.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Evkaf-ı Hümâyûn Müfettişliği 1 Numaralı Sicil (H. 1016-1035 / M. 1608-1626)
cilt: 45, sayfa: 66
Hüküm no: 4
Orijinal metin no: [1b-2]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Mısır valisi Vezir Mehmed Paşa’nın vakfiyesi

Mısır paşası Mehmed Paşa hazretlerinin vakfiyesidir.

İbtidâ-i kelâm-ı vâkıf-ı hâl mî-şeved zikr-i Bârî-i müte‘âl her matla‘-ı sühan-ı sihr-âferîn ki neyyir-i a‘zam ism-i Rabbi’l-âlemîn ile münevver olmaya, mânend-i subh-i nuhustîn revnâk safâ-yı sıdk u yakīn bulmaz ve şol ser-levha-ı defter-i ferhunde-eser ki şükr-i ni‘met kazâ ve kader birle zîb ü fer bulmaya misâl-i vakf-ı bî-tescîl mevkıf-i i‘tibâr ve kabûlde cilveger olmaz. Nazım: Lîk senâyeş bi-zeyân bihter est her çi zebân gûyed ez-an bihter est nutk u senâyeş çi temennâst în akl u temennâş çi sevdâst în. Pes ol cenâb-ı Rabbü’l-erbâb mâlikü’r-rikâb sultân-ı melik-i câvidân vâkıf-ı esrâr-ı ins ü cân sâni‘-i hayy u kayyûm nûr bahş-ı mesâbih-i nücûm râfi‘-i kubbe-i eflâk bâsit-i bisât-ı hâk çerâğ-ı efrûz-ı medrese-i âlem hikmet-amûz “alleme’l-insâne mâ-lem ya‘lem”. Beyt: An ki bî-levh ü kalem gerd-i rakam, bir ser-levh-i adem-i harf-i kalem, nâzır-ı a‘mâl-i ibâd, hasîb-i rûz-ı tenâd, hâdî-i sebîl-i dîn-i kavîm, mebde‘-i ser-sebîl-i bağ-ı na‘îm celle celâlühû ve ammere ale’l-a‘lemîn birrehû ve nevâlehû hazretlerinin cenâb-ı büzürgvârına sad-bâr ve sad-hezâr tazarru‘ ve niyâz ve acz ü kusûr-ı bî-enbâr ile mehâmid-i bî-müntehâ ve müntehâ-yı bî-intihâ ısdâr ve iş‘âr olunur ki debistân-ı dilsitân-ı a‘lemi üslûb-ı bedi‘ üzere ibdâ ve sun‘-ı acîb ve vaz‘-ı garîb-i dil-firîb üzere ihtirâ‘ edip sakf-ı rînin zînet-fehvâ-yı “ve lekad zeyyene’s-semâ” ile tezyîn ve sath-ı anberînin nakş-ı münbit gül ve reyyâhîn ile reşk-i nigâristân-ı çîn edip nüsha-i insânı ahsen-i takvîm ve imlâ ve eymen-i üslûbda inşâ buyurup “ve alleme âdeme’l-esmâ’e külleha” mûcebince tezâ‘îf-i ümm-i kitâbda mastûr olan âmme-i esmânı ta‘lîm ve kâffe-i hakāyık lâ-yuhsâyı bî-tefhîm edip câme-i kābiliyet-i Benî Âdemi tırâz “ce‘alnake halîfeten fi’l-arzı” ile mutarraz ve cerîde-i dilkeş hil‘atini “ve enzelallâhu [aleyke]’l-kitâbe ve’l-hikmete” mazmûn-ı hümâyûnuyla müşerrez kılıp hezâr-ı tekrîm ve ta‘zîm ve iclâl ve tefhîm ile ol dilistân-ı behişt-ayîn içre hilâfet emrini onlara ta‘yîn etti. “zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâu vallâhu zûl fadli’l-azîm” ve zevâyic-i selavât-ı şâ’ika ve fevâyih-i teslîmât-ı râyika ki nefehât-ı âsârından meşâm-ı cân mu‘attar ve lema‘ât-ı envârından müzeyyen ve âsumân-ı münevver ola hemvâre ol Benî Hâşimî-i kâmil sultân-ı ârifân deryâ-dil imâm-ı cemâ‘at-i mürselîn câmi‘-i ulûm-i evvelîn [2a] ve âhirîn serçeşme-i kevser-i hüdâ andelib-i gülşen- “ve mâ-yentıku ani’l-hevâ” nübüvvet-nâme sûresinin fâtihası risâle-i Âmme risâlesinin hâtimesi hâtemü’l-enbiyâ-i ve’r-rüsül hâdi’l-halâyık ilâ-akvami’s-sübül Nazım: Muhammed kist câ’izen gurreti’l-ayn gümân-ı ebrû-yı bezm-i kâbe kavseyn dileş ez-ma‘rifet berâvic-i eflâk zebâneş der makāmı mâ-arafnâke lâ zâlet riyâzü’d-dehr müzeyyeneten bi-ezhâr-ı şir‘atü’l-mutahhâr ve zulemâti’l-hacb ve’l-estâr mürtefikatü bi envâr-ı dînühü-ezher hazretlerinin ravza-i radiyye ve hazîre-i hatîrelerine nisâr ve îsâr olunur ki ümmetini dîn-i kavîm-i hidâyet ve tarîk-i müstakīme delâlet kıldı ve sunûf-ı rahmet-i ilâhî ve ulûf-i rıdvân-ı nâ-mütenâhî zümre-i âl ve ashâb ve esdikā ve ahbâbına olsun ki her biri tarîk-i hakka hâdî ve sebîl-i tevfîka münâdî olup hâmî-i himâ-i şer‘-i şerîf ve vâlî-i livâ-i dîn-i münîf olmuşlardır -rıdvânullâhî te‘âlâ aleyhim ecma‘în- Ammâ ba‘d erbâbü’l-elbâba rûşen ve zâhir ve ashâb-ı âdâba uyân ve bâhirdir ki bu cihân-ı gaddâr esâs-ı cism-i nizâr gibi nâ-üstüvâr ve bu dünyâ-yı mekkâr-ı medâr-bevâr ve bünyâd nâ-pâyidâr olup mukīmi müşerrif-i irtihâl ve na‘îmi vâsıl-ı zevâl olduğu ma‘rûf ve rütbe-i ehâsda vâzıh ve mekşûfdur ve ezkiyâya bu dahi ma‘lûm ve ukelâya zâhir ve mehfûmdur ki libâs-ı hayât-ı insâna bir pelâs-ı mu‘ar ve kabâ-yı vücûd bir câme-i müste‘ardır. Lâ-cerem insân-ı kâmil ve merd-i müdebbir ve âkil oldur ki hâl-i âfiyetinde mâl-ı âkıbeti tedebbür ve re’y-i sedâd ile merci‘ ve me‘âdını tefekkür edip “ed-dünyâ mezra‘atü’l-âhire” vefkince mezra‘a-i dünyâda tohm-ı hayrâtı zirâ‘at ve bezr-i hasenâtı harâset edip tahsîl-i zahr-ı âhiret ve tekmîl-i zâd-ı âkıbet edip rûz-ı haşrda ebrâr ve ahyârla mahşûr ve na‘îm-i mukīm ile muğtenim ve mesrûr ola bu mukaddemât-ı vâcibetü’l-kabûl ve kazâyâ-yı vazıhatü’l-medlûle binâen işbu kitâb-ı müşgîn-nikâbın tahrîrine bâ‘is ve hitâb-ı müstetâbın takrîrine sebeb-i hâdis olan sâhibü’l-hayrât ve tâlibi’l-meberrât bi’l-fi‘il vezâret ile mahmiye-i Mısır sânehallâhu te‘âlâ an-külli âfat ve ısr muhâfazasında olan düstûrü’l-mükerrem müşîr-i mufahham nâzım-ı nizâmü’l-âlem müdebbir-i umûr-ı cumhûrü’l-ümem câmi‘ü’l-mehâsini’l-aliyye hâvi’l-mehâmidi’s-seniyyeti’l-celiyye zü’l-kadri’r-refî‘ ve’l-câhi’l-menî‘ el-mahfûf bi-sunûf-i eltâfullahi’r-râci şefâ‘at-ı Resûlulah. Mehmed Paşa b. ( ) zâdallahû te‘âlâ izzehu ve tevfîkahû ve ce‘ale’t-takva zâdehû ve refîkahû hazret-i Rabb-i izzeti cellet hikmetühû ve azzet hazretlerinden kendiye vâsıl olan atâyâ-yı celiyye ve mevâhib-i aliyyeyi “ve in te‘uddû ni‘metallâhi lâ tuhsûhâ” vefkince hadd ü adde imkân olmadığı tab‘-i pâk-i iz‘ânlarına nihân olmayıp “mâ-indeküm yenfedü ve mâ-indallâhi bâkin” mefhûm-ı latîfi kalb-i şerîflerine münsâk olup kā‘id-i tevfîk ilah-ı “ve mâ-tükaddimû li-enfüsikum min-hayrin tecidûhu indallâhi” mazmûn-ı hümâyûnu ile amele sevk eyleyip ve inân-ı azîmetlerini taraf-ı hayrâta masrûf ve cânib-i hasenâta ma‘tûf kılıp müşârun-ileyh paşa -yesserallâhu mâ-yeşâ- hazretleri âmme-i tasarrufât-ı şer‘iyyesi câize ve kâffe-i teberru‘ât-ı mer‘iyyesi nüfûzu câize olduğu hâlde silk-i mülkünde muntazam olan akārını vakf ve habs niyeti ile meclis-i şerî‘at-ı şerîfe-i garrâ ve mahfil-i tarîkat-ı münîfe-i zehrâda salavâtullâhî alâ-sâhibihâ vakf-ı âtîye mütevellî nasb ettikleri fahrü’l-akrân Hamza Bey b. Abdullah nâm bevvâb-ı sultânî mahzarında bizzât şöyle sevk-i kelâm ve ta‘bîr-i merâm ettiler ki silk-i mülk-i sahîhde muntazam ve hakk-ı sarîhim olduğu mütecessim olan emlâkdan mahrûse-i Kostantıniyye -lâ-zâlet mahfûfeten bi’ş-şe‘âiri’d-dîniyye- mahallâtından Nevbethâne mahallesinde vâki‘ muhavvateyni müştemil olup muhavvata-i dâhiliyyesi tahtânî biri birine mukābil iki büyük odaları ve bir küçük odayı ve bir kilârı ve bir matbahı ve bir fırını ve cüneyneyi ve şâdırvânı ve bi’r-i mâyı ve fevkānî biri birine mukābil yine iki büyük odaları ve bir kubbeli odayı ve üç küçük oda ve bir hamâmı ve kameriyeyi hâviye olup ve muhavvata-i hâriciyyesi bir kebîr selâmlığı ve mukābelesinde bir büyük odayı ve bir küçük odayı ve yedi aded hizmetkâr odalarını ve kenîfi ve bir odayı ve tahtında bir büyük ahırı ve anbârı ve matbahı ve nerdübân altında bir küçük odayı ve sâhayı müştemil olan menzilimi ve menzil-i merkūma muttasıl bir fevkānî evi ve iki dükkânı ki cümlesinin iki tarafı tarîk-i âmma ve bir tarafı Ahmed Paşa Medresesi’ne ve bir tarafı Çingân Dilsiz demekle ma‘rûf kimesne mülküne müntehîdir cemî‘-i hudûd ve merâfıkı ve âmme-i tevâbi‘ ve levâhıkı ile vakf ve habs ettim ve şöyle şart ettim ki, mâdâm ki ben hayâtda olam istediğim gibi menâfi‘ini tasarruf edip usûl ve şartında tebdîl ve tağyîr yedimden ola benden sonra evlâdım ve evlâd-ı evlâdım ve evlâd-ı evlâd-ı evlâdım batnen ba‘de batnin ve fer‘an gıbbe aslin sâkin olalar ba‘de’l-inkırâz ve’l-iyâz bi’l-meliki’l-Feyyâz Medîne-i Münevvere -alâ-şerrefehâ es-salavâti’l-mükerrere- evkāfı mütevellîsi yedi ile ecr-i misli ile îcâr olunup hâsıl olan ecrini her sâl Medîne münevvere -şerrefehallâhu te‘âlâ- fukarâsına nâzır-ı Haremeyn-i Şerîfeyn ma‘rifetiyle irsâl oluna vâkıf-ı müşârun-ileyh -esbeğallâhü ni‘amehû aleyhi- minvâl-i sâbık üzere esâs vâkıfı temhîd ve erkân-ı şurût ve kuyûdu teşyîd edip mevkūf-ı mezbûru fâriğâ mine’l-mevâni‘ mütevellî-i mezkûre teslîm ettim ol dahi tesellüm edip mütevellîler tasarruf edegeldikleri üzere tasarruf eyledi deyu ikrâr u i‘tirâf edip mütevellî-i mezbûr Hamza Bey kelâm-ı meşrûhunda vâkıf-ı müşârun-ileyh paşa hazretlerini şifâhen tasdîk ettikden sonra vâkıf-ı müşârun-ileyh semt-i vifâkdan cânib-i şikāka teveccüh edip vakf-ı akār kıdve-i eimme-i ihtiyâr olan İmâm-ı A‘zam ve hümâm-ı efham Hazret-i Ebî Hanîfe-i Kûfî -cûziye bi’l-hayr ve kûfî- hazretleri yanında lâzım olmamağın kābil-i rücû‘ ve mülke istirdâd meşrû‘ olmağla vakfiyetinden rücû‘ ve mevkūf-ı sâbıkü’z-zikrîn temellük için taleb ve da‘vâya meşrû‘ mütevellî-i mezkûr istintâk olundukda cevâb verip eğerçi vakf-ı akār imâm-ı kebîr ve hümâm-ı hatîr-i aleyhi’r-rıdvâni’l-kesîr yanında lâzım değildir lâkin imâmeyn-i hümâmeyn-i şemseyn-i neyyireyn İmâm Ebû Yusuf-ı sânî ve İmâm Muhammed b. el-Hasan el-Şeybânî -sahhabe aleyhimâ sehbü’l-lütfi’r-Rabbânî- kavilleri üzere ba‘de’l-vakf ve’t-teslîm ile’l-mütevellî sıhhat-i vakf lüzûmdan müfârakat etmeyip vakıf sahîh olucak lâzım dahi olur demişlerdir deyu akār-ı mezbûru teslîm etmekde nizâ‘ ve vâkıf-ı müşârun-ileyh redden imtinâ‘ edip hâkim-i muvakki‘ü’l-kitâb tûbâ leh ve hüsnü-meâb huzûruna murâfa‘a edip tarafeynden hüküm taleb ettiklerinde hâkim-i mûmâ-ileyh efâzallâhu kemâle eltâfihî aleyh cânib-i vakfı ihtiyâr ve hayrât ve hasenâtı iksâr kasd edip menzil-i merkūmun vakfiyetinin lüzûmuna âlimen bi’l-hilâf beyne’l-eimmeti’l-eşrâf hükmetmekle vakf-ı mezbûr bi’l-ittifâk evkāf-ı lâzimeden oldu.