Bab Mahkemesi 54 Numaralı Sicil (H. 1102 / M. 1691) cilt: 20, sayfa: 224 Hüküm no: 256 Orijinal metin no: [42a-1] Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Hacı Mustafa Çelebi b. Hacı Hamza’nın vasiyeti ve vakfiyesi
El-hamdü lillâhi’l-vâkıfe alâ külli hâl el-muttali‘ı alâ mâ hâle fi’l-bâl âlimü’l-gaybi ve’ş-şehâdeti’l-kebîri’l-müte‘âl ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin abdihî ve resûlihî el-meb‘ûsi bi mekârimi’l-ihlâs ve ekârimi’l-hisâl el-meb‘ûsi rahmeten li’l-âlemîn ve kad ferihe li ehli’l-kemâl ve alâ âlihî ve sahbihî hayra sahb ve âl ammâ ba‘d, işbu kitâb-ı sıhhat-nisâbın tahrîr ve imlâsına bâ‘is ve bâdî oldur ki, mahmiye-i İstanbul’da Dizdâriye mahallesinde sâkin iken bundan akdem vefât eden sâhibü’l-vakf ve’l-hayrât ve râğıbü’l-hasenât ve’l-meberrât merhûm Yağlıkçı el-Hâc Mustafa Çelebi b. el-Hâc Hamza b. Ahmed’in mu‘takı ve sülüs mâlından vesâyâ-yı mu‘ayyenesini tenfîze vasiyy-i muhtârı olan Sâlih Çelebi b. Abdullah meclis-i şer‘-i şerîf-i enverde, vakf-ı âti’l-beyânı li ecli’t-tescîl ve’l-itmâmi’l-emr ve’t-tekmîl mütevellî ta‘yîn olunan el-Hâc Mustafa Ağa b. Abdurrahman mahzarında bi’l-vesâye ikrâr-ı tâm ve takrîr-i kelâm edip, müteveffâ-yı merkūm el-Hâc Mustafa Çelebi’nin yedimde makbûzum olan sülüs mâlından beş yüz guruşu vasiyyeti üzre hasbeten lillâhi te‘âlâ vakf-ı sahîh-i mü’ebbed ile vakf ve habs edip şöyle şart eyledim ki, meblağ-ı mezbûr senede on’ı on bir hesâbı üzre bir mütevellî ile rehn-i kavî ve kefîl-i melî ve lede’l-iktizâ ikisinin biri ile ale’l-vechi’l-helâl istirbâh ve istiğlâl olunup, hâsıl olan rıbhından haftada iki gün Süleymaniye câmi‘-i şerîfinde işbu hâzır bi’l-meclis fahrü’l-huffâz Mehmed Efendi b. Mustafa yevmî on akçe vazîfe ile hayâtda oldukça Şeyhülkurrâ olup ilm-i tecvîdi tâlibine ifâde ve ta‘lîm ettiklerinden sonra sevâbını hazret-i Resûl-i ekrem ve habîb-i muhterem seyyidü’l-evvelîn ve’l-âhirîn ve hâtemü’l-enbiyâ ve’l-mürselîn -sallallâhu te‘âlâ aleyhi ve aleyhim ecma‘în ve selleme teslîmen kesîren ilâ yevmi’d-dînin- ervâh-ı mukaddeslerine ve cümle âl ve ashâb-ı güzînin ervâh-ı tayyibelerine ve vâkıf-ı mezbûrun ve vâlideynin ervâhlarına ihdâ eyleyeler ve yevmî beş akçe talebesinden müstahıkkīn olanlara verile ve yevmî bir akçe Dizdâriye câmi‘i müezzini Şaban Efendi’ye verile ve vakf-ı mezbûrun tevliyet-i hasbiyesi merkūm Mehmed Efendi’ye meşrûta olup, ba‘de vefâtihî a‘lem ve aslah talebesine meşrûta ola ve eğer mürûr-ı eyyâmla şurût-ı mezkûreye ri‘âyet müte‘azzire olursa mutlaka galle-i vakf fukarâ-yı müslimîne verile deyu ta‘yîn-i kuyûd ve tebyîn-i şurût ettikden sonra meblağ-ı mezbûr beş yüz guruşu mütevellî-i merkūma teslîm, ol dahi vakfiyyet üzre kabz ve tesellüm eyledi dedikde, gıbbe’t-tasdîki’l-vicâhî vasiyy-i merkūm inân-ı kelâmını semt-i vifâkdan cânib-i şikāka sârıf olup vakf-ı nukūd ve ana müteferri‘a olan şurût [ve] kuyûd eimme-i selâse-i ahyâr -aleyhim rıdvânü’l-melikü’l-gaffâr- hazretlerinin katlarında bâtıl ve hılye-i sıhhatden âtıl olmağla, vakf-ı mezbûrdan bi’l-vesâye rücû‘ edip meblağ-ı mezbûru mütevellî-i merkūmdan istirdâd ederim deyicek, mütevellî-i reşîd cevâb-ı sedâda mütesaddî olup, eğerçi hâl vakf-ı nukūda bast olunan minvâl üzredir, lâkin tilmîz-i ekber İmâm Züfer hazretleri katında Ensârî rivâyet[i] üzre vakf-ı nukūd sahîh olup ve hükkâm-ı zamân tescîline dahi me’mûrlardır deyu red ve teslîmden imtinâ‘ ve vasiyy-i merkūmla hâkim-i muvakki‘-i kitâb -tûbâ-lehû ve hüsnü me’âb- hazretleri huzûrunda müterâfi‘ân ve her biri mübteğāsınca hükm ve fasla tâlibân olduklarında, hâkim-i müşârün-ileyh -dâmetü’n-ni‘amâ ledeyhî- dahi ba‘de’t-te’emmüli’l-enîk cânib-i vakfa nazar ve mennâ‘un li’l-hayr olmakdan hazer edip, rivâyet-i mezkûre üzre vakf-ı mezbûrun sıhhatine hükm ettiklerinden sonra yine vasiyy-i merkūm i‘âde-i kelâm edip, eğerçi hükm-i merkūm ile vakıf sahîh olup, lâkin İmâm-ı A‘zam hazretleri katında sıhhat lüzûmu müstelzime olmamağla benim için bâb-ı rücû‘ meftûhdur deyu tekrâr meblağ-ı mezbûru taleb ve da‘vâ ettikde, mütevellî-i merkūm tekrâr cevâba mütesaddî olup, eğerçi hâl İmâm-ı A‘zam hazretleri katında minvâl-i mezkûr üzredir, lâkin İmâmeyn-i hümâmeyn hazretleri katlarında sıhhat müstelzim-i lüzûm olmağla vakf-ı mezbûr imâmeyn-i müşârün-ileyhimâ katlarında sahîh ve lâzım olmuşdur deyu kezâlik red ve teslîmden imtinâ‘ ve lüzûma dahi hüküm taleb etmeğin, hâkim-i müşârün-ileyh dahi imâmeyn-i müşârün-ileyhimâ kavl-i şerîfleri üzre vakf-ı mezbûrun lüzûmuna dahi hükm ve kazâ etmeğin, ba‘de’l-yevm vakf-ı mezbûr sahîh ve lâzım olup tebdîline mecâl adîmü’l-ihtimâl olmuşdur, fe-men beddelehû fe-kad ıkterefe ismen azîmen ve ecru’l-vâkıfi cerâ zâlike ve hurrire fi’l-yevmi’s-sâbi‘ min Cumâdelâhire li sene isneteyn ve mi’e ve elf.
Şuhûdü’l-hâl: Molla Hasan b. Ahmed, Mehmed b. Musa, Musli b. Hasan, Molla Mehmed b. Halil, İbrahim Çelebi b. Ahmed.
|