|
Rumeli Sadareti Mahkemesi 56 Numaralı Sicil (H. 1042-1043/M. 1633) cilt: 14, sayfa: 272 Hüküm no: 293 Orijinal metin no: [60a-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Rus asıllı Nazenin’in Aişe bt. Mehmed Subaşı’nın cariyesi olduğu
Medîne-i Ebâ Eyyûb el-Ensârî -radiye anhu Rabbühü’l-bârî- de Takyecibaşı mahallesinde sâkine Aişe bt. Mehmed Subaşı nâm bikr-i bâliğa tarafından husûs-ı âti’l-beyânda da‘vâ ve ikāmet-i beyyineye vekîl olup nehc-i şer‘î üzre vekâleti sâbite olan Ömer Halîfe b. Mustafa nâm kimesne Dîvân-ı Hümâyûn-ı sa‘âdet-makrûn-ı sultânîde, işbu orta boylu açık kaşlı elâ gözlü yüzünde eser-i cederi olan Rûsiyyetü’l-asl Nâzenîn bt. Abdullah mahzarında üzerine da‘vâ eyleyip, müvekkilem mezbûre Aişe’nin babası olup mukaddemâ müteveffâ olan mezkûr Mehmed Subaşı b. Keyvan câriye-i mezkûreyi bin otuz altı senesi Zilka‘desi evâsıtında iştirâ ve kızı mezkûre Aişe’ye sagīre iken hibe-i şer‘iyye ile hibe ve temlîk edip, hattâ mezkûr Mehmed Subaşı müteveffâ oldukda li-eb kızkarındaşı Raziye nâm hâtun tarafından vekâleten hâzır bi’l-meclis olan zevci Mehmed Beşe b. Abdullah nâm kimesne hibe-i merkūmeyi inkâr ve müvekkilesinin câriye-i mezkûreden hisse-i şer‘iyyesin taleb ettikde mezkûre Aişe’nin vâlidesi ve kıbel-i şer‘den mansûbe vasîsi olan Ümmü Gülsüm bt. Hasan nâm hâtun vech-i meşrûh üzre câriye-i merkūme, mezbûre Aişe’nin mülk-i mevhûbu olduğun ol zamânda Kassâm-ı askerî huzûrunda vech-i meşrûh üzre isbât edip mûcibi ile hükm olunmağın, mezkûre Nâzenîn ile’l-ân mezkûre Aişe’nin mülk-i mevhûbu olmak üzre zimmetinde iken târih-i kitâbdan bir aydan mütecâvizdir rıkk üzre itâ‘atten imtinâ‘ eder, suâl olunup ihkāk-ı hak olunmak taleb ederim deyü hâlâ kassâm-ı askerî olan Hamdi Efendi’nin hat ve hâtemini müştemil mazmûnu tahrîr-i meşrûhuna muvâfık sûret-i hüccet-i şer‘iyye ibrâz eyleyip, mezkûre Nâzenîn’e suâl olundukda cevâbında, fi’l-vâki‘ ben mezkûr Mehmed Subaşı’nın câriye-i memlûkesi idim, lâkin beni vefâtından üç ay mukaddem otuz yedi Recebü’l-müreccebinde i‘tâk etmişdi. Mukaddemâ kızı mezkûre Aişe’ye hibe-i şer‘iyye ile hibe ve temlîk eyleyip ba‘dehû vech-i meşrûh üzre isbât-ı hibe-i şer‘iyye vechile hükm olunduğu ma‘lûm[um] değildir deyü mazmûn-ı sûret-i hüccet-i mastûreyi inkâr etmeğin, vekîl-i mesfûrdan da‘vâsına muvâfık ve mazmûn-ı hüccet-i mesfûreye mutâbık beyyine taleb olundukda, zeylinde mastûrü’l-esâmî olan Müslimîn’den Mustafa Bey b. Mehmed el-Cündî ve Mehmed Efendi b. Musa nâm kimesneler li ecli’ş-şehâde meclis-i şer‘e hâzırân olup gıbbe’l-istişhâdi’ş-şer‘î, fi’l-vâki‘ mezkûr Mehmed Subaşı câriye-i mezkûre Nâzenîn’i bin otuz altı senesi Zilka‘desi evâsıtında iştirâ ve kızı mezkûre Aişe’ye sagīre iken hibe-i şer‘iyye ile hibe ve temlîk etmekle mülk-i mevhûbu olup ba‘de vefâtihî kızkarındaşı mezkûre Raziye tarafından zevci mezkûr Mehmed Beşe vekâleten câriye-i merkūmeden hisse-i şer‘iyyesin taleb ettikde, mezkûre Aişe’nin vâlidesi [ve] vasîyy-i şer‘iyyesi mezkûre Ümmü Gülsüm Hâtun ol zamânda kassâm-ı askerî huzûrunda câriye-i mezkûre, merkūme Aişe’nin vech-i meşrûh üzre mülk-i mevhûbu olduğunu vech-i şer‘î üzre isbât edip mûcebiyle hükm olundu. Biz bu husûsda bu vech üzre sûret-i hüccet-i mastûrenin mazmûnuna şâhidleriz, şehâdet dahi ederiz deyüp edâ-i şehâdet-i şer‘iyye eylediklerinde, ba‘de ri‘âyet-i şerâiti’l-kabûl şehâdetleri makbûle olmağın mûcebiyle mezkûre Nâzenîn müvekkile-i mezbûre Aişe’nin câriye-i mezkûre-i memlûkesi olmak üzre hükm olunup mâ hüve’l-vâki‘ bi’t-taleb ketb olundu.
Şuhûdü’l-hâl: Fahrü’l-akrân Mehmed Ağa reisü’l-muhzırîn, Mehmed Beşe b. Mehmed Yusuf çukadâr, Veli Halîfe b. Abdullah, Ahmed Bey b. Abdullah, Mustafa b. İbrahim el-Müderris, Halil b. ( ), İskender Bey b. Şaban, es-Seyyid Mehmed b. es-Seyyid Abdülcebbar, Ahmed b. İbrahim el-Kâtib, Mustafa b. Yusuf, Mustafa Bey b. ( ) el-bevvâbü’s-sultânî.
|