.:: İstanbul Kadı Sicilleri ::.


Evkaf-ı Hümâyûn Müfettişliği 1 Numaralı Sicil (H. 1016-1035 / M. 1608-1626)
cilt: 45, sayfa: 397
Hüküm no: 341
Orijinal metin no: [111b-1]
Bu defter İBB Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi ortaklığı ile hazırlanmıştır.


Hoca Gıyaseddin mahallesinden Peykbaşı Mustafa Ağa b. İbrahim’in Yoros kazasının Kanlıca kasabasında bulunan mülkünün vakfiyesi

El-emrü kemâ hurrire fîhî harrerehü’l-fakīr es-Seyyid Abdurrahman el-Kādî bi-Yoros -ufiye anh-

Envâ‘-i hamd bî-hadd ü esnâf şükr-i lâ-yu‘ad hazret-i vâhid-i hakk ve feyyâz-ı mâlik-i mutlak vâkıf-ı hâl-i ins ü cân ve râzık-ı mahlûk her dü cihân olan vâcibü’l-vücûd mümteni‘ü’l-misâl te‘âlâ kibriyâuhû cenâbına mahsûr ve fâizü’l-cûd ve müttesi‘ü’n-nevâl tevâli-yi âlâve hazretine maksûrdur ki; âmme-i mevcûdât ve kâffe-i masnû‘âtı katre-i şâmile lâ-yezâl ve hikmet-i kâmile bî-ihtilâl ile ketm-i adîmden kazâ-i vücûda getirip zümre-i insânı mazhar-ı kemâlât-ı safahât-ı azîme ve mehâsin-i a‘mâl ile tabâyi‘-i selîme sâhibi edip menâhic-i hayrât müeyyed-i bî-tevfîk ve cezâ-i sadakāt-ı muhalledeye hakīk kıldı ve ulûf-i midhat-i bî-nüfûz ve senâ-i amîmü’l-vürûd ve sunûf-ı ukūd cevâhir-i zevâhir-i salât ü selâm-ı nâ-mahdûd ol fâtiha-i nüsha-i pür nûr-ı dîn ve hâtime-i silsile-i mürselîn efdal-i efrâd-ı beşer şefî‘-i rûz-ı mahşer habîb-i Hüdâ Hazret-i Muhammed Mustafa -sallallâhu aleyhi ve sellem- bi-adedi men-samete ve tekelleme rûh-ı mutahhar ve merkad-i münevverlerine olsun ki cumhûr-ı enâmı ve da‘vet-i âmm-ı izzet fercâmla dârü’s-selâm-ı islâma getirdikden sonra ümmetü uli’n-nehmetlerine inşâ-i hayrât ve vakf-ı akār ve müsakkafât ile ittizâd-ı zâd-ı şeref-i ukbâ ve yevmü’t-tenâd emrinde ictihâd edip bezl-i emvâli ehâdis ve îsârı ile ihtâr ve ihbâr etmekle ta‘ât-ı mâliyye ve bedeniyenin her birini ihrâza tâlib ve mesvibât-ı sadakāt-ı muhallede tahsîline râgıb kıldı ve cümle âl ü evlâd-ı kirâm ve zümre-i ashâb ve ahfâd-ı zevi’l-ihtirâmları merâkıd-ı aliyye ve meşâhid-i seniyyelerine ki her biri ednâs-ı beşeriyetden beri ve mesâlik-i necâtın rehberi olup mütevellî-i cihât-ı dîn-i mübîn ve nâzır-ı şerî‘at-ı seyyidü’l-mürselîn olmağla tufân-ı bihâr-ı dalâletden sebeb olup sefâin-i necât-ı ümmet olmuşdur “rıdvânullâhi te‘âlâ aleyhim ecma‘în [112a] ve alâ-men-tebi‘ahüm bi-ihsâni ilâ-yevmiddîn” ba‘de erbâb-ı elbâba rûşen ve zâhir ve ashâb-ı idâneye ayân ve bâhirdir ki bu cihân-ı gaddâr ve dâr-ı bî-karâr-ı medâr ve bünyâdı gâyet nâ-pâyidâr olup mahall-i ikāmet ve sürûr ve cây-i râhat ve hubûr değildir. Lâ cerem insân-ı kâmil hakdan bir an gāfil olmayıp hâl-i âfiyetinde ve kemâl-i sıhhatde mâl-ı âkibeti sıdk u îkān ve huzûr-ı iz‘ân ile teemmül edip “ed-dünyâ mezra‘atü’l-âhire” kelimet-i fâhiresi fehvâsınca mezra‘a-i dünyâda tohm-ı hayrâtı zirâ‘at ve bezr-i hasenâtı harâset edip sadakāt-ı dâimetü’l-istimrârı ve hasenât-ı câlibetü’l-hasenâtı saâdât-ı uhreviyeye mukzî ve siyâdât-ı ukbâyı muktezî olup sebeb-i zikr-i müstetâb ve bâ‘is-i du‘â-i müstehâb olacak nesne savbına inân-ı âzimeti ma‘tûf ve zimâm-ı himmeti masrûf eyleye pes çûn bu kazâyâ-yı vâzıhu’l-medlûl ve mukaddemât-ı vâcibü’l kabûle binâen Dârü’s-saltanati’s-seniyye mahmiye-i Kostantıniyye’de serhayl zümre-i mütesaddikīn merhûm Hoca Hayreddin mahallesi sâkinlerinden olup atebe-i aliyye-i sultâniye ve südde-i seniyye-i hâkāniyede bi’l-fi‘il Peykbaşı olup bu kitâb-ı hurşîd-tâb ve celîlü’l-kadrın tahrîrine bâ‘is ve bâdî ve bu hitâb-ı müşgîn nikāb ve cemîlü’l-bedrin tastîrine hâs ve nâdî olan sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât Mustafa Ağa b. İbrahim meclis-i şer‘-i kavîm ve mahfil-i dîni müstakīme bi-nefsihî hâzır olup âti’l-tafsîl olan vakf-ı bî-adîli tescîl için mütevellî nasb eylediği fahrü’l-akrân Abdünnebî Bey b. Abdülmennan mahzarında tebyîn-i merâmda bu vechile takrîr-i kelâm edip Yoros kazâsına tâbi‘ Kanlıcak nâm kasabada vâki‘ bir tarafdan Mehmed er-râcil mülküne ve bir tarafdan İmâmzâde mülküne ve iki tarafdan tarîk-i âmla mahdûd iki bâb fevkānî oda ve önünde iki sofa ve dahlîzi ve altında ahırı ve iki bi’r-i mâyı ve iki kenîfi ve eşcâr-ı müsmire ve gayr-i müsmireyi ve yine sâhil-i bahrda vâki‘ bir tarafdan Gazzâz Muslu Çelebi mülküne ve bir tarafdan İmâmzâde Efendi mülküne ve bir tarafdan tarîk-i âm ve bir tarafdan deryâ ile mahdûd olup bir fevkānî odayı ve önünde tahta-pûşu ve bir tahtânî matbah ve kenîfi ve kayıkhâne müştemil şirâ-i şer‘î ile mülk-i mahzım olan menzilimi bi-cümleti’t-tevâbi‘ ve’l-levâhık ve kâffeti’l-menâfi‘ ve’l-merâfık niyet-i hâlise ve taviyet-i sâfiye ile hasbeten lillâhi te‘âlâ ve haseneten li-rûhi resûlihi’l-mu‘allâ vakf-ı müebbed ve habs-i muhalled edip şöyle şart eyledim ki; menzil-i mârru’z-zikr hayâtda olduğumca kendi nefs-i nefîsime meşrûta olup bana dünyâdan rıhlet ve civâr-ı rahmet-i Rahmanda hûr ü cinân ile hem sohbet olmak müyesser olıcak hâlâ taht-ı nikâhımda olan hayrünnisâ Râziye bt. Abdullah nâm hatuna meşrûta olup hayâtda oldukca keyfe mâ yeşâ mutasarrıfe ola ba‘de vefâtihâ utekāma meşrûta olup zükûr ve inâsı ale’s-seviyye mutasarrıf olalar ve ba‘de’l-utekā evlâdlarına ve evlâd-ı evlâdlarına batnen ba‘de batnin meşrûtiyyet üzere mutasarrıf olalar ve ta‘mîr ve termîmi meşrûtiyyet üzere mutasarrıf olanlar üzerinde ola ve ba‘de’l-inkırâz Medîne-i Münevvere şerrefehâllâhu te‘âlâ ile’l-yevmi’l-kıyâme fukarâsına olup her sene hâsıl olan icâresi yed-i mütevellî ile cem‘ olup meremmâtından ziyâdesi Surre’ye ilhâk oluna ve Medîne-i Münevvere evkāfına her kim mütevellî olur ise buna dahi ol mütevellî ola ve Dârüssaâde ağası hasbî nâzır ola ve zikr olunan menzili fâriğan ani’ş-şevâgil mütevellî-i mezbûr Abdünnebî’ye teslîm ettim ol dahi kabz ve tesellüm edip evkāfda sâir mütevellîler[i] gibi vakfiyyet üzere bürheten mine’z-zamân tasarruf eyleyip ahz-ı vazîfe eyledi dedikde mütevellî dahi vâkıf-ı merkūmun ikrâr-ı mârru’z-zikrini vicâhen tasdîk ve vâkıf-ı ârif mütevellî-i mezkûrun cümle kelâmını şifâhen tahkîk edip emr-i tevâfuk ve tesâdüf tamâm ve kelâm-ı cânibeyn encâm bulıcak vâkıf-ı pür maârif kelâmını da‘vâ-yı rücû‘a sârif olup vakf-ı akār bi’l-ittifâk sahîh olup lâkin İmâm-ı Azam ve hümâm-ı efham sirâcü’l-ümme ve muktedâyü’l-eimme Ebû Hanife Numan b. Sâbit el-Kûfî cûziye hayrü’l-cezâ ve kûfiye mezheb-i sedîdlerinde lüzûm ve te’bîdden ârî olmağın akār mârrü’l-vasfı silk-i mülküne idhâl edip murâd edip menzil-i merkūmu mütevellîden istirdâd edicek mütevellî-i merkūm İmâmeyn-i hümâmeyn ve bedreyn-i tamâmeyn mezheb-i bedî‘lerinde sıhhat lüzûmu müstelzim ve müstetbi‘ olmağın vakf-ı mezbûrdan rücû‘ memnû‘ ve lüzûm ve te’bîd maktû‘dur deyu mukābele kılıp tevkī‘-i refî‘-i zîver-i sadr-ı kitâb olan hâkim-i hâsim ve’l-ecnâb fezâilü’l-kitâb ibkāhullâhu te‘âlâ fi’l-ahkâm mebde’d-duhûr ve’l-ahkāb hazretlerine murâfa‘a olduklarında hâkim-i hayyir-i habîr sehhelallâhu aleyhi külle asîr fikr-i dakīk ve teemmül-i hakīk buyurup cânib-i mütevellîde rüchân-ı kavî ve bürhân-ı celî müşâhede [112b] edicek zikr olunan menzilin vakfiyyetinin ve zımnında olan kuyûd ve şürûtun sıhhat ve lüzûmuna ol iki imâm-ı celîlü’ş-şân ve kaviyyü’l-bürhân mezheb-i şerîfleri üzere hükm-i şer‘î ve kazâ-i mer‘î buyurup min-ba‘d vakf-ı merkūm vech-i ma‘lûm ve üslûb-ı mersûm üzere vakf-ı sahîh ve lâzım olup nakz ve nakzına mecâl muhâl ve ibtâle zafer mümteni‘ü’l-ihtimâl oldu. “Fe-men‘ beddelehû ba‘de mâ-semi‘ahu fe-innemâ ismühû ale’llezîne yübeddilûnehû innellâhe semî‘un alîm” ve ecrü’l-vâkıf ale’llâhi’l-kerîm.

Cerâ zâlike fî-evâhiri Cumâdelâhire li-sene tis‘a ve ışrîn ve elf min-hicreti’n-nebeviyye aleyhi efdalü’t-tahiyye.

Şühûdü’l-hâl: Mefharü’l-kuzât Mustafa Efendi b. Mehmed el-kādî-yı Premedi sâbıkan, Mustafa Bey b. Ahmed Bevvâb-ı sultânî, Hasan Halîfe b. Hızır el-imâm fi’l-kasabati’l-mezbûre, Hızır Çelebi b. Musa er-reis, Mehmed Çelebi b. İbrahim er-râcil, İbrahim Beşe b. Mustafa er-râcil, Ahmed Çelebi b. Hacı Mehmed, Osman Bey b. Mustafa, el-Hâc Ahmed b. Mehmed el-imâm, Mehmed Çelebi b. Mustafa el-müezzin, Hasan Çelebi b. Mehmed, Mustafa Bey b. Veli, Süleyman Bey b. Abdullah Bey hâssa, Ali b. Abdullah Peyk-i hâssa, Hasan b. Ali Peyk-i hâssa, Abdülcelil b. Hasan Peyk-i hâssa, Pîrî b. Abdullah Peyk-i hâssa, Kalender b. Oruc Peyk-i hâssa ve gayruhüm.