.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Rumeli Sadâreti Mahkemesi 127 Numaralı Sicil (H. 1090-1091 / M. 1679-1680)
cilt: 55, sayfa: 105
Hüküm no: 67
Orijinal metin no: [17a-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Abdülmümin b. Ali’nin bahçesine el koyan Abdülaziz’in mezkûr bahçeden el çekmesi

Mahrûse-i Bursa hısnı dâhilinde Filiboz Mahallesi ahâlîsinden işbu bâ‘isü’l-kitâb el-Hâc Abdülmümin b. Ali nâm kimesne mahmiye-i İstanbul’da Dîvân-ı Hümâyûn-ı sa‘âdet-makrûnda ma‘kūd meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzımü’t-tevkīrde yine mahrûse-i mezbûrede Narlı Mahallesi’nde sâkin iken bundan akdem fevt olan Kaftancı Hüseyin Çelebi’nin sulbî kebîr oğlu ve hadîka-i âti’l-beyâna vâzı‘u’l-yed olduğu mütehakkık olan Abdülaziz nâm kimesne mahzarında üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm edip müteveffâ-yı mezbûrun hâl-i hayatında mahrûse-i mezbûrede Câmi‘-i Kebîr kurşunu mühimmâtı için Abdülmuti Çelebi vakf eylediği nukūddan mütevellîsi Karcı Halil Çelebi yedinden târih-i kitâbdan otuz beş sene mukaddem ahz ü kabz eylediği iki yüz riyâlî guruş mukābelesinde yedinde mülkü olup mahrûse-i mezbûre hâricinde Yoğurdlu Baba zâviyesi kurbünde vâki‘ bir tarafdan Şeyh Üftâde Efendi vakfı olan bağa ve bir tarafı ba‘zan Mehmed Çelebi bahçesi ve ba‘zan tarîk-ı âm ve bir tarafı Kara Veli bağına ve bir tarafı tarîk-ı âmma müntehî olup arsasının merhûm Gāzi Hudâvendigâr vakfına senede iki yüz seksen akçe mukāta‘a-i kadîmesi olan kürûm ve eşcâr ve ebniyeyi müştemil hadîkayı mütevellî-i mezbûra irhân ve teslîm ol dahi irtihân ve tesellüm eylediğinden sonra kable-edâi’d-deyn ve’l-fekk mezbûr Kaftancı Hüseyin fevt olmağla bi’l-inhisâr vârisleri mezbûr Abdülaziz ile karındaşı müteveffâ Mustafa nâm kimesne târih-i kitâbdan yirmi altı sene mukaddem mezbûr Karcı Halil Çelebi’den sonra mütevellî olan Mehmed Beşe izniyle hadîka-i mezbûreyi sûk-ı sultânîde ba‘de’l-müzâyede ve inkıtā‘i’r-rağbe üç yüz riyâlî guruşa bana bey‘-ı kat‘î ile bey‘ ve teslîm ve semeni olan meblağ-ı mezbûrdan bey‘-ı mezbûr mukābelesinde benden iki yüz riyâlî guruşu mütevellî-i mezbûra havâle-i sahîha-i şer‘iye ile ba‘de’l-havâle ve’l-kabûl bâkī yüz guruşunu dahi mezbûrân Abdülaziz ve Mustafa yedimden ahz ü kabz ve yedime bey‘-ı kat‘î hücceti verdiklerinden sonra târih-i mezbûrdan sâbıkā Bursa kādısı olan Beyazîzâde Ahmed Efendi zamanına gelince on dokuz sene mürûr edip sinîn-i mezbûrede hadîka-i mahdûde-i mezbûreye eşcâr ve müceddeden taş duvar ve ba‘zı ebniye ihdâs edip mâlımdan üç bin guruşdan mütecâviz guruş sarf edip mâlikâne tasarruf eylediğimde mezbûr Abdülaziz müddet-i mezbûrede hazır olup hadîka-i mezbûreye müte‘allika benden bir nesne da‘vâ etmeyip bilâ-özr-i şer‘î sükût edip ba‘dehû mahmiye-i mezbûrede Lanka kurbünde Sinan Çavuş vakfına mütevellî olan Ali Efendi nâm [kimesne] zuhûr edip müteveffâ-yı mezbûr hadîka-i mezbûreyi yirmi dört sene mukaddem mütevellîsi olduğum vakf-ı mezbûr nukūdundan ahz ü kabz ettiği dört yüz riyâlî guruş mukābelesinde bana rehin vaz‘ ve teslîm etmişdi deyü mûmâ-ileyh Beyazîzâde Ahmed Efendi huzûrunda ve mezbûr Abdülaziz muvâcehesinde benden da‘vâ eyledikde ben-dahi müteveffâ-yı mezbûr hadîka-i mezbûreyi ber-vech-i muharrer mezbûr Ali Efendi’ye irhân ve teslîm etmezden dört sene mukaddem meblağ-ı mezbûr iki yüz riyâlî guruş mukābelesinde mârrü’z-zikr Abdülmuti Çelebi vakfına irhân ve teslîm edip vefâtından sonra ber-vech-i meşrûh izn-i mezkûr ile mezbûrân Abdülaziz ve Mustafa’nın bana bey‘-ı kat‘î ile bey‘ ve semeninden iki yüz guruşunu deyn-i mezbûra havâle ve yüz kırk guruşunu mezbûrân Abdülaziz ve Mustafa’ya def‘ ü teslîm ve yedime bey‘-ı kat‘î hücceti aldığımı mezbûr Ali Efendi inkârından sonra şühûd-i udûl ile vech-i şer‘î üzre muvâcehesinde isbât edip mûmâ-ileyh Beyazîzâde [17b] Ahmed Efendi mezbûr Ali Efendi’yi bî-vech mu‘ârazadan men‘ ve yedime hat ve hatmi hâvî hüccet-i şer‘iye verdikde yine mezbûr Abdülaziz hazır olup hadîka-i mezbûreye müte‘allika benden bir nesne da‘vâ etmeyip ba‘dehû yedi sene dahi mürûr edip cem‘an yirmi altı sene hazır ve bilâ-özr sükût ettiğinden mâ‘adâ sinîn-i mezbûrede kirâren ve mirâren kazıyye bâlâda tafsîl olduğu vech üzre olduğunu ikrâr dahi etmiş-iken mezbûr Abdülaziz hadîka-i mezbûreyi yirmi altı sene mukaddem sana bey‘ bi’l-vefâ ile bey‘ etmişidim deyü iddi‘â ve târih-i kitâbdan dört ay mukaddem husûs-ı mezbûr için hâlâ Bursa kādısı Abdülgani Efendi’yle Nâzikî Abdullah Efendi müvellâ olmak üzre emr-i şerîf ibrâz edip mazmûnunda bilâ-özr-i şer‘î on beş sene mürûr etmedi ise istimâ‘ olunmak üzre tasrîh ve takyîd olunmuş iken merkūmân Abdülaziz Efendi ve Nâzikî Efendi mazmûnu ile amel etmeyip da‘vâ-yı mezbûreyi istimâ‘ ve mezbûr Abdülaziz’in beyyinesini kabûl edip zulmen hadîka-i mezbûreyi mezbûr Abdülaziz’e zabtettirip bana küllî gadr etmeleriyle hâlimi der-i devlet-medâra i‘lâm eylediğimde mezbûr Abdülaziz ihzâr olunup husûs-ı mezbûr tekrar Dîvân-ı Hümâyûn’da huzûr-ı âlî-kadrde görülmek üzre yedime verilen emr-i şerîf-i âlî-şân ve mübâşir ta‘yîn olunan Tatar Hasan Ağa ile mezbûr Abdülaziz’i ihzâr eyledim hâlâ suâl olunup hadîka-i mezbûreden kasr-ı yedine tenbîh ile ihkāk-ı hak olunmak matlûbumdur deyü yirmi altı sene mukaddem târih-i mezbûr ile müverrah ve mümzâ [ve] mahtûm bey‘-ı kat‘î ile mûmâ-ileyh Beyazîzâde Ahmed Efendi’nin imzâ ve hatmini hâvî verdiği asıl hücceti zâyi‘ etmekle mahrûse-i mezbûrede kādı olduğu <> târih ile müverrah ve mûmâ-ileyhin sicill-i mahfûzundan muhrec ve hâlâ mezbûr Abdülgani Efendi’nin mahrûse-i mezbûrede nâibi olan Musa Efendi imzâsıyla mümzât ve hatmi ile mahtûm sûret-i hüccet-i şer‘iye <> ibrâz edip ber-mûceb-i emr-i âlî ba‘de’l-kırâet ve’l-istintâki’l-inkâr mezbûr el-Hâc Abdülmümin’den ber-vech-i meşrûh müdde‘âsını mübeyyine beyyine taleb olundukda udûl-i Müslimînden olup mahrûse-i mezbûrede Hamza Bey Mahallesi ahâlîsinden Yakub Efendi b. Muharrem ve Mehmed Emin b. Muslı nâm kimesneler li-ecli’ş-şehâde meclis-i ma‘kūd-ı mezbûra hâzırân olup isre’l-istişhâdi’ş-şer‘î fi’l-hakīka tafsîl-i sâlifü’l-beyân üzre müteveffâ-yı mezbûrun vefâtından sonra târih-i kitâbdan yirmi altı sene mukaddem mezbûrân Abdülaziz ve Mustafa izn-i mezkûr ile hadîka-i mahdûde-i mezbûreyi ba‘de’l-müzâyede ve’l-inkıtâ‘ı’r-rağbe meblağ-ı mezbûr üç yüz kırk riyâlî guruşa mezbûr el-Hâc Abdülmümin’e bey‘-ı kat‘î ile ba‘de’l-bey‘ ve teslîm meblağ-ı mezbûrun iki yüz guruşunu mezbûr el-Hâc Abdülmümin’den mütevellî-i merkūma havâle-i sahîha ile ba‘de’l-havâle ve’l-kabûl bâkī yüz kırk guruşunu dahi mezbûr el-Hâc Abdülmümin’den kendiler ahz ü kabz ve yedine bey‘-ı kat‘î hücceti verdiklerinden sonra mûmâ-ileyh Beyazîzâde Ahmed Efendi zamanına gelince on dokuz sene mürûr edip mezbûr Abdülmümin sinîn-i mezbûrede hadîka-i mezbûreye bilâ-nizâ‘ eşcâr gars ve taş duvar ve ba‘zı ebniye ihdâs edip mâlından üç bin guruşdan mütecâviz guruş harc ve sarf edip mâlikâne tasarruf ederken mezbûr Abdülaziz müddet-i mezbûrede hazır olup hadîka-i mezbûreye müte‘allika mezbûr el-Hâc Abdülmümin’den bir nesne da‘vâ etmeyip bilâ-özr-i şer‘î sükût edip ba‘dehû mezbûr Ali Efendi zuhûr edip hadîka-i mezbûrenin ber-vech-i muharrer kendüye rehin olduğunu mezbûr el-Hâc Abdülmümin’den mûmâ-ileyh Beyazîzâde Ahmed Efendi huzûrunda ve mezbûr Abdülaziz’in muvâcehesinde da‘vâ ve mezbûr el-Hâc Abdülmümin vech-i mübeyyen üzre mezbûr Ali Efendi’nin irtihân da‘vâ eylediği seneden dört sene mukaddem mezbûr Abdülmuti Çelebi vakfına rehin olup müteveffâ-yı mezbûrun fevtinden sonra yirmi altı sene mukaddem mütevellî-i mezbûrun izniyle ba‘de’l-müzâyede ve inkıtâ‘ı’r-rağbe mezbûrân Abdülaziz ve Mustafa’nın meblağ-ı mezbûr üç yüz riyâlî guruşa mezbûr el-Hâc Abdülmümin’e bey‘-ı kat‘î ile bey‘ ve teslîm ve semeninden iki yüz guruşunu havâle-i mezbûre <> mukābelesinde mezbûr el-Hâc Abdülmümin’den mütevellî-i mezbûra ba‘de’l-havâle ve’l-kabûl bâkī yüz kırk guruşunu mezbûrân Abdülaziz ve Mustafa’ya def‘ ve teslîm eylediğini mezbûr Ali Efendi’nin inkârından sonra şühûd-i udûl ile vech-i şer‘î üzre isbât edip mûmâ-ileyh Beyazîzâde Ahmed Efendi mu‘ârazadan men‘ edip [18a] işbu hüccet sûretinin aslını verdiğine yine mezbûr Abdülaziz hazır ve bilâ-özr-i şer‘î sükût edip ba‘dehû yedi sene dahi mürûr edip cem‘an târih-i kitâba gelince yirmi altı sene mezbûr el-Hâc Abdülmümin hadîka-i mezbûreye ber-vech-i muharrer mâlikâne tasarrruf ederken mezbûr Abdülaziz hadîka-i mezbûreye müte‘allika bir nesne da‘vâ etmeyip bilâ-özr-i şer‘î sükût eylediğinden mâ‘adâ kazıyye bâlâda tafsîl olduğu vech üzre olduğunu kirâren ve mirâren ikrâr dahi eyledi biz bu husûsa bu vech üzre şâhidleriz şehâdet dahi ederiz deyü her biri edâ-i şehâdet-i şer‘iye etdiklerinde ba‘de’t-ta‘dîl ve’t-tezkiye şehâdetleri makbûle oldukdan sonra bu makūle on beş seneden ziyâde bilâ-özr-i şer‘î terk olunan da‘vânın istimâ‘ı memnû‘ olup ve husûs-ı mezbûr için verilen müvellâ emrine huzûr-ı sadr-ı âlîde nazar olundukda mazmûnunda bilâ-özr-i şer‘î on beş sene mürûr etmedi ise istimâ‘ olunmak üzre tasrîh ve takayyüd olunduğu zâhir olmağla mezbûrân Abdülgani Efendi ve Nâzikî Efendi’nin husûs-ı mezbûru istimâ‘ları meşrû‘ olmayıp verdikleri hüccet ma‘mûlün-bihâ olmadığı müte‘ayyin ve zâhir oldukdan sonra mezbûr Abdülaziz meclis-i ma‘kūd-ı mezbûrda kazıyye bâlâda tafsîl olduğu vech üzre olup da‘vâ-yı mezkûresinde mubtıl olduğunu ikrâr ve i‘tirâf dahi etmeğin mûceb-i şehâdet-i mezkûre ikrâr-ı merkūm ile ba‘de’l-hükm hadîka-i mahdûde-i mezbûreden kasr-ı yedine tenbîh ve mezbûrân Abdülgani Efendi ve Nâzikî Efendi’nin verdikleri hüccet ilgā olunup mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.

Fi’l-yevmi’l-hâmis ve’l-işrîn min-Zilka‘deti’ş-şerîfe li-sene tis‘în ve elf.

Şuhûdü’l-hâl: Umdetü erbâbü’t-tahrîr ve’l-kalem Ali Efendi Tezkire-i ûlâ, zübdetü ashâbi’t-tastîr ve’r-rakām Mustafa Efendi Tezkire-i sâniye, Muhzır Ağa Mehmed Ağa, Mehmed Kethudâ-yı Hazret-i Efendi, el-Hâc Mustafa Çukadâr, sâbıkā Denizli kādısı İbrahim Efendi, Muharrem Efendi b. İbrahim, Mehmed Çelebi b. Hacı Mehmed, Mesud oğlu Mehmed Çelebi.