cihetden İmâm Muhammed ve Hilâl katlarında asl-ı vakfı ibtâl etmeğin, menzil-i mezbûrun vakfından rücû‘ ettim, yine ke’l-evvel silk-i mülküme idhâl murâdımdır dedikde, mütevellî-i mezbûr cevâb-ı bâ savâba mütesaddî olup eğerçi vakf-ı akār hazreti İmâmı A‘zam -aleyhi rahmetü meliki’l-ekrem- re’y-i şerîfi üzre gayr-ı lâzım olup ve İmâmı Ebû Yusuf hazretleri vâkıf galle-i vakıfda nefsini gayr üzerine takdîm cevâzına zâhib olmuşdur ve onun katında vâkıfın mücerred ’’vakaftü’’ kavli ile vakf-ı lüzûm ve devâm ve te’yîd-i emr mütehattim olduğu beyne’l-ulemâ ma‘lûm ve meşhûr ve fî zamâninâ mes’ele-i müftâ-bihâ kavl imâm-ı mezkûr [üzre] olup, vakf-ı mezbûru red ve teslîmden imtinâ‘ ve husûmet ve nizâ‘ eyleyip, hâkim-i muvakki‘ü’l-kitâb hazretlerine terâfu‘ ettiklerinde hâkim-i müşârunileyh cânib-i vakfa nazar ve mennâ‘un li’l-hayr olmakdan hezer edip, âlimen bi’l-hilâf akār-ı mezkûrun sıhhat ve lüzûmuna ve şerâit-i muharrerenin sıhhatine hükm-i şer‘î ve kazâ-i mer‘î edip ba‘de’l-yevm vakf-ı mezbûr sahîh ve lâzım ve müseccel olup nakz ve naksına mecâl muhâl ve muhâlif-i mazmûn-ı kitâb tebdîl ve tağyîri mümteni‘ü’l-ihtimâl oldu. Fe-men beddelehû ba‘de mâ semi‘âhû fe-innemâ ismuhû ale’l-lezîne yübeddilûne innallâhe semî‘un alîm, ve ecrü’l-vâkıf ale’l-hayyi’l-kerîm. Cerâ zâlik ve hurrire fî evâili Cemâziyelevvel min şuhûri li sene selâsin ve erba‘în ve elf.


Şuhûdü’l-hâl: Umdetü’l-emâcid Mustafa Efendi b. Ali Bey kâtib-i yeniçeriyân, Umdetü’l-a‘yân Mustafa Efendi b. Mehmed kâtib-i fodula, Fahrü’l-akrân Emrullah Efendi b. Budak Bey rûznâmeci-i sâbık, Fahrü’l-küttâb Memi Çelebi b. Emrullah Efendi, Mehmed Ağa b. Mahmud mütekā‘id, Kadri Ağa el-müteferrika, Mehmed Çelebi el-Kâtib, Mehmed Efendi b. Hüsameddin, Süleyman Subaşı b. Ahmed, Ali Efendi el-kadı, Mustafa Efendi b. Abdülhalim el-kadı, Mustafa Efendi b. İshak, Hasan Çelebi b. Mehmed er-Râcil, Mustafa Halîfe b. İbrahim el-İmâm, Mehmed Çelebi b. Ömer, Mehmed Bey b. Ahmed, Ali Beşe er-Râcil, Mehmed b. Haydar er-Râcil, Dilaver b. Abdullah el-Cündî.