.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Evkaf-ı Hümâyûn Müfettişliği 1 Numaralı Sicil (H. 1016-1035 / M. 1608-1626)
cilt: 45, sayfa: 355
Hüküm no: 308
Orijinal metin no: [95a-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Papasoğlu mahallesinde Sağrıcıbaşı Mustafa Ağa b. Abdullah’ın mülkünün vakfiyesi

Hamd-i bî-pâyân mâlik-i mülk-i câvidân ve vâkıf-ı esrâr-ı ins ü cân hazretlerinin bârgâh-ı mukaddeslerine ref‘ olunup ve dürûd-ı salât ve selâm-ı huceste nizâm-ı şâh-ı rüsül maksad-ı aksâ-yı külle Muhammed Mustafa aleyhisselâm fî-külli subh ve mesâ hazretlerinin ravza-i raziyye-i hatîre-i hazarlarına ve âl ve ashâb-ı izzet intisâblarının ervâh-ı tayyibe-i tâhirelerine îsâr olundukdan sonra bu vesîka-i enîkanın tahrîrine bâ‘is ve bâdî odur ki hâlâ Sağrıcıbaşı olan sâhibü’l-hayrât ve râgıbü’l-meberrât Mustafa Ağa b. Abdullah meclis-i şer‘-i hatîr-i lâzımü’t-tevkīrde vakf-ı âti’l-beyânı tescîl için mütevellî nasb ettiği Hüseyin b. Hasan mahzarında ikrâr ve takrîr-i kelâm edip Dârü’s-saltanati’s-seniyye Kostantıniyyetü’l-mahmiye mahallâtından Papasoğlu mahallesi dâhilinde vâki‘ silk-i mülkümde münharit olup bir tarafı Harâçcı vakfı ile Medîne-i Münevvere vakfı ve bir tarafı Elvanoğlu Câmi‘i kayyımına meşrûta olan menzil ile Feridun Ağa odaları ve bir tarafı Sâime Hatun ve Emine Hatun mülkü ve bir tarafı tarîk-i âm ile mahdûd dâhiliyye ve hâriciyye iki muhavvatayı müştemil olup muhavvata-i dâhiliyyesi dört fevkānî ve bir tahtânî odayı ve üç sofayı ve ...? döşemeli bir kameriyyeyi ve bunların üstünde bir gurfeyi ve iki fırını ve bir tahtânî matbahı ve bi’r-i mâyı ve iki kenîfi ve zâtü’l-eşcâr cüneyneyi ve muhavvata-i hâriciyyesi bir fevkānî odayı bir sofayı ve altında ahırı ve bir tahtânî odayı ve iki kenîfi müştemil olup şirâ-i şer‘î ile mülk-i muhıkkım olan menzilimi cemî‘-i tevâbi‘ ve levâhıkı ile niyet-i hâlise ve taviyet-i sâfiye ile hasbeten lillâhi te‘âlâ ve haseneten li-rûhi resûli’l-kerîm vakf-ı müeyyed ve habs-i muhalled edip şöyle şart eyledim ki menzil-i mezbûr mâdâm ki hayâtda olam kendi nefsime meşrûta olup tebdîl ve tağyîri yedimde ola ve ba‘de vefât menzil-i mezbûr evlâdıma ve evlâd-ı evlâdıma ve evlâd-ı evlâdıma meşrûta olup zükûr ve inâs ale’s-seviyye hissedâr olalar ba‘de’l-inkırâz kendi utekām ile müteveffât olan zevcem merhûme Âişe Hatun utekāsına meşrûta olup bunlar dahi kezâlik zükûr ve inâs ale’s-seviyye hissedâr olalar ikimizin utekālarından sonra evlâdlarına meşrûta olup ve hâriciyyede olan tahtânî odanın icâresi zikr olunan menzillerin meremmâtına sarf oluna ve ba‘de inkırâzihim Medîne-i Münevvere şerrefallâhu te‘âlâ ilâ-yevmi’l-kıyâm fukarâsına meşrûta olup Medîne-i Münevvere mütevellîsi yediyle âdet-i me’lûfe ve fâide-i meşrû‘a-i mahmûde üzere ecr-i misliyle îcâr olunup hâsıl olan icâresi meremmâtından ziyâdesi Surre’ye ilhâk olup âdet-i kadîme üzere Medîne-i Münevvere fukarâsına irsâl oluna ve dahi şöyle şart eyledim ki menzil-i mârru’z-zikr min-ba‘d icâre-i mu‘accele ile îcâr olunmaya ve vakf-ı mezbûra Dârüssaâde Ağası hasbî nâzır ola ve şerâit-i vakfı icrâ ettire ve menzil-i mezbûrun dâhiliyyesinde ehl-i mahalle mevlûd-i nebî aleyhi’s-salât ve’s-selâm kırâat ettirmek veyâ feth-i şerîf du‘âsı ve sâir hayrâta müte‘allık cem‘iyet murâd ettiklerinde mâni‘ olmayalar ammâ la‘ib ve lehv ve sâir söz ve saz ve nâ-meşrû‘ cem‘iyet ettirmeyeler [95b] deyu bu vechile ta‘yîn-i vakf ve şerâit ve tebyîn-i kuyûd ve zavâbıt ettikde mütevellî-i mezbûr dahi vâkıf-ı mezbûrun kelimât-ı meşrûhasını bi’l-müvâcehe tasdîk ve menzil-i mezbûrun kabz ve tesellümünü tahkīk edip akd-i vakf ve tesbîl alâ-sebîli’t-tekmîl itmâm ve ta‘yîn-i şerâit-efşânı buldukdan sonra vâkıf-ı mezbûr vakf-ı mezbûrdan rücû‘ ve yine kemâ-kân istirdâdına şürû‘ edip meclis-i şer‘de bu vech üzere takrîr-i kelâm etti ki İmâm Azam Ebû Hanife-i Kûfî -cuziye bi’l-hayr ve kûfî- hazretlerinin re’yi üzere vâkıf mücerred “vakaftü” demekle ve tesellüm ile vakfa lüzûm ârız olmadığına binâen zikr olunan menzili istirdâd murâdımdır taleb ederim deyip mütevellî-i mûmâ-ileyh istintâk olundukda mütevellî-i mezbûr eğerçi hâl minvâl-i meşrûh üzeredir lâkin İmâm Ebî Yusuf hazretleri lüzûm sıhhate lâzım olduğuna câzim olup İmâm Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybânî hazretleri dahi teslîmü ile’l-mütevellî olıcak lüzûm vakfda tevakkuf etmemişdir vakf-ı mezbûr redde rücû‘ emr-i makbûl demekdir deyi tevkī‘-i refî‘i sadr-ı kitâbda vâki‘ olan hâkim-i nâfizü’l-ahkâm cânibinden ba‘de’l-murâfa‘a İmâmeyn-i mezbûreyn re’yleri üzere lüzûm-ı vakf-ı merkūme hükm taleb ettikde hâkim-i mûmâ-ileyh tarafeynin kelâmını ısgā ettikden sonra cânib-i lüzûm vakfa evlâ ve akvâ ve lüzûmuna hükm ahrâ olup alâ-kavli’l-külli ve kavl-i İmâmeyn ile amelü mâ-aleyhi’l-fetvâ olmağın vakf-ı mezbûrun lüzûmuna hükm-i sahîh-i şer‘î ile hükmedip vakf-ı meşrû‘ ale’l-vechi’l meşrûh mahkûmün bih olmağla lüzûm-ı mücme‘un aleyh olup min-ba‘d nakz ve nakzına mecâl muhâl ve tağyîri mümteni‘ü’l-ihtimâl oldu. “Fe men-beddelehû ba‘de mâ-semi‘ahu fe-innemâ ismühû ale’llezîne yübeddilûnehû innellâhe semî‘un alîm”.

Hurrire fi’l-yevmi’t-tâsî‘ min-Cumâdelâhire li-sene ihdâ ve selâsîn ve elf.

Şühûdü’l-hâl: es-Seyyid Hasan Efendi b. es-Seyyid İbrahim el-imâm, Sinan Efendi b. Ali İmâm-ı câmi‘, Mustafa Efendi b. Sinan el-müsta‘id, es-Seyyid Mehmed Efendi b. Hasan el-müsta‘id, el-Hâc Ahmed Efendi b. Mehmed el-imâm, el-Hâc Mehmed b. Abdi, Mehmed b. Abdüsselam, el-Hâc Hüseyin b. Abdullah, Hüseyin b. Ebî Bekir el-müezzin, Murad Beşe er-râcil, Mustafa Çelebi b. Receb Kâtib-i kapan, Abdi Çelebi b. Ali el-kâtib, Mehmed b. es-Seyyid İbrahim.