.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Üsküdar Mahkemesi 396 Numaralı Sicil (H. 1150-1151 / M. 1737-1738)
cilt: 68, sayfa: 255
Hüküm no: 287
Orijinal metin no: [77b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Rusya ve Avusturya’ya karşı çıkılacak sefer için Anadolu’nun orta kolundaki vali, ümera ve askeri taifenin maiyyetindeki birliklerle orduya katılmalarına dair ferman

Akzâ kuzâti’l-Müslimîn evlâ vülâti’l-muvahhidîn ma‘âdinü’l-fezâil ve’l-yakīn râfi‘u’l-ulûmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn vârisü <> ulûmi’l-enbiyâ-i ve’l-mürselîn el-muhtassu bi-mezîdi inâyeti’l-meliki’l-mu‘în Üsküdar’dan Anadolu’nun orta kolunun yemîn ü yesârıyla nihâyetine varıp gelince vâki‘ mevâlî-i izâm —zîdet fezâiluhû— ve mefâhirü’l-kuzât ve’n-nüvvâb ve’l-hükkâm ve ma‘âdinü’l-fazl ve’l-kelâm kādılar ve nâibler -zîde fazluhum- ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân yeniçeri serdârları ve ocak ihtiyârları ve a‘yân-ı vilâyet iş erleri -zîde kadruhüm- tevkī‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olucak ma‘lûm ola ki i‘zâz-ı dîn-i mübîn ve ihyâ-i sünnet-i seniyye-i fahrü’l-mürselîn için bundan akdem mevâdd-ı kesîre ile nakz-ı ahdi şer‘an sâbit ve zâhir olan Moskov ve Nemçe keferesinin bi-avnillâhi te‘âlâ gereği gibi kahr ü tedmîrleri kasdıyla işbu sene-i mübârekede tekrâren mütevekkilen ale’llâhi ve müsta‘înen bi-emrillâhi te‘âlâ evvel bahâr-ı hüceste-âsârda sefer-i hümâyûn mukarrer ve muhakkak olmağla siz ki mevlânâ-yı mûmâ-ileyhim ve serdârlar ve ocak ihtiyârları ve a‘yân-ı vilâyet ve iş erlerisiz azm ü tasmîm olunan gazve-i meymûn ve nusret-makrûn için şimdiden hâzır ve âmâde bulunup i‘zâz-ı dîn-i mübîn ve kahr-ı a‘dâ-i müşrikîn için taht-ı kazâlarınızda kasabât ve kurâlarda mukīm ve müsâfir sahîhü’l-esâmî çalık yeniçeri ve cenk ve harbe kādir ve tüvânâ ve tâmmü’s-silah kul oğulları bir neferi kalmayıp umûmen yerlerinden ve evlerinden ihrâc ve serdârları bayrağın açıp önlerine düşüp inşâallâhu te‘âlâ nevrûz-ı fîrûzda Edirne sahrâsında asâkir-i nusret-me’serde taht-ı livâ-i habîb-i ekrem —sallallâhu te‘âlâ aleyhi ve sellem— mevcûd bulunmaları fermânım olmağla ( ) ta‘yîn ve irsâl olunmuşdur her kangınızın taht-ı kazâsına dâhil olur ise sâdır olan fermân-ı celîlü’ş-şânımın mazmûn-ı münîfi mecma‘-ı nâs olan mahallerde münâdîler nidâ ve cümleye i‘lân ve işâ‘ât ve guzât-ı Müslimîni habîr ve âgâh edip bu vakti sâir evkāta nisbet ve bu gazâ-yı ekberi sâir gazavâta kıyâs olunmayıp tevfîr-i ecnâd ve teksîr-i guzât ehemm-i mehâmm-ı dîn ü Devlet-i aliyyem’den olup “İnfirû hifâhen ve sikālen ve câhidû bi-emvâliküm ve enfüsiküm” nazm-ı kerîmi [muktezâsınca] düşmen-i dîn üzerine gazâ ve cihâd kebîr ve sagīr ganî ve fakīr civân ve pîr her mü’min-i hamiyyet ve basîrete sayfen ve şitâen bi-tarîkı’l-kifâyeti farz ve vâcib olmağla siz ki serdârlarsız dîn-i mübîn ve uğur-ı hümâyûn-ı meymenet-makrûnda dâmen-i gayret[i]-dermiyân edip ve cümle neferâtı habîr ve âgâh ve memûr oldukları cihâd-ı a‘dâya tahrîz ve kemâl-i mertebe tergībe âmâde eyleyesiz inşâallâhu te‘âlâ mükemmel ve müsellah boylu tüfenkler ile bayraklarınız altına alıp önlerine düşüp esnâ-i tarîkde re‘âyâ fukarâsından ve gayrıdan bir ferde hilâf-ı şer‘-i şerîf te‘addî ve tecâvüz eylememek üzere nevrûz-ı fîrûzda [Edirne] sahrâsında ordu-yı hümâyûna mülhak ve mülâkī ve zîr-i livâ-i Rasûlüllâhda mevcûd bulunmakda kemâl-i dikkat ve bezl-i kudret eyleyesiz inşâallâhu te‘âlâ vakt-i mezkûrda gelip vâsıl olan neferâtdan sahîhü’l-esâmî olanlar ortalarına ve çalık olanlar tashîh ve kul oğulları be-dergâh olunurlar ve sen ki mûmâ-ileyhsin sen dahi memûr olduğun orta kol nihâyetine varınca yemîn ü yesâr ve kasabât ve kurâda vâki‘ guzât-ı İslâmı habîr ve âgâh ve serdâr şimdiden neferâtı bayrakları altına alıp cümlesin hâzır ve âmâde ve vakt-i mezbûrda fermân olunan mahâlde hâzır ve mevcûd bulunmaları için muhkem tenbîh ü te’kîd edesin bundan sonra mahsûs gönüllü zâbit ve sürücü ta‘yîn olunup henüz neferâtı cem‘ etmeyip hâzır bulunmayan serdârların adem-i tekayyüd ve taksîrâtlarına haml olunup ve öteden beri dahi askerîlik ile ser-efrâz ve akranlarından mümtâz olanlara ta‘yîn ulü’l-emr vukū‘unda bilâ-tehîr gazâya hareket etmeleri farz ve vâcib olup ve a‘râz ve nükûl edenler dahi “Lehüm fi’d-dünyâ hizyün ve lehüm fi’l-âhireti azâbün elîm” tehdîdine binâen dünyâ ve ukbâda tahlîs-i girîbân edemeyeceklerini tefhîm ve ifhâm eylediklerinden sonra ona göre her biriniz basîret ve intibâh üzere hareket birle sâdır olan emr-i âlînin mazmûn-ı münîfini icrâya kıyâm ve mûcebince hareket ve ihtimâm edip adem-i tekayyüdden ihtirâz ve ictinâb eyleyesiz deyü hâlâ Dergâh-ı mu‘allâm yeniçerileri ağası olan düstûr-ı mükerrem müşîr-i mufahham nizâmü’l-âlem vezîrim Abdullah Paşa -edâmallâhu te‘âlâ iclâlehû- tarafından mühürlü mektûb verilmekle vech-i meşrûh üzere amel olunmak emrim olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda ( ) bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan emr-i celîlü’ş-şânım ve vezîr-i müşârün-ileyh tarafından verilen mühürlü mektûb mûcebince amel edip hilâfından be-gāyet ihtirâz ve ictinâb eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd edesiz.

Tahrîren fî-evâili Receb li-seneti hamsîn ve mi’ete ve elf.

Be-yurd-ı Sahrâ-yı Kartal