Evkaf-ı Hümâyûn Müfettişliği 1 Numaralı Sicil (H. 1016-1035 / M. 1608-1626) cilt: 45, sayfa: 69 Hüküm no: 5 Orijinal metin no: [2b-1, Arapça] Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.
Şıkkı Evvel Defterdarı Abdulbâki Efendi b. Hasan’ın vakfiyesi
Hemsâyemiz Abdulbâki Efendi’nin vakfiyesidir.
Hâmiden li-men tehayyeze dûne künhi kemâlihi’l-ukūl ve vakafe an-derki huyûtihî vukūfi’l-fuhûl ve musalliyen alâ-men bu‘ise ilâ-kâffeti’l-enâm li-yüzhira dîne’l-islâm ve alâ-âlihî ve sahbihi’llezîne bezelû li-vechi’llâh mâ-melekû ve fî-mâ selekû mine’l-hakkı, ve ba‘d. Dîvân-ı âlî şıkk-ı evvelinde müzekkir olan fahrü’l-emsâl ve’l-akrân Abdulbâki Efendi b. Hasan meclis-i şer‘-i şerîf-i nebevî ve mahfil-i dîn-i mübîn-i mustafîye hâzır olup hâl-i sıhhat-ı karârı ve kemâl-i nefâz-i akl ve tasarrufunda iken âti’z-zikr vakfına tescîl maksadıyla mütevellî nasbettiği Kızıl Minâre mahallesi imâmı umdetü sulehâi’l-ümmeti ve hıyârü’l-eimmeti Mustafa Çelebi b. Hüseyin Çelebi mahzarında şöyle ikrâr ve i‘tirâf eyledi ki, işbu vakfın kendisinden sudûruna kadar mâliki olduğu ve taht-ı tasarrufunda bulundurduğu, mahmiye-i Kostantıniyye mahallâtından Kızıl Minâre mahallesinde kâin, dâhilî ve hâricî muhavvatalı, muhavvata-i dâhiliyesi, önünde büyük sofa olan tahtânî bir hâneyi, altında serdâb bulunan mutfağı ve kenîfi hâvîdir, muhavvata-i hâriciyesi üzerinde oda bulunan kesme taştan yapılma sofayı, önünde bahçe bulunan billûrla müzeyyen havuzu, eşcâr-ı müsmire ve gayr-i müsmireli bahçeyi müştemildir, bir tarafından vâkıf-ı mezbûrun kardeşinin oğlu Abdülhamid b. Mustafa mülkü, bir tarafından vâkıf-ı mezkûrun zevcesi Fâtma Hatun bt. Mustafa mülkü, bir tarafından el-Hâc Yusuf b. Abdullah mülkü, bir tarafından sâbık mevkūfâtçıbaşı oğlu Köse Hüseyin Çelebi mülkü ile mahdûd bulunan menzilini habsedip vakfetti. Menzil-i mezbûrda süknâyı müddet-i hayâtınca evvelâ kendisine, sonra vakt-i hâcetde ta‘mîr etmeleri ve hergün vâkıf-ı mezbûrun rûhu için bir cüz okuyup sevâbını hediye etmeleri üzere nesilleri kesilinceye kadar batnen ba‘de batnin ve karnen gıbbe karnin evlâd-ı evlâdına, evlâd-ı evlâd-ı evlâdına şart etti. İnkırâzlarından sonra mütevellî yediyle menzilin ecr-i misille kirâya verilip ücreti haremeyn-i şerîfeyn ve makāmeyn-i mu‘azzameyn fukarâsına şart eyledi. Ücretin menzilin ta‘mîrine sarfını ve ondan artanın mütevellî yediyle zabt edilip her sene fukarâ-yı merkūmeyne isâlini şart eyledi. Tevliye, tebdîl, tağyîr, taklîl ve teksîri müddet-i hayâtınca kendisine şart eyledi. Vefâtından sonra sadece tevliye-i hasbiyyeyi menzilde zikredilenlerden her kim sâkin olursa şart-ı esbak üzere o kimseye şart eyledi. Nezâret-i hasbiyyeyi ahâlî-yi mahalleye şart etti. Vâkıf-ı mezbûr mütevellî-yi mezkûrun mahzarında şöyle dahî ikrâr eyledi ki, menzil-i mezbûru vech-i mezkûr üzere vakfedip habsetmesinden sonra cemî‘ hukūku, merâfıkı, hudûdu ve tarâikıyla, bade’t-tahliye ve ref‘u’l-mevâni‘ mütevellî-yi merkūma teslîm eyledi. O dahî kabz edip tesellüm etti. Vâkıf-ı mezbûr -tekabbelallâhü anhü’l-gafûr ve ce‘alehü’l-hayra’l-mebrûr- onu tasdîk eyledi. Vâkıf-ı mezbûr sonra vakf-ı akār İmâm-ı A‘zam ve hümâm-ı efham Hazret-i Ebî Hanîfe-i Kûfî -cûziye bi’l-hayr ve kûfî- hazretleri yanında lâzım olmamağın vakf-ı mersûmdan rücû‘ edip mülk-i sâbıkına istirdâdını talep etti. Mütevellî-i mezkûr cevâb verip her ne kadar vakf-ı akār imâm-ı kebîr ve hümâm-ı hatîr-i aleyhi’r-rıdvâni’l-kesîr yanında lâzım değildir lâkin imâmeyn-i hümâmeyn İmâm Ebû Yusuf-ı sânî ve İmâm Muhammed b. el-Hasan el-Şeybânî kavilleri üzere ba‘de’l-vakf ve’t-teslîm ile’l-mütevellî sıhhat-i vakf lüzûmdan müfârakat etmeyip vakıf sahîh olunca lâzım dahi olur demişlerdir diye akār-ı mezbûru teslîm etmekde nizâ‘ ve vâkıf-ı müşârun-ileyh redden imtinâ‘ edip hâkim-i muvakki‘ü’l-kitâb huzûruna murâfa‘a edip tarafeynden hüküm taleb ettiklerinde hâkim-i mûmâ-ileyh, cânib-i vakfı ihtiyâr edip menzil-i merkūmun vakfiyetinin lüzûmuna -âlimen bi’l-hilâf beyne’l-eimmeti’l-eşrâf- hükmetmekle vakf-ı mezbûr tebdîli, tahvîli ve tağyîri câiz olmaz sûrette, bi’l-ittifâk evkāf-ı lâzimeden oldu. Fe-men beddelehu ba‘de mâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’llezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıf ale’llâhi’l-meliki’l-kerîm
Tahrîren fî evâhiri Şevvâli’l-mükerremi’l-muntazam min-şuhûri sene sitte aşara ve elf min-hicreti’n-nebeviyye aleyhi afdalü’t-tahiyye
Şuhûdü’l-hâl: Fahrü’l-müderrisîn zahrü’l-muhakkıkīn Mevlânâ Ahmed Efendi el-müderris bi-ihda’l-medârisi’s-semân, fahrü’l-kuzât Mevlânâ Osman Efendi b. Ümran, Hüseyin Efendi b. Mukāta‘acı, Osman Efendi b. Haremeyn-i şerîfeyn mukāta‘acısı, Ömer Efendi b. Mukāta‘acı, Mehmed Çavuş b. İlyas, Ali Çavuş b. eş-şehîr bi-Çukazâde, Mehmed Çelebi b. ( ), el-Hâc Yusuf b. Abdullah, el-Hâc Mustafa b. Korucu, Mehmed Çelebi b. el-Cündî, Osman Çelebi b. ( ), Hüseyin Çelebi b. el-müezzin, Abdi Efendi b. el-müteferrika, Mehmed Çelebi b. ( ), Hamza Bey b. Yusuf el-bevvâb, Abdi Bey b. Mehmed el-bevvâb ve gayrühüm mine’l-hâzırîn
|