|
Bab Mahkemesi 172 Numaralı Sicil (H. 1152-1153 / M. 1740) cilt: 69, sayfa: 331 Hüküm no: 330 Orijinal metin no: [48b-2] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Ümmügülsüm Hatun’un eşinden muhâlaa yoluyla boşanmış olduğundan nafaka talebinde bulunamayacağı
Mahmiye-i İstanbul’da Ma‘cûnî Kasım mahallesinde sâkine ve zâtı ta‘rîf-i şer‘î ile mu‘arrefe olan râfi‘atü hâzihi’l-vesîka Ümmügülsüm bt. Ali Çavuş nâm hatun meclis-i şer‘-i hatîr-ı lâzımü’t-tevkīrde Emrullah Çelebi b. Ali mahzarında üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm edip zevcim gāib ani’l-beled Ali b. Nalçacı Mehmed b. Abdullah târîh-i vesîkadan bir ay mukaddem diyâr-ı âhara gider olduğu halde bana beher şehr altışar guruş nafaka ta‘yîn edip beher mâh nafaka-i mezkûrenin edâsına bi’l-emr ve’l-kabûl kefâlet-i sahîha-i şer‘iyye ile mezbûr Emrullah Çelebi kefîl olmağın zevcim gāib-i mezbûrun târîh-i mezkûrdan beri zimmetinde müctemi‘ olan altı guruş nafakamı mezbûr Emrullah Çelebi’den kefâletine binâen taleb ederim suâl olunup alıverilmesi murâdımdır dedikde gıbbe’s-suâl mezbûr Emrullah Çelebi cevâbında ber-vech-i muharrer kefâletini ikrâr lâkin târîh-i mezkûrda müdde‘iye-i mezbûre Ümmügülsüm bin iki yüz akçe mehr-i müecceli ve nafaka-i iddeti üzerlerine ve me’ûnet-i süknâsı kendi üzerine olmak üzere zevci gāib-i mezbûr Ali ile muhâla‘a-i sahîha-i şer‘iyye ile hul‘ oldukda ol dahi hul‘-i mezbûru kabûl ve hukūk-ı zevciyete müte‘allıka âmme-i da‘vâdan her biri âharın zimmetini ibrâ ve ıskāt etmekle nafaka mutâlebesinden zimmetim berî olmuşdur deyü def‘le mukābele edicek gıbbe’l-istintâk ve akībe’l-inkâr dâfi‘-i mezbûr Emrullah Çelebi’den ber-minvâl-i muharrer def‘ine beyyine taleb olundukda udûl-ı ahrâr-ı ricâl-i Müslimînden ve mahalle-i mezbûre ahâlîsinden Mustafa b. Musa ve Mehmed b. Mustafa nâm kimesneler li-ecli’ş-şehâde meclis-i şer‘a hâzırân olup istişhâd olunduklarında fi’l-vâki‘ târîh-i vesîkadan bir ay mukaddem müdde‘iye-i mezbûre Ümmügülsüm zevci gāib ani’l-beled Ali b. Nalçacı Mehmed b. Abdullah ile bin iki yüz akçe mehr-i müecceli ve nafaka-i iddeti üzerlerine ve me’ûnet-i süknâsı kendi üzerine olmak üzere muhâla‘a-i sahîha-i şer‘iyye ile bizim huzûrumuzda hul‘ oldukda ol dahi hul‘-i mezbûru kabûl ve hukūk-ı zevciyete müte‘allıka âmme-i da‘vâdan her biri âharın zimmetini ibrâ ve ıskāt edip bizi işhâd etmişler idi, biz bu husûsa bu vech üzere şâhidleriz şehâdet dahi ederiz deyü her biri edâ-i şehâdet-i şer‘iyye ettikde ba‘de’t-ta‘dîl ve’t-tezkiye şehâdetleri makbûle olmağın mûcebince müdde‘iye-i mezbûre Ümmügülsüm nafaka mutâlebesiyle bî-vech mu‘ârazadan men‘ birle mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.
Fî 29 S sene 1153.
Şuhûdü’l-hâl: Mehmed Çelebi b. Ahmed, es-Seyyid Mustafa Ruhalı, Ahmed Çelebi b. Şa‘bân, Abdullah Çelebi b. Mehmed, İvaz Çelebi b. Abdullah
|