.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Evkaf-ı Hümâyûn Müfettişliği 1 Numaralı Sicil (H. 1016-1035 / M. 1608-1626)
cilt: 45, sayfa: 99
Hüküm no: 41
Orijinal metin no: [10a-1, Arapça]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Kamer Hatun bt. Bayram’ın bağını vakfettiği

Elhamdülillâhi’l-meliki’l-gaffâr, el-vâkıfü alâ-cemî‘i’l-esrâr, ellezî va‘ade li-ibâdihi’l-muhsinîne cennâtin tecrî min-tahtihe’l-enhâr, ve’s-salâtü ve’s-selâmü ale’r-resûli’l’l-muhtâr efdalü’l-mürselîni’l-ahyâr seyyidünâ ve senedünâ ve resûlinâ Muhammedin el-münciü asâti ümmetihî min-azâbi’n-nâr, ammâ ba‘d, işbu mazmûnunda vakıf ikrârından bahseden sahîh ve şer‘î bir hüccettir. Mahrûse-i Üsküdar tevâbi‘inden Karamürsel kasabası mahallâtndan Kıran mahallesinde sâkine sahibetü’l-hayrât Kamer Hatun bt. Bayram dünyânın fânî, âhiretin bâkī olduğunu idrâk ettiğinde meclis-i şer‘-i şerîfe hâzıra olup işbu vakıf ikrârının kendisinden sudûruna kadar silk-i mülk-i sahîhinde ve taht-ı tasarrufunda olan, kasaba-i mezkûrede kâin, bir tarafından el-Hâc Muslu mülkü, bir tarafından el-Hâc Mehmed mülkü, bir tarafından Hasan Ağa mülkü, bir tarafından tarîk-ı âm ile mahdûd bulunan Kavak Bağı diye ma‘rûf bağını cümle tevâbi‘i ve levâhıkıyla niyet-i hâlise ve taviyet-i sâfiye ile hasbeten lillâhi’l-azîm habsedip vakfettiğini ikrâr etti. Bağın mahsûlünü müddet-i hayâtınca kendisine şart etti. Vefâtından sonra bağ-ı mezbûrun icâreye verilip hâsıl olan ücretin her sene Medîne-i münevvere fukarâsına irsâlini şart etti. Vâkıfe-i mezbûre sonra bevvâb Hasan Bey b. Mehmed’i tescîl maksadıyla mütevellî nasbetti ve bağ-ı mezkûru kendisine teslîm eyledi. O dahî tesellüm edip sâir mütevellîler evkāfta nasıl tasarruf eyledilerse öyle tasarruf eyledi. Vâki‘ ikrâr mütevellî-yi mezbûr tarafından bi’l-müvâcehe tasdîk edildi. Hâl bu minvâl üzere iken vâkıfe-i mezbûre, vakf-ı akār İmâm-ı A‘zam Hazret-i Ebû Hanîfe-i Kûfî hazretleri yanında lâzım değildir diyerek vakfiyyetten rücû‘ edip bağ-ı mezkûrun silk-i mülküne idhâlini talep ve mütevellî-yi mezkûrdan istirdâd eyledi. Mütevellî-i mezkûr her ne kadar vakf-ı akār imâm-ı kebîr ve hümâm-ı hatîr-i aleyhi’r-rıdvâni’l-kesîr yanında lâzım değildir lâkin imâmeyn-i hümâmeyn İmâm Ebû Yusuf-ı sânî ve İmâm Muhammed b. el-Hasan el-Şeybânî kavilleri üzere ba‘de’l-vakf ve’t-teslîm ile’l-mütevellî sıhhat-i vakf lüzûmdan müfârakat etmeyip vakıf sahîh olunca lâzım dahi olur demişlerdir diye cevap verip akār-ı mezbûru teslîm etmekde nizâ‘ ve vâkıf-ı müşârun-ileyhe redden imtinâ‘ edip hâkim-i muvakki‘ü’l-kitâb huzûruna murâfa‘a edip tarafeynden hüküm taleb ettiklerinde hâkim-i mûmâ-ileyh, cânib-i vakfı ihtiyâr edip bağ-ı merkūmun vakfiyetinin lüzûmuna -âlimen bi’l-hilâf beyne’l-eimmeti’l-eşrâf- hükmetmekle vakf-ı mezbûr müseccel, müebbed bir vakıf olarak bi’l-ittifâk evkāf-ı lâzimeden oldu. Fe-men beddelehû ba‘de mâ semi‘ahû fe-innemâ ismuhû ale’llezîne yübeddilûnehû inna’llâhe semî‘un alîm ve ecrü’l-vâkıfe ale’l-hayyi’l-kadîm.

Hurrire fî gurreti Recebi’l-müreccebi’l-ferd li-sene ışrîn ve elf.

Şuhûdü’l-hâl: Mahmud Efendi el-imâm-ı sânî, Ömer Efendi b. Hasan el-müderris, Hüseyin b. Hasan, Mehmed b. Halil el-kâtib, Hemdem Bey b. Cündî, Abdurrahman Efendi b. Abdullah, Süleyman Bey b. Abdullah, Mehmed Bey b. Mustafa