.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Balat Mahkemesi 2 Numaralı Sicil (H. 970 - 971 / M. 1563)
cilt: 11, sayfa: 335
Hüküm no: 540
Orijinal metin no: [98a-2, Arapça]
Bu defter İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Behram Kethüdâ b. Abdülmennân ve karısı Gülahmer Hatun bt. Abdülmuîn tarafından kurulan vakıf

el-Hamdü lillâhi ellezî haleka’l-insân ve allemehu’l-beyân ve elheme‘l-ahyâr li inşâi ileyhi ve’l-ihsân ve kessera ecra hasenetin sudirat an vufûri’r-rağbe ve hulûsi’l-mehabbe ke-misli habbetin enbetet seb‘u senâbil fî küllî sünbüle mie habbeten ve âmme in‘âmehu li âmmeti’l-vâkıfîn el-âkifîn .... Ammâ ba‘d, bu sahîh ve şer‘î bir vakfiyedir. Fahrü’l-emâsil ve’l-akrân zahrü’l-ekâbir ve’l-a‘yân sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât râgibü’s-sadakāt ve’l-meberrât er-râcî afve rabbihi’r-rahmân Behrâm Kethüdâ b. Abdülmennân kendi nefsinden asâleten ve zevcesi ve halîlesi fahrü’l-muhadderât zahrü’l-muvakkarât el-mükerremât Gülahmer Hâtun bt. Abdülmu‘în kıbelinden vakıf ikrârı ve rücû‘ da‘vâsına vekâleti Yusuf b. Dede ve el-Hâc Behrâm b. Abdullah’ın şehâdetleri ile sâbit olarak vekâleten meclis-i şer‘-i şerîf ve mahfil-i dîn-i münîfde hâzır olup şöyle ikrâr ve itirâf etti ki, kendisi ve müvekkile-i mezbûresi niyet-i hâlisa ve taviyye-i sâfiye ile işbu vakıf ikrârının kendilerinden sudûruna kadar müştereken mâlik ve taht-ı tasarruflarında bulunan, mahmiye-i Kostantıniyye mahallâtından Kâtib Muslihiddin mahallesinde vâki‘, tahtânî bir beyti, mutfağı, helâyı, su kuyusunu, bahçeyi hâvî olan, hudûdu bir tarafdan Hasan Çelebi b. Karagöz mülküne, diğer tarafdan Hânî Hâtun bt. Abdülkerim mülküne, bir cânibden Mehmed b. Abdullah mülküne ve cânib-i âhardan da vâkıfeyn-i mezbûreyn mülklerine ve tarîk-i hâssa müntehî olan menzili ve ayrıca yine mahalle-i mezkûrede vâki‘, menzil-i evvele muttasıl, altında oda bulunan tahtânî bir beyti, üzerinde iki oda bulunan ahırı, fırını, helâyı, su kuyusunu, bahçeyi hâvî olan ve hudûdu bir tarafdan menzil-i evvele, diğer tarafdan vakfa ve iki tarafdan da tarîka müntehî bulunan menzili cümle hudûdu ve hukūku ile evvelâ müddet-i hayâtlarınca kendilerine, sonra nesilleri kesilinceye kadar evlâda, evlâd-ı evlâda, evlâd-ı evlâd-ı evlâda vakfetti. İlk zikredilen evde oturmayı evlâdın, evlâd-ı evlâdın ve gayrısının müdâhalesinden berî olarak müddet-i hayâtınca Şemsi Hâtun bt. Abdullah’a ta‘yîn ettiler. Sâniyen zikredilen evde oturmayı evlâdın, evlâd-ı evlâdın ve gayrısının müdâhalesinden berî olarak müddet-i hayâtınca Emine bt. Abdullah’a ta‘yîn ettiler. Bunların nesillerinin kesilmesinden sonra meskende süknâyı müddet-i hayâtınca Mehmed b. Abdullah’a, sonra mezbûr Mehmed’in evlâdına, sonra nesilleri kesilinceye kadar evlâd-ı evlâdına ta‘yîn ettiler. Sonra menzilân-ı mezbûrânın âdet üzre icâre-i mu‘tâde ile kirâya verilmesini şart ettiler. Ücret-i kirânın âti’z-zikr mesârife harcanmasını ve bahçenin, su kuyusunun, avlunun ve berniyenin iki evin sâkinlerince müştereken isti‘mâlini şart ettiler. Vâkıfân-ı mezbûrân ayrıca müşterek mâlik oldukları, mahrûse-i Galata mahallâtından Petra mahallesinde vâki‘, üzerlerinde dört oda bulunan sekiz dükkânı ve üzerinde oda bulunan ekmek fırınını hâvî bulunan ve dört tarafdan tarîk-i âm ile mahdûd olan menzili vakfedip dükkânların, odaların ve fırının icâre-i mu‘tâde ile kirâya verilmesini şart ettiler. Allah’ın ücret-i kirâ olarak nâsib ettiğinden yevmî bir akçenin Çatalca kasabasında vâki‘ merhûm ve mağfûrun-leh Gazi Ali Paşa Câmi‘inde ikindi namazından sonra, vâkıfın yaptırdığı kürsüde Kur’ân-ı azîm ve furkān-ı kerîmden bir aşr-ı şerîf okuyacak kimesneye ta‘yîn ettiler. Kalanın ise vâkıfeyn-i mezbûreyn beyninde mütesâviyen taksîm edilmesini şart ettiler. Birisi vefât ettiğinde diğerinin, rûhu için her gün Kur’ân-ı azîm ve furkān-ı kerîmden bir cüz’ okumak kaydıyla iki hisseyi de tasarruf etmesini şart ettiler. Diğerinin dahi vefâtı hâlinde yevmî dört akçeyi iki cüz’ tilâvet edilmesine ta‘yîn ettiler. Cüz’ün birinin yevmî iki akçeyle müddet-i hayâtınca mezbûre Şemsi Hâtun tarafından okunub vâkıfe-i merkūmenin rûhuna hediye etmesini şart ettiler. Cüz-i âharın tilâvetini mezbûre Emine’ye, her gün yüz def‘a sûre-i İhlâsı okuyup sevâbını vâkıf-ı mezbûrun rûhuna hediye etmesi kaydıyla şart ettiler. Mezbûreteynden sonra tilâveti nesilleri kesilinceye kadar evlâdına, evlâd-ı evlâdına şart ettiler. Nesilleri kesilince ahâlî-i mahalleden kırâ’ata kādir hamele-i Kur’ânın fakīr ve muhtaçlarına şart ettiler. Mahalleden kırâ’ata kādir kimesne bulunmazsa en yakın mahalledeki bu sıfatları hâiz kimesnelere şart ettiler. tevliye, tebdîl, tağyîr, azl, nasb ve sâir-i tasarrufât-ı şer‘iyyeyi müddet-i hayâtlarınca kendilerine, sonra sadece tevliyeyi evlâda, evlâd-ı evlâda ile’l-inkırâz şart ettiler. Sonra müddet-i hayâtınca mezbûr Mehmed b. Abdullah’a şart etti. Nezâret-i hasbiyyeyi ahâlî-i mahalleye şart ettiler. Sonra akārât-ı mezbûreyi ba‘de’t-tahliye-i şer‘iyye tescîl maksadıyla mütevellî nasb ettikleri mezkûr Mehmed b. Abdullah’a teslîm ettiler. O da tesellüm edip sâir vakıf mütevellîleri gibi tasarruf etti. Mütevellî-i mezbûr, vâki‘ ikrârı vicâhen ve şifâhen tasdîk etti. Sonra vakıf muamelesi vech-i mastûr üzre tamamlandığında mezbûr Bayram Kethüdâ kendi nefsinden asâleten müvekkile-i mezbûre zevcesi kıbelinden vekâleten vakf-ı merkūmdan rücû‘ etti ve Hazreti Ebû Hanîfe indinde vakfın adem-i lüzûmuna muhteccen mütevellî-i mezbûr yedinde bulunanları geri istedi. Mütevellî-i mezbûr imâmeyn-i hümâmeyn katında vakfın lâzım olduğuna istinâden redden imtinâ‘ etti. Bunun üzerine münâza‘a ve muhâsama edip hâkimin huzûruna vardılar. Hâkim da‘vâda tarafeynin kelâmına bakıp vakıf cânibini evlâ ve ercah gördü ve eimme-i eslâf beynindeki ihtilâfı da bilerek vakfın sıhhat ve lüzûmuna hükmetti ve tescîl etti. Böylece zikredilenler, tağyîr, tebdîl ve nakz edilemeyecek, vakfiye şurûtuna muhâlefet edilemeyecek lâzım bir vakıf hâline geldi. Fe-men beddelehû ba‘de mâ sem‘ihî fe-innemâ ismuhû ale’l-lezîne yübeddilûnehu inna’llâhe semî‘un alîm ve ecru’l-vâkıfeyn el-muhsineyn ale’l-hayyi’l-cevâdi’l-kerîm.


Cerâ zâlike ve hurrire.


Şuhûdü’l-hâl: Mevlânâ Çelebi b. Mehmed el-kādî, Abdi Halîfe b. Receb, Mahmud b. Abdülkerim, Mustafa b. Abdullah, Musa b. Osman, İne Hâce b. Nasûh, Ramazan b. Pervâne, Hasan Çelebi b. Yusuf, Cafer Bey b. Abdullah, es-sipâhi, Hasan b. Ayas el-kayyım, Hüsrev b. Abdullah, Hızır b. Abdullah el-mehter, Hızır Bey b. Abdullah es-sipâhi, Sinan Çelebi b. Dede, Turgud Çelebi b. İskender Bey, Üstâd Ahmed b. Mehmed, Hacı Behrâm b. Abdullah ve gayruhüm mine’l-hâzırîn